Ulaş:
"Dağ başında rastladım aksakallı birisine
Bin yıllık bir halıya bin yıldan beri Bağdaş kurmuş bir çınar gibiydiSordum ona"-Aşk ne ustam, hayatın sırrı ne?Tepeden tırnağa aşığım ben, koskoca bir hayat var önümde.."
-Cem Karaca
"Bakar mısın? Hey! Tanrım, neden her yeri karıştırmak zorundasın?"
"Üzgünüm." Benim yaşlarımda, kumral bir kız odamda duruyor ve kutularımı karıştırıyordu. Ela gözleri çakmak çakmaktı, teni lekeli ve çilliydi fakat bu onda kötü durmuyor, aksine sanki güzelliğine güzellik katıyordu. Benim tenimdeki lekeler ise beni Oz Büyücü'sünün çırağına çeviriyordu, muhteşem! "Dert etmeyeceğini düşündüm."
"Yanlış düşünmüşsün." Kıza kaşlarımı çattım. Oysa gayet iyi bir kızdı, bunu kabul ediyordu fakat ben buydum işte. Yabancıları sevmezdim özellikle kendi odamda iken. "Pekala, ne zaman başlayacağız?" Ona ters ters bakarak, kağıtları çekmecemden çıkardım. Matematik hocamız, sınıfı ikişer gruplara bölmüş ve performans ödevlerini şöyle bir serpiştirmişti aramıza. Bana da, bu kız düşmüştü. İsmini dahi bilmiyordum, kısa bir süre önce de, bu dönemin başında geldiğini öğrendim. Yoksa, sınıfımdakilerin ismini biliyordum, tabii ki. O kadar da değil.
"Eftalya..." Diye seslendi, kız. "Kapı çalıyor."
"Ah," yerimden kalkarak, odadan çıktım. Annem sabahtan teyzemlere gitmişti, yine. İnatla söylemiyordu hala işten kovulduğunu. Kapıyı açtığımda, önümde gördüğüm beden ile kaşlarım çatıldı. "Ulaş? Sen nereden..."
"Islanmaktan helak oldum. İçeriye girebilir miyim?" Şaşkınlıkla yana çekilip, içeriye girmesini izledim. Gerçekten sırılsıklamdı. Derken, kız, elindeki kitaplarla yanıma geldi. "Eftalya, ben gidiyorum, annem aradı biraz önce. Acil çıkmam gerekiyor. Yarın okulda hallederiz biz." Kız, ayakkabılarını ayağına geçirdiği gibi, kapıdan çıktığında, "ismin neydi?" Diye bağırdım arkasından. Kız, kıpkırmızı bir yüzle bana baktı. Sinirlenmiş gibiydi, "Serenad." Ardından, merdivenlerden tepinerek indi. Ulaş'a döndüğümde, bana kaşlarını kaldırarak ve neredeyse alayla baktığını gördüm. "Kızı evine davet ediyor ve ismini bilmiyor musun?" Bunu söylerken titriyordu. Hatta dişleri birbirine çarpıyordu, endişelendirdi bu beni. Ona şöyle bir baktığımda, gözündeki morluğu ve dudağındaki kırmızı sıvıyı gördüm. "Ne oldu sana böyle?" Diye sordum, tek nefeste. Omuz silkti fakat sonra, yüzünü buruşturdu. "Hiç. Sadece..."
"Her neyse. Gel, sana kuru bir şeyler vereyim. Hasta olacaksın." Peşime düştüğünde, onu banyoya sokup babamın pijamalarından verdim kıyafetleri kuruyana kadar giymesi için. Koca bir nefes alıp, mutfağa yürüdüm. Annemin dün geceden yaptığı çorbanın altını açıp, sandalyelerden birine oturdum. "Eftalya?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON
RomanceOkulumuzun şak şakçı takımı, ellerinde koca pankartlarla bağırıyor, haykırıyor, alkışlıyorlardı. Gururum ciğerlerimi kabarttı, soluğumu kesti. Yahu ne de garipti! İlk heyecan geçtikten, o tatlı his tüm vücuduma yayıldıktan sonra fark ettiğim şey, z...