2016
Yaprakları dökülmüş, dalları kırılmış dut ağacının altında otururken gökyüzü artık soluk bir mavi. Güneş bir inşaat yüzünden görünmüyor. Çocukluğumda bana huzur veren tek şey olan bahçem ve bahçeme dair her şey bana küs. Ömer beni evden kovalı neredeyse iki saat oldu. Bende 35 yıl sonra bahçeme çıkıp ağacımın altına oturdum. Karşıyı izledim. Metin amcanın evinin önünden geçtim. Artık korkmuyordum. Derenin etrafından dolaştım. Şimdilerde yabancısı olduğum bu köyün tanımadığım insanlarına selam verdim...
Hala eskisi gibi olan bir şey varsa o da mezarlığın çam ağaçlarıyla çevrili ıssız yoluydu. Ben o yolu yürürken sanki tüm dünya bana sırtını dönmüştü. Rüzgar ihanetimi yüzüme vuruyormuş gibi sert esiyordu. Rüzgarı severim. Canımı yakan her şey gibi kim olduğumu hatırlatıp gerçekleri yüzüme vurur. Canım yanarken hayal kuramam ya da iyi şeyler düşünemem sadece üzülürüm. Tıpkı şu an olduğu gibi ellerim cebimde, dolmuş gözlerle düşüncelere dalarım...
Ölümün çaresizliğini hiç bu kadar hissetmemiştim. Ne kadar yerine koyarsan koy bazı şeylerin acısını bilmek için yaşamak gerekir. Tam da şu an ki pişmanlığım gibi.
Ömer beni evden kovmuş olabilir. Ama eninde sonunda kendimi affettirebileceğim tek insan o. Çünkü nefret çok yoğun bir duygudur. Ancak sevdiğin birinden yokluğunun oluşturduğu boşluk ve beklentilerinin acı sonuçları yüzünden nefret edebilirsin... Şiddetle hasar görmüş bir beden gibi hayal kırıklığı yaşamış ruhlar da yaralıdır. Zaman iyileştirse bile izleri geçmez. Kin azalır, gurur biter. En karanlık geceden sonra bile güneşin doğduğu gibi kötü olan her şey mutluluğa ulaşana kadar bize eşlik eder. Çektiğimiz her acı yaşadığımız her zorluk bir günahımızın kefareti değil midir? Öyleyse neden kabullenmek yerine isyan ederiz. Bize verilen sabrın her zerresini harcadığımız hayatımızda umutsuzluğa yer yok. Acılarla daha güçlüyüz. Düştüğümüz yerden kalkmayı bildikçe pişmanlıklar telafi edilir.
Titreyerek yürüdüğüm mezarlıktaki her bir ölü bana hala hayatta olduğum ve hala bir şeyleri düzeltebileceğim gerçeğini fısıldarken ben geçmişle gelecek arasında anılarda takılıp kalmıştım. Annemin mezarının yanında bulduğum babamın mezarının önüne çöküp mezarın otlarını, dikenlerini koparırken geçmişi, beni bu günlere getiren çocukluğumu düşündüm. İpi kopmuş bir uçurtma gibi sağa sola savrulup mahvolan hayatımı, kefareti ödenmemiş günahlarımı, çektiğim tüm acıları...
![](https://img.wattpad.com/cover/62620703-288-k932248.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İpsiz Uçurtma
Ficção GeralZihnimde bulanık bir anı...Sözlerini hatırlamadığım bir şarkının melodisi gibi veya en önemli parçası kaybolmuş bir yapboz... İçimde hep ne olduğunu bilmediğim bir eksiklik hissettim. Bir şeylerle doldurmaya çalıştıkça daha da eksildim, yenildim zam...