11 . Halk Pazarı

8.3K 456 14
                                    

Her ne kadar yorgunluktan can vermeye hazır olsam da peşimde ki Faruk , Selçuk ve Kadir'le halk pazarında tur atıyordum. Daha doğrusu ben turluyordum onlar da peşimde mafyacılık oynamaya devam ediyorlardı. Çevremizde ki yerli halk dahil turistlerinde yeni ilgi odağı olmak aşırı rahatsız edici bir durum olsa da normal davranmaya çalışıyordum. Tabii bende üç tane filin arasında bir tane karınca yavrusu görsem bende yüz kere dönüp bakardım.
Burada karınca yavrusu nasıl oluyor hiç bir fikrim yok. Küçük bir şey olduğu garanti ama.

"Yemin ediyorum milletin dikkatini çekmekte dünya markasıyız." diye söylenerek dolaşırken bir taraftan da çevredekilerin anormal bakışlarına gülümseyerek karşılık veriyordum.

"Dizi çekimi bu teyze. Kurtlar Vadisi Pusu/İzmir dizi çekimleri. Başrol benim. Ama sen bakma öyle mafya sülalesi görmüş gibi..." dediğimde teyze kamera görme arzusuyla etrafa bakmaya başladı. Fırsat bu fırsat deyip topuklarken beni yıkan tek şey sıcaklıktı.
Güneş gözlüğümün çaresiz kaldığı bu güneşli havada gözlerim bayılmamak için direniyordu.

"Daha fazla dikkat çekmeye gerek yok biraz dolaşalım gidelim yoksa karakol yolları bize..." dediğimde hepsiyle aynı fikirde olduğumu anladım.

Renk renk biblolarla süslenmiş tezgah dikkatimi çekince peşimdeki üç korumayla dükkana daldık. Dükkan sahibi amca bey bizim bu normal(!) girişimizle biraz korksa da benim gözlerimden parlayan meşhur alıcı bakışlarımla hemen kendini toparladı.
Raflarda hemen hemen hepsi camdan oluşan biblolar vardı. Ve neredeyse hepsi 'beni alsana cici kız' bakışları atıyordu. Ben bunların hepsini alsam o boş evi yüzde yüz doldurdum.
Ama burada gözüme çarpan ilk biblo tamamen camdan oluşan küçük fil şeklinde olan biblo oldu.
"Ay sen ne kadar ponçik bir şeysin. Ay seni yerim ben! Aynı abim ya! Şu tipe bakar mısın Kadir ! Ya ben bunu istiyorum..." dediğimde elli yaşlarında ki dükkan sahibi elimdeki bibloyu anında alıp paketledi.

Kadir hesabı hallettikten sonra dükkandan ayrıldık ki karşıdaki çeşit çeşit, renk renk şallarla dolu tezgah dikkatimi çekti.

"Şuraya da bi bakalım sonra gideriz. Cihangir Ünal eminim ki süre tutuyordur şimdi." dediğimde hep beraber gösterdiğim tezgaha yöneldik. Ben tezgahtaki şalları tek tek boynuma takarken tahmini olarak benimle yaşıt olan dükkan sahibi de bana fikirlerini söylüyordu.

Kırmızı bir şalı bana uzattıktan sonra tuttuğu aynayı göstererek "Bence denemelisiniz. Kırmızı size çok yakışır..." dediğinde esmerlerin her zaman kırmızıyla 1-0 olduğunu kendime hatırlatarak elindeki şalı aldım. Saçlarımı hızlıca topuz yaptıktan sonra kırmızı şalı boynuma serbest bir salaşlıkla sardım.

Kızın tuttuğu aynada kendime bakarken dikkatimi ilk çeken izlenme hissiydi. Gözlüklerimin olmasına dua ederek daha dikkatli bir şekilde aynadan çevreye göz attığımda köşede bize doğru bakarak telefonla konuşan adam dikkatimi çeken ilk şey oldu. Gözlüklerimin izin verdiği kadarıyla adamın yüzüne odaklanmaya çalıştım.  Biraz daha netleşse tanıyorum diyebileceğim bir yüzdü. Tanıdık gibi gelen yüzünü nereden hatırladığımı beynim benden gizliyordu sanki...

"Beğendiniz mi ?" diye soran kız bütün dikkatimi alt üst ederken başımı aşağı yukarı sallamakta yetindim.

"Kadir hesabı hallet sen." diyerek kızı ve Kadir'i yanımızdan gönderip "Faruk bir baksana..." dediğimde bir süre daha sessiz kaldım.

Jeton sesi beynimde bayır aşağı gelirken bağıra bağıra koşarken resmen ben geliyorum diyordu. "Şu adama bak! Köşede bize bakan..." diyerek aynaya tekrar bakıp her şey normalmiş gibi davranmaya devam etti. 

Faruk gözlüklerinin verdiği rahatlıkla aynaya bakıp "Gördüm Güneş Hanım. Bir sorun mu var ?" diye sorduğunda gerildiğini hissedebiliyordum.

"O adamı galiba tanıyorum... Dur bir saniye! Lanet olsun ya! Gelmişler !" dediğimde hepsi anlamadan bana bakıyorlardı.

Selçuk "Güneş hanım bir sorun mu var ?" dediğinde hepsinin elleri silahlarında hazırda bekliyorlardı.
"Yıldırım'ın adamı burada !" dediğim an çevremde sıkı bir halka oluşturdular.

Selçuk tezgah sahibi kıza dükkanın içindeki kapıyı gösterip "Şu kapıdan arkaya çıkış var mı ?" diye sorduğunda olumlu cevap alması üzerine hepimizi arka kapıdan dışarıya çıkarttı.

"Ben arabayı alıp geliyorum." diyerek yanımızdan ayrılan Faruk meydana çıktığı an silah sesleri tüm sokakta yankılanmaya başladı.

"Sağ taraftan giderseniz bu sokaktan çıkabilirsiniz." diyen kıza minnetle bakarak dediği tarafa doğru koşmaya başladık. Sokaktan çıktığımızda kendimi benimle aynı boyda olan saksıların yanına attım. 

Selçuk ve Kadir önümde durup siper olurken ''Güneş Hanım saksıların arasına saklanmaya çalışın. Ne olursa olsun çıkmayın.'' dediğinde başımı olumlu anlamda sallayıp dediklerini yaptım.
 Bacaklarımı kendime çekip başımı dizlerime yasladığımda rahat bir nefes almak için gözlerimi kapatıp bir süre bekledim. Bir süre sessizlik içinde beklediğim de kimsenin gelmediğini fark ettim.

Gözlerimi açıp saklandığım yerden gülerek çıkarken "Götü yine zor kurtardık." dediğim an kendimi yine karşılıklı çekilen silahların arasında buldum... "Nah kurtarmışız! Yine boka bastık desene !"

BAY MAFYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin