''Beni bırakmayacağına söz ver''

2.1K 36 9
                                    


Gözlerimi karanlık bir sabahta araladım. Midemden yemek borusuna doğru basınç uyguladığının farkına varınca hiçbir şey düşünmeden hızlıca kalkıp kendimi lavaboya attım. Öğürmem sanki boğazlarımı parçalayacak şekilde şiddetliydi. Kustukça midem bulanıyor ve midem bulandığı için kusuyordum. Bugün yediğim köftenin bozuk olduğunu anlamıştım zaten. Evren'in zoruyla yemiştim ve şimdi öğürmekten halim kalmamıştı. Ayağa kalkıp şifona bastım. Direkt lavabonun suyunu açıp yüzüme bocaladım. Sanki içmiştim ve sarhoş olmuş gibiydim. Başım inanılmaz derce de dönüyordu. Ellerimle ne kadar kafamı sabit tutsam da durmuyor daha şiddetli bi hal alıyordu.  Banyodan çıkıp terasın kapısını aralayıp terasa çıktım. Terasın demirlerine sıkıca tutunup derin bir nefes çektim içime.. Sanırım Evren'i kaldırıp zehirlendiğimi söylemeliydim. Ama şuan tek istediğim şey biraz  temiz hava almam gerektiğiydi. Ilık rüzgarın yüzümü yalamasına izin verdim. Ne kadar berbat hissetsem de bana huzur veriyordu.  Sanki  hissettiklerime iyi gelecekmiş gibi..

Kafamı yastığıma  tavanda ki camdan yıldızları izlemeye başladım. O kadar parlaklardı ki biran yıldız olmak istedim. Gökyüzün de asılı kalıp dünyalıları izlemeyi belki o zaman acı çekmezdim he? Karanlıkta bile parıldardım. Sevgililerin seçtiği bir yıldız olurdum. Her gökyüzüne bakışlarında beni aralardı. Bak bu bizim yıldızımız hayatım... 


Kafamı Evren'e doğru çevirip düşündüm. Dün gece büyük bi kavga etmemiştik. Bir kelime dahi etmemiştik birbirimize. Her zaman ki gibi kendince o haklıydı. Bir kere dahi yüzüme bakmamıştı. Annemlerle birlikte akşam yemeği yedirirken ki hali geldi aklıma o kadar sıcak ve samimiydi ki biran ben bile ona inanmıştım. Nasıl başarabiliyordu bilmiyorum. Ona kızmayı bile beceremiyordum... Yüzüme dahi bakmaması canımı yakıyordu.  

Evren kafasını bana doğru çevirip iyice bana doğru döndü.

''Niye uyumuyorsun'' uykulu sesi dudaklarına bakmamı sağlamıştı.

''Hiç'' gözlerimi ondan çekmeye çabaladım.

''Deminden beri ağlıyosun Alaska delirtme beni'' istemsizce ellerim gözlerime kaydı. Gözlerim ıslaktı.

''Farkında değilim'' gözlerini sinirle açtı. 

''Uyuyamıyorum ağlama'' bunu keşke duymasaydım.  Hızlıca yataktan kalkıp yastığımı elime aldım.  Hiçbir şey deme tenezzülünde bulunmadan odadan çıkıp merdivenlerden hızlıca aşağıya indim. Bana bugün uyku yoktu anlayacağım...


---

Mutfak masasına kahvaltıyı hazırlamış üzerime bir şeyler geçirip makyaj yapmıştım. Salonda oturmuş Evren'in uyanmasını bekliyordum. İşe aç gitmesini istemiyordum. Üst kattan ayak sesleri çoğalınca uyandığını anlamıştım. Ayağımdaki ayakkabıyı incelemeye başladım. Biraz sonra ayak sesleri merdivenlerde duyuldu. Kafamı çevirip merdivene doğru baktım. Evren esneyerek merdivenden iniyordu.  Hiç bana bakma tenezzülünde bulunmadan mutfağa girdi. Ayağa kalkıp bende arkasından mutfağa girdim. Buzdolabın da kendine göre bir şeyler arıyor gibiydi.

''Sanada günaydın'' buzdolabın kapağını kapatıp elindeki malzemeleri tezgaha bıraktı.  

''Bir şey demeyecek misin?'' gözlerimi ondan ayırmıyordum. Bana böyle davranması canımı acıtıyordu. Nefessiz kalmama neden oluyordu. Sanki ruh emiciler tarafından öpülmüşüm gibi hissettiriyordu. Bıçaklı olan elini tutup onu durdurdum.

''Tamam benimle konuşma ama sana kahvaltı hazırladım onu ye'' kafasını bana doğru çevirip gözlerime baktı. 

''Neden ağlıyorsun'' sesi o kadar soğuktu ki sanki hiç bana aşık olmamış benden nefret ediyormuş gibi. 

ALASKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin