Valla bana ne kadar sövseniz, kızsanız, ne kadar hakaret etseniz yeridir. Ben bile kendimi affedemezken sizden bunu dileme yüzsüzlüğünde bulunuyorum. Özür dilerim. Sınava çalışma safsatası içerisinde doğru düzgün zaman bulamadım.
Zaman bulabildiğimde de bir şey yazamadım. Şu bölümü kaç kere silip baştan yazdım bilmiyorum. Söz de veremiyorum bir daha böyle olmayacak diye.
Buralarda olduğunuzu umuyorum.
İyi okumalar.
-
"Bir toplumun müziği bozuldu mu, o toplumda pek çok şey bozulmuş demektir."
-Konfüçyus
"Varlığım seni rahatsız mı ediyor?" Diye sordu bir gün. Şaşakaldım. Gece vaktiydi, kar yağıyordu camların ardında. Yaklaşık dört saat sonra, bir yolculuğa çıkacaktım. Bir konferans için İstanbul'a gidiyordum. Valizimi hazırlıyordum o sırada, elime ne geçerse tıkıştırıyordum çantama. O ise, kapıya yaslanmış beni izliyordu. Babaannem ile büyük babam Mersin'e gitmişlerdi. Oğullarıyla gelinlerinin yanına... Onların ne zaman gelecekleri belli olmayınca, Ezo ile kalıyorduk. Hiç olmazsa yurt ortamından uzaklaşıyordu biraz, nefes alıyordu. Arada, Ulaş ve Teoman da geliyordu. Gece geç saatlere kadar oturup saçmalıyorduk sonraysa herkes evine çekiliyordu.
Herkes evine, Ezo odasına çekilmişti lakin Ulaş hala buradaydı. Yazmasına yardımcı oluyordum. Yazdığı derginin bu sayısına yazı yetiştirmeliydi, aksilik bu ya yazamıyordu bir türlü! İlham perileri terk etmişti onu. Bunun için ilham perisi oluyordum onun. Aklıma ne gelirse söylüyordum. Bir kelime olsun, bir fıkra, bir şarkı. Bazen bir melodi mırıldanıyordum ve o muhteşem hayal gücü ağlarını örerek kelimelere döküyordu, o anı. İşte o günlerden birindeydik yine. Koltuk altına sıkıştırdığı ince yazım defteri ile kapıya dayanmış soruyordu.
Varlığım seni rahatsız mı ediyor?
Yüzüm asıldı, canım sıkıldı. İçten içe kızdım ona, bağırdım, çağırdım. Lakin dışarıya yalnızca birkaç kelime çıktı. "Nereden çıktı bu?"
Uzun uzun baktı. "Bilmiyorum. Nedense son zamanlarda yanımda huzursuz hissediyorum seni. Eğer öyleyse nedenini söyle isterim." Sözüne gülesim geldi. "Yok öyle bir şey." Allah Aşkına, Ulaş, en yakınımsın sen benim! Ne huzursuzluğu, ne rahatsızlığı?
Ulaş, tatmin olmamış göründü lakin kurcalamadı. Defterini bir kenara bırakıp yanıma geldi, yardım etmeye. Birlikte bavulu kapadık. "Kaç gün kalacaksın?" Diye sordu. "Üç, bilemedin dört." Diye yanıtladım onu. Yüzü asıldı yine. Ne zaman bir yerlere gitmekten bahsetsem yüzü asılırdı. "Kimler gelecek peki?" Gelmek istiyordu, biliyordum. Ama gelemezdi. Annesini yalnız bırakmak istemiyordu, hiç. "Tanıdıklarından Ali ve Ezgi gelecek sadece. Birde birkaç arkadaş daha var benim tanıdığım. Merak etme, yalnız olmayacağım." Bir şey söyleyecek oldu, sonra sustu. "Tamam." Dedi. "Ben gideyim artık, sende uyu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON
RomanceOkulumuzun şak şakçı takımı, ellerinde koca pankartlarla bağırıyor, haykırıyor, alkışlıyorlardı. Gururum ciğerlerimi kabarttı, soluğumu kesti. Yahu ne de garipti! İlk heyecan geçtikten, o tatlı his tüm vücuduma yayıldıktan sonra fark ettiğim şey, z...