4. BÖLÜM

14.2K 816 74
                                    

Kolumu koparmaya çalışan kişiye küfür etmek için gözlerimi açtığımda karşımda Bay Mafyayı görünce tekrar uyku moduna girdim. Onunla uğraşmam demek uykumun içine sıçması demekti.
Uyku bu boru değil ! İçimden 'Sana uyanınca küfür edeceğim Bay Mafya !' deyip iyice yatağa kuruldum.

"Kalksana kızım !" diyerek tepemde haykırmaya devam etse de sakinliğimi koruyup uyumaya devam ettim.

"..."

"Alo ! Kime diyorum ?"

Tek gözümü açıp "Ben nereden bileyim kime diyorsun Bay Mafya ?" dediğimde sinirle saçlarını geriye doğru itti.

Şöyle bir bakıyorum da bir iki güne kalmaz bunun delirmesi. Aferin bana! Beni bravo ! Ulan bazen kendime hayran kalıyorum.

"Şaka mısın lan sen ?" derken yüzünü yüzüme yaklaştırmaya başladı.

Ay çok romantik demek isterdim ama şimdi bu romantik anın içine sıçmaya hazırlanıyordum. Ve başlıyorum... "Gözünde çapak var." dediğimde hemen geri çekilip dolabının aynasına doğru gitti.

Aynada yüzünü incelerken "Şaka şaka." deyip tekrar yumuşak yastığa yapıştım.

"Ruh hastası mısın sen lan ?" dediğinde bana dönmüştü.

Esneyip yatağın diğer tarafına geçtikten sonra üstüme siyah yatak örtüsünü çektim. Hala bana mal gibi baktığını fark edince sorusuna cevap vermediğimi fark ettim.

"Hayır canım sen ?" diye sordum topu ona atarak.

Oflayıp sorumu görmezden gelip "Kalk hadi kahvaltı hazır." dedi.

Bu kadar konforlu bir kaçırılma dünyada ilk. Baştan bu işi beceremedi ama şimdi gayet formunda. "Sabah kahvaltısını odaya servis yapıyor musunuz acaba ?" diye sorduğumda her ne kadar sinirlense de soruma cevap vermedi. Bununla kavgada edilmiyor arkadaş!

"Bay Ma-"

Sözümü kesip "Yıldırım." diyerek adını düzeltti.

Canım bendeki de inat ama. "Bay Maf-"

Tekrar "Yıldırım." diye düzetti.

"Bay Mafy-"

"Yıldırım lan Yıldırım."

Hayır şimşek. "Bay Mafya !"

"Yıldırım !''

"Yıldırım, yıldım senden !" diye bağırdığımda

"Bende senden !" diye karşılık verdi. Ukala ya bak !

"Ben mi dedim kaçır diye ?"

"Ben mi dedim git Cihangir'in kardeşi ol diye ?"

"Ulan mafya adamsın gelmiş ergen ergen konuşuyorsun he ! Doğarken bana abini seç mi dediler. Manyak herif !" dediğimde pencereyi açıp cebinden çıkardığı sigara paketinden içinden bir tane alıp yaktı.

'Ben kavga etmeyi bilmem dünya güzeli.' falan der insan.
Böyle susmak nedir yani ?
Hayır yani ne bu ergen tavırlar ?

"Ben kahvaltıya kaçıyorum." dediğimde bana bakıp başını onaylar biçimde salladı. Bak bak havalara bak şunda ki !

"Zaten senden izin istemedim hemen triplere girme." deyip odadan çıktım.

Alt kata inerken Bay Suratsız da endişeyle merdivenin başında dikiliyordu. Adamı yemiş gibi bakıyordu.

"Ne oldu ? Ne bakıyorsun ?" diye sorunca "Yukarıdan Yıldırım Beyin bağırma sesi gelince..." dediğinde sözünü kesip "Ay bir şey olduğu yok götü kalktı bir günde." deyip yemek kokusunun geldiği yeri takip ettim.

"Yukarıda Yıldırım Bey bağırmış-mış da bilmem ne ! Ne büyük başarı ama Yıldırım bağırabiliyor ! Bravo ona."

Mutfağı tam on ikiden bulunca hazırlanmakta olan masaya oturdum. Mutfaktaki teyze beni fark edince "Günaydın efendim." dedi.

"Nerede o eski efendiler teyzem? Efendiler öldü. Yerini şunun gibi zibidiler aldı." deyip kahkaha atınca teyzede benimle birlikte güldü.

"Ee ne yapıyoruz ?" diye sorduğumda şaşkın şaşkın bana bakmaya başladı.

"Anlamadım kızım ?"

"Ya teyzem neyi anlamadın? İş var mı iş ? Yapılacak bir şey ?" deyince hala şoktan çıkamadığını fark ettim.

Teyzeyi biraz kenara çekince mutfak tezgahının üzerindeki hazırlanmış krep hamurunu görünce ocağın üstündeki tavaya yağ döküp ocağın altını yaktım.
İkinci çekmeceden kepçeyi bulunca zaferle sırıttım. "İşte buldum seni !"

Hamurdan aldığım bir kepçe krebi tavada güzelce döküp pişmesini bekledim.
On dakika sonra kreplerin hepsi hazır olunca ustalık eserime hayran hayran baktım.

"Ben evde falan kalırsam şahidim sensin teyze. Bu kız çok hamarattı falan dersin. Hadi gel yiyelim." dediğimde itiraz içerikli konuşmasına fırsat vermeden kolundan çekip boş sandalyeye oturttum.

Kapıya yaslanmış bizi izleyen Bay Mafyaya "Ne var ?" diye sorunca teyze yanımda küçük dilini yuttu.

"Bir şey yok sabah sabah çok hamaratsın. Artık evde kalmış sayılmazsın yeni ev yeni hayat." dediğinde "Sağ ol canım her zaman ki halim." deyip kahvaltıma geri döndüm.

Ulan ben beni sana yar eder miyim be !
O da boş sandalyeye oturup tabağını doldurmaya başladı. Zıkkım ye demek istesem de demedim. Haram falan eder aç kalmaya değmez.

Teyze bir ona bir bana bakıp duruyordu. Şaşkınlığı yüzündeki çizgilere bir yenisini ekliyordu resmen. "Kaçırdı teyzem bu mafya bozuntusu beni. Sende bakıp durma öyle." dediğimde Bay Mafya ukala ukala güldü.

Ağzımdakileri yutmaya çalışırken "Bende bunu öldürüp kaçmayı düşünüyorum... Belki kadın dayanışması yapar beraber kurtuluruz bundan." dediğimde daha çok gülmeye başladı.

"Güzel hayal." deyip kahvaltısını yapmaya devam etti.

"Sağ ol canım her zaman ki hayallerim. Genelde hepsini işleve döküp hayal olmaktan çıkartırım." deyip onun gibi yemeğime devam ettim.

Yıldırım tabağını doldurduktan sonra eksik olan bir şey varmış gibi bakışlarını teyzenin üzerinde durduğunda "Fahriye hanım çayım nerede ?" diye sordu.

Aslında bu sorudan çok azar gibiydi. Hatta bildiğin azardı.
Fahriye teyze tam kalkmak için hareket ettiğinde kolundan tutup yerine oturttum.

"Çay şu an çaydanlıkta. Sende kalkıp bardağına doldurunca çayın bardağında olacak. Daha sonrada midenin içinde olacak. Daha sonra da kanalizasyonda." dediğimde sabır dileyip ayağa kalktı.

Fahriye teyze fal taşı gibi açılmış gözlerle bizi izlerken kalp krizi geçirirse hiç şaşırmam... "Siz ikinizle daha sonra görüşüceğiz. Kadın dayanışması neymiş... O zaman göstereceğim ikinize de."

Çayını kendi aldıktan sonra sessiz sedasız kahvaltısını yapan Bay Mafya aynı sessizlikle aramızdan ayrıldı.

Zafer daima kadınındır.

BAY MAFYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin