~15~

29 6 0
                                    

Selin'in olayının üzerinden yaklaşık üç hafta geçmişti. İlk hafta okula gelmemişti. Sonra ise kendini biraz daha toparlamış olacak ki okula devam kararı almıştı. Onun için seviniyordum. Artık daha iyi olduğunu yüzündeki ışıltıdan anlıyordum. Kendisini toparlama süreci oldukça zorlu geçmişti. Fakat meyvesini de almıştı. Şimdi daha dingin daha sağlıklı bir Selin vardı. Furkan'a gelirsek... Yapmış olduğu hatayı telafi etmeye çalışmaması onun başına daha büyük bir iş açmıştı. Selin'in annesi benden Furkan'ı öğrenmiş, ardından da kendimi bunu söylediğime pişman ettirmişti. Furkan'la artık her ne konuştuysa Furkan okulu bırakmış,okumak için geldiği Denizli'den ayrılıp anne ve babasının yanına İzmir'e dönmüştü. Bu durum Selin'i gerçekten üzmüştü. Çünkü her ne kadar ona ihanet etse de Furkan'a karşı hala bir şeyler hissediyordu. Bunu söz konusu o olduğunda ışıldayan gözleri ele veriyordu. Onun gitmesi bu acı olayı atlatma çabası içine girmiş olan Selin'i tekrar bir yıkıma uğratmıştı. Furkan ise ne aramış ne de sormuştu. Selin'in atlattığı tehlikeyi bilmesine rağmen nasıl olduğunu bana bile sormamıştı. Bu bende kızgınlığa Selin'de ise kırgınlığa sebep olmuştu.

Yine sıkıcı bir Osman Hoca dersinde daha birlikteydik. O anlatıyor kimse ona dikkat vermiyordu. Bazıları sıranın altında telefonla vakit öldürürken ben de arada sırada Berkan'ı gözetliyor bazen de kafamı kollarımın arasına gömüp uyku moduna geçiyordum. Elimin altındaki telefonun titremesiyle kendime geldim. Şifresi Berkan olan ekran kilidini açıp Berkan'ın bunu öğrendiğinde ne kadar utanacağımı düşünüp istemsizce gülümsedim. Ona ne kadar yakın olsam da ondan hala utanıyordum. Özellikle ona onu sevdiğimi belli etmeye çalışırken.
Gelen mesajın annemden olması şaşırtıcı ve bir o kadar da saçmaydı. Annem genellikle mesaj atmak yerine aramayı tercih ederdi. Bunun bir sebebi olmalıydı.
"Bu akşam Berkan'ı beklediğimizi ona söyle. Artık zamanı geldi canım." Neden arama tekniğini kullanmadığını anlamak zor değildi artık. Ona karşı gelmemi engellemekti amacı. Aklınca konuyu kapatmıştı. Ayrıca sondaki saçma emojiler samimiyetsiz mesajını iyice samimiyetsizleştiren ayrı bir davaydı. Sıkıntıdan saçlarımı ellerimin arasına alıp çektiğimi anlamamış, saç diplerimde oluşan sızı bunu farketmemi sağlamıştı.
Zil çalar çalmaz soluğu Berkan'ın yanında aldım. En arkadaki sırasında, elindeki kağıda bir şeyler karalamakla meşguldu. Beni fark etti fakat yüzüme bakmadı. Yanına sokulup ona olanları anlatmalıydım.
"Misafirim olmalısın." Bir anda bunu duymanın vermiş olduğu şaşkınlıkla bana döndü." Annen bugünü mü seçti?" "Evet. Mesaj attı. Israr etmeme bile fırsat vermedi anlayacağın."
Biraz düşündükten sonra "Tamam. Gelirim." Aslında akşam gelecek olmasının yanı sıra beni daha fazla ilgilendiren bir şey vardı. Yanımda kalacak olması. Ama belki de vazgeçmişti. Bunu öğrenmenin tek bir yolu vardı. "Kalacak mısın peki?"
Omuz silkti. "Bunu sorman bile saçma. Anlaşma anlaşmadır. Peki....Sen bunu istiyor musun?"
Aslında istemiyorum desem yalan olurdu. Fakat istediğimi söyleyip kendimi öne atmak da istemiyordum.
"Benim için farketmez."
"Cool olmaya çalışma. Benim için öldüğünü biliyorum. " Az önceki durgunluğu yerini muzipliğe bırakırken onu böyle daha çok sevdiğimi farkettim. Gülümseyerek yanağına bir öpücük kondurdum. "Doğrusunu istersen...daha çok neler olacağını merak ediyorum..." deyip ona seksi görünmemi sağladığını düşündüğüm ya da en azından bunu amaçladığım bir gülüş fırlattım. Bu hoşuna gitmişti. Kolumdan tutup beni kendine çekti. "Nerede olduğumuzu unutma."derken son dersin sıkıcılığına sıkıcılık katan hocası Eylül hanım sınıfa girdi. Kolumu Berkan'dan kurtarıp sırama geçerken Berkan'ın bakışlarını üzerimde hissediyordum.

Okul çıkışı eve geldiğimde yapacaklarımı çoktan planlamıştım. Önce Selin'i arayıp nasıl olduğunu öğrenecek daha sonra da banyo yapıp akşam için hazırlanacaktım. Odama geçip telefonu çıkardım. Kapımı kitleyip yatağıma yayıldım. Birisiyle konuşurken rahatsız edilmek en sinir olduğum şeylerin başında gelmekteydi.

"Alo. Selin..nasılsın diye soracaktım. "
"Ben de seni arayacaktım Miray."
"Ne oldu?" "Furkan bana mesaj attı."
"Oha. Ne cesaret bu! Ne dedi?"
Bu çocukta ciddi anlamda karakteristik sorunlar vardı.
"Özür diledi."
Onca yaptığı şeyden sonra bir özürün her şeyi telafi edeceğini mi sanıyordu?
"Eee...sen ne dedin? Sakın bana ona karşı nazik oldum deme. Ayrıca sen neden o telefonu açtın? Sana yaptıklarını unuttun galiba."
"Bi dur Miray. Tabiki de ona iyi davranmadım. Salak mıyım?"
"Valla şüphe duyulur bir konu." "Tamam. Beni aşağılamayı kes de dinle. Ona taviz verecek değilim. Hem sadece özür diledi. Bu tekrar birlikte olmak istediği anlamına gelmiyor zaten. Benim öyle sandığımı düşünme sakın. O benim çok canımı yaktı. Bunu unutamam."
"Unutma zaten. Sakın içinde bir umut olmasın Selin. Seni en ihtiyacın olan zamanda bırakıp giden birinden hayır gelmez sana."
"Biliyorum. Zaten umut olsa ne olur olmasa ne olur. Zaten artık o İzmir'de bense burda. Boşver."
"İyi."
"Ee.. Berkan geliyor değil mi bu akşam?"
"Evet. Daha şimdiden heyecanlanmaya başladım." Bunu söylerken tırnaklarımı yemekle meşguldum. Beni aşırı strese sürüklüyordu bu çocuk.
"Bence iyi olacak. Hele de sadece size ayrılan zaman diliminde." Hafif bir gülücük duymuştum. Utancım ikiye katlanmıştı şimdi. "Sadece geceyi birlikte geçirmek. Daha ötesi yok. Yani imada bulunmana gerek yok."
"Tamam. Kızma. Kapatmam gerek annem çağırıyor. Karnıma bir şeyler sokmazsam açlıktan ölebilirim. Hoşçakal."
"Görüşürüz." deyip telefonu kapattım. Nasıl geçeceğini bilmiyordum bu gecenin. Ama her zamankilerden olmayacağı kesindi.
Banyo yapıp odama geçtiğimde kendime biraz çekidüzen vermem gerekliydi. Annem bu sıralarda yemekleri döktürmeye uğraşıyordu. Onun için müstakbel damadı gelecekti güya. Saçma bir telaş içindeydi. Üzerime yeni almış olduğum yeşil elbiseyi geçirdikten sonra birazcık allık, birazcık rimel ve göz kalemiyle yüzüme canlılık kattım. Şimdi daha iyi görünüyordum. Berkan her an gelebilirdi. Bunu yarım saat önce gelen mesajından biliyordum. "Geliyorum." Gayet net. Bu ciddi tavırlarına alışmıştım. Ciddiyetini bozduğu anlar benim için altın değerindeydi.
Aynanın karşısında kestane rengi belime kadar olan saçlarıma son şeklini vermeye çabalarken zil sesiyle irkildim. Hemen pencere kenarına koştum. Evet. Siyah Lamborghini kapıdaydı. Bu da havadaki aşk kokusunu açıklıyordu.
Merdivenleri üçer beşer atlayıp kapıya vardığımda annemin çoktan kapıyı açmış olduğunu hatta Berkan'ı buyur ettiğini gördüm. Babam kanepeye yaslanmış, mal gibi etrafa bakmakla meşguldu. Benimle ilgili olan hiçbir şeyi takmadığı gibi bu da ilgisini çekmemişti anlaşılan. Olsun. İlgisiz kalması yararıma olurdu. Gıcık babalar gibi sevgilimin karşısında beni mahçup etmesinden iyiydi.
" Hoşgeldin." deyince bana sinsi bir gülüş atarak "Hoşbulduk Miray." Bu sırıtışın nedeninin, anlaşmanın asıl onu ilgilendiren kısmı olduğu belliydi. "Geç Berkan'cım yemek hazır. Pardon ondan önce Miray'ın babasıyla da tanışmanı isterim." İstemediğini haykıran gözlerle elini uzatan babacığıma Berkan da aynı tepkiyle karşılık vermiş bu beni keyiflendirmişti. - Dinsizin hakkından imansız gelir.-

Yemek arada bir annemin laf açıp kısa süreli boş bir muhabbet yapmasının ardından tekrar sessizliğe gömülme periyodunda ilerlerken iyice canı sıkılmış olan Berkan'a baktım. Daha sonra gözlerim duvardaki büyük parıltılı saatin akrep ve yelkovanındaydı. Saat 22.30'du. Bence bu yemeğe bir son verme zamanı gelmişti artık. Akıcı geçen bir yemek olsaydı bunu yadırgamazdım fakat bu böyle sürmezdi. Gözümle Berkan'a işaret çaktığımda o anki minnettar bakışları bir daha ne zaman görürdüm kimbilir.
"Sevinç teyze,her şey için teşekkürler. Ellerinize sağlık. Ben artık ufaktan kalkayım."deyip doğruldu. Annem fazla ısrar etmemişti. Saatin geç olduğunun o da farkındaydı galiba. "Peki oğlum. Gelmek istersen kapımız açık zaten."Berkan başıyla annemi onaylayınca elini onları izlemekte olan babama uzattı. El sıkışmasının ardından kapıya doğru yöneldi. Annem ve ben onu uğurlamak amacıyla tam kalacaktık ki "Gerek yok. Ben çıkarım."dedi. Çıkarken de bana göz kırpmıştı. Ne zaman bir yaramazlık yapacak olsa bu tavrı takınırdı. Benim utanmama ve onun bundan zevk almasına neden olacak türde yaramazlıklar...

Hikayemi coşkuyla okuduğunuza inanıyorum arkadaşlar... En azından kendimi buna inadırıyorum. Bu iyi bir şey. Bana şevk veriyor açıkçası. Okurlarıma buradan kocaman sevgiler.... Yeni bölüm en kısa zamanda sizlerle.

Şarkılarımız:

Chris Brown feat. Aaliyah - Don't think they know
O kadar güzel bir şarkı ki ikincisine gerek duymadım. Görüşmek üzere kendinize iyi bakın...;))))

İSTİSNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin