~10~

35 12 1
                                    

Birlikte okula dönüyorduk. Bunu ben istemiştim. Ona kalsa asla dönmezdik. Hiçbir şeyi umursamıyordu. Onun kadar rahat birine daha rastlamamıştım. Benimse devamsızlığım çok fazlaydı. Şunun şurasında önümde bir yılım kalmışken sınıfta kalmak istemiyordum. Planlarım arasında bu yoktu yani.
Derken telefonum çaldı. Elimi Berkan ' ın elinden kurtarıp cebime attım. Telefonu elime aldığımda o da göz ucuyla kimin aradığına bakmıştı. Arayan Selin'di. Bu beklenmedik bir durumdu. Selin son günlerde (Furkan'dan ayrıldığından beri) insan gibi davranmayı bırakmıştı. Ne konuşuyor,ne arıyor ne de soruyordu. Ben zorla onunla iletişim kurmaya çalışırken de beni dinlemiyordu. Berkan ne duruyorsun der gibi bakınca "Efendim Selin? Bişey mi oldu?"
"Ne yaptın sen Miray?"
"Ne yapmışım..."
"Furkan'la konuştuk. Daha doğrusu kavga ettik. Onunla konuşmuşsun."

"Evet. Ama konuştuk sayılmaz. Yani nerdeyse hiç konuşamadık biz de... Ne oldu sana kötü bişey mi söyledi?"

"Seni konuşmak için benim gönderdiğimi sanmış. Bana bağırıp çağırdı. Eğer yakasından düşmezsem okuldan gidecekmiş. Bana öyle söyledi."hıçkırıkları sesine karışıyordu.
Berkan'a elimle dur işareti yaptım. Yürürken Selin'e odaklanamıyordum.
O da gözlerini devirerek durdu ve sırtını yol kenarındaki direğe yasladı.

"Ne?Demek gidecekmiş. Cehenneme kadar yolu var. Seni bu kadar üzüyorsa senin ona verdiğin değeri haketmiyordur zaten."
"Hayır gitmemeli."onun bu zayıflığı sinirimi bozmaya başlamıştı.
"Nasıl bu kadar saf olabiliyorsun Selin?Sana neler söylemiş sen hâlâ konuşuyorsun!"

"Anlamıyorsun Miray. Bilmediğin şeyler var."
Bi dakika benim Selin hakkında bilmediğim ne olabilirdi ki. Onu en iyi ben tanıyordum. Ama bir dakika, onların neden ayrıldığını bilmiyordum. Selin bunu bana bir türlü söylememişti. Bu onunla alakalı bir durum olabilirdi.
"Nerdesin şimdi sen? Okulda mı?" Orada olduğunu sanmıyordum. Ama yine de sormuştum.
"Hayır. Evde."
" Geliyorum."deyip cevabını beklemeden telefonu kapattım.

Berkan soran gözlerle bana bakarken elini uzattı. "Ben gelmiyorum."
"Selin okulda değil mi?"
"Hayır evdeymiş. Yanına gitmeliyim. Neler olduğunu adamakıllı öğreneceğim."
"Sen de bilmiyorsun yani? Furkan'la konuşmuşsun ya."
"Seninle bunları sonra konuşsak olur mu Berkan? Orası uzun hikâye."
"Tamam. Seni bırakmamı ister misin?"
"Hayır. Ben kendim giderim. Görüşürüz ."deyip yanağına ufak bir öpücük kondurdum. Sonra arkama bile bakmadan ondan uzaklaştım. Meraktan çatlamak üzereydim. Benim bilmediğim ne vardı ki bu kadar önemli. Düşün düşün aklım almıyordu. Önemli bişey olmasa Selin bunun lafını yapmazdı. Bu her neyse Furkan'ın okuldan ayrılmamasını gerektiriyordu besbelli.

Otobüs durağına gelip koskoca mavi bir otobüse binip koltuğa oturdum. Selinlerin evinin bir sokak aşağısındaki durakta inip hafifçe çiseleyen yağmurda ilerledim. Evet 102 numara. Bahçeye açılan metal giriş kapısını açıp içeri girdiğimde Selin'in odasının camından beni gördüğünü farkettim. Sonra ise camın önünden ayrıldı ve kapı açıldı. Dışarısı baya soğuktu. Bunu evin kapısı açıldığı anda yüzüme vuran sıcak hava dalgasından anlamıştım.

"Selam."
"Gel içeri Miray."
Yüzü çok ciddi sesi de çatallıydı. Onu böyle görmek herkese nasip olmazdı. Ben bile kaç yıldır arkadaşıydım onu ilk defa böyle görüyordum.
"Odama çıkalım mı?"
"Peki."
Evin görkemli tahta merdivenlerini tırmanırken evde birisi var mı diye merak ettim.
"Bugün ev boş galiba."
"Sanırım. Geldiğimde annem buralardaydı. Ama odamdan hiç çıkmadım. Gitmiş de olabilir."
Bu sözler merakımı iyice körüklüyordu. Odasına girer girmez beni buyur etti ve kapıyı kilitledi. Ben yatağının üzerine o ise eski yaylanan bir sandalyeye oturmuştu.
"Eee. Anlat bakalım. Neymiş o bana bile anlatmadığın önemli şey?"
Hiçbir şey söylemedi. Yüzü iyice somurtan bir hal aldı. Kalkıp yatağının yanındaki eskitme komodinin kapağını açtı ve bir poşetin içinden bana doğru beyaz bir çubuk uzattı. Uzattığı şeye doğru uzanıp baktığımda nerdeyse kalbime inecekti. Bu bir hamilelik testiydi. Ama beni bundan daha çok ilgilendiren şey bu değildi. Bu testin küçük ekranındaki soluk iki çizgiydi!

Ben ağzım kaç metre açık olduğunu bilmediğim halde ona bakarken gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamıştı bile.
"Hamilesin?" diye sordum,benim değil demesini umuyordum. Onların fazla ileri gittiğini biliyordum. Ama bu kadarı da fazlaydı.
"O gece. Doğum günümde. Nasıl olduğunu anlamadım. Daha önce sevişmiştik. Ama o daha fazlasını istedi."ağladığı için söylediklerini zar zor anlıyordum.
"Neden kabul ettin?"
"Onun doğru kişi olduğunu düşünürdüm hep. Bu yüzden bir şey olmaz dedim. O anki salakça ve masumca düşüncelerim beni şimdi bu hale getirdi. "
"Allahım sen ne yaptın Selin?Sizde beyin namına bir şey yok mu? Sonunda böyle bir şey olabileceğini bildiğiniz halde neden korunmadınız? Hem asıl soru bu değil. Bunun için biraz erken değil miydi sence?"
Sesim istemsizce yükselmişti. Bunu nasıl yaptı anlamıyordum. Tamam duygularına yenilmiş olabilirdi. Ben de arada dayanamıyordum. Tıpkı bugünkü gibi. Ama bu farklı bir olaydı. Bir bebek...
"Biliyorum Miray. Bana kızma ben yeterince kendimden iğreniyorum zaten."
"O şerefsiz de çocuğu duyunca kaçmak istedi tabi."
"Evet. Zaten senin bunu bildiğini sandığı için o kadar sinirlenip bana bağırdı."
" Hala öyle mi sanıyor?"
"Sence artık bir önemi var mı?"
Doğru söylüyordu. Artık biliyordum nasılsa.
"Ne yapacağız?"
Bu soru gerçekten olayın ana fikri niteliğindeydi. Ne olacaktı? Masum bir bebeğin canına mı kıyacaktık? Yoksa arkadaşımın genç yaşta anne olmasını mi izleyecektim? Ailesinin bile haberi yoktu galiba. Onların da bilmesi gerekliydi.
"Ailene söylemelisin. Böyle bi şey saklanmaz Selin."
"Sen olsan söyler miydin?" sitem ve acıyı gözlerinde görüyordum. Bilmiyordum. Söyler miydim söylemez miydim bi fikrim yoktu. Söylemem gerekirdi ama söylemezdim heralde. Annemin böyle bir şeyi duyduğundaki ifadesinin hayali bile beni ürkütmeye yetmişti.
"Hayır söylemezdim."dedim. Teslim olmuştum. Peki ne yapacaktık? Bunu bir büyüğümüze söylemek yükümüzü hafifletirdi belki. Ama bunun sorumluluğu bu saatten sonra bize aitti.
Çakılıp kaldığım yataktan kalkıp Selin'e yaklaştım ve boynuna sarıldım. "Üzülme bir yolunu bulacağız. Sen neyi istersen o olucak. Merak etme."dedim. Bu dediklerime ben bile inanmazken bu kadar ustaca nasıl yalan söyleyebildiğime şaşırdım. Ama bunu ona belli etmemeliydim.

Arkadaşlar selamlar... Bu bölüm için de yorumlarınızı bekliyorum. Sizce ne yapmalılar ? Görüşünüzü dikkate alacağımı da belirteyim. Lütfen takipte kalın. Sizi seviyorum. Şu ana kadar desteğini esirgemeyen herkese teşekkürler...
Bugünkü şarkı köşemde ilk defa dün izlediğim bir filmin ve başka bir filmin daha şarkıları var. Tahmin edersiniz zaten. Kendinize iyi bakın. Hoşçakalın. :)))))

A thousand years- Christina Perri feat. Steve K

Heart like yours- Willamette Stone

İSTİSNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin