Sheetal, Ashton ile tanıştığında bayılacak gibiydi ama iyi toparlamıştı ve Ashton gözlerini ondan alamıyordu. Bu biraz beni korkutmuştu çünkü Ashton genellikle kızlarla çok ciddi olurdu. Sheetal ise üç ay sonra gidecekti. Onlarında kötü bir son yaşamasını istemiyordum.
Hem... Michael ve benim ilişkimiz bitmemişti. Bitemezdi. Ben bittiğini söylemiş olabilirdim ama tam tersi olmuş, aramızdaki çekimi daha fazla hissetmeye başlamıştım.
Ashton ve arkadaşım Sheetal'in konuşmasını bölmek istememiştim ama aklıma başka bir soru gelmişti. "Ash,"dediğim anda ela gözleri bana döndü. "O kız... Esmer olan. Michael ve o..?"
"Bilmiyorum."dedi ve omuz silkti. "Bizde dün öğrendik. Dün gece o kızla bara geldi ve hiçbir şey anlatmadan onunla takıldı."
Nefesim ciğerlerimi sıkmaya başladı aniden. "Takılmak derken?"
Yutkundu ve gözlerini kaçırarak bana cevap verdi. Bir şeyler söylemesine gerek kalmamıştı, gözleri en anlamlı cevabı apaçık ortaya koymuştu. "Pekala."diye fısıldadım ve kalbimin sıkışıyor gibi olmasını umursamadan ayağa kalktım. "Konsere yarım saat kaldı. Seni hazırlamalıyız."
Ağlamak istiyordum ama göz kalemimin akmasını hiç istemiyordum. "Çocuklar seni gördüklerine çok sevinecekler."dedi ve kıkırdayıp ayağa kalktı.
"Sheetal."diye mırıldanıp Ashton'a baktım. "Tate, şu güvenlikçi olan onu VIP'ye götürebilir mi?"
"VIP'ye gerek bile yok, yan tarafta olabilir."dedi Ashton ve yanaklarındaki gamzeleri göstererek gülüp Sheetal'e döndü. "Senin için sorun olmayacağına eminim."
Sheetal kafasını sallarken gözleri parlıyordu. Onu bu kadar mutlu görmek çok zordu çünkü buraya rahatsız olan anneannesi için gelmişti ve şimdi oldukça mutluydu.
Odadan çıktık ve grubun odasının kapısında olan dört koruma ile karşı karşıya geldik. "Tate? Lütfen hanımefendiyi sahnenin oradaki kısma görür müsün? Orada olmalı ve bizi izlemeli, tamam mı?"
Tate, sinirli yüz ifadesiyle kafasını salladı ve Sheetal önceden yürürken o da arkasından ilerlemeye başladı. "Her zaman o kadar sinirli mi?"diye sordum arkalarından onları izlerken.
"Bu hali sinirli değil ki."dedi Ashton ve gülerek kapıyı açtı. Korumaların hepsine tek tek selam vermeyi ihmal etmemişti. Bu çocuğu, yumuşak kalpliliği ile daha fazla seviyordum.
Ashton odanın kapısını açarken ensemi kaşıdım. tüm bedenim titriyordu ve sakin kalamıyordum. Haftalar sonra onu görecektim!
Odanın içinde Calum ve Luke'un kahkaha sesleri gelirken, Nickelback'in şarkısı başlıyordu. Michael'ın en sevdiği şarkılar arasındaydı. Ama lanet olası sözleri ikimizi de parçalara ayırabilirdi.
Ashton'ın arkasından kapıyı kapatırken alt dudağımı dişledim çocukların gözleri bana dönerken. Michael hala bana bakmamıştı, aynanın karşısında öylece oturmuş, kafasını ellerinin arasına koymuştu.
"I said I love you and I swear I still do,*"dedi Michael şarkıya eşlik ederken. "It must have been so bad. 'Cause living with me must have, damn near killed you.*"
"Lanet olsun."diye fısıldadı Ashton ve bana baktı. Calum ve Luke'da bana baktığı sırada gözlüğümü ve başımdaki şapkayı çıkarıyordum. Ve beni tanımalarıyla aynı şeyi onlarda söylemişti: "Lanet olsun."
---
* Nickelback-How you remind me? şarkısının birkaç sözü:
"Sana seni seviyorum dedim ve yemin ederim hala seviyorum. Çok kötü olmalıydı. Çünkü benimle yaşamak, neredeyse seni öldürecek gibi olmalıydı."
![](https://img.wattpad.com/cover/53564220-288-k630892.jpg)