#twentyone

182 26 0
                                        

Ses her yerdeydi. 

Kurtulmak için içeriye kaçmıştım ama peşimden geliyor gibiydi. 

There was life, there was love like a light and it's fading out

Hıçkırığım eşliğinde grubun odasının karşısındaki odaya girdim ve kapıyı kapattım. Koltuğa oturmayı planlıyordum ama ayaklarım çoktan pes etmişti. Ve ses hala devam ediyordu.

When did you lose your happiness?

Luke'un isyan eder gibi çıkan sesiyle boğazım yırtılırcasına çığlık attım tek başıma olduğum odadan. Televizyonda onlar vardı ama bakmadım bile oraya. Hissettiğim acı yeterliydi, daha fazlası beni öldürürdü.

Onun sesi kulaklarıma geldiğinde titreyen ellerimle ağzımı kapattım. Onun güzel sesini kendi sesimle mahvedemezdim.

You've gotta let it go

Kafamı iki yana salladım. Onsuz yapamazdım.

You're losing all your hope

Nothing left to hold, locked out in the cold

Dururum aynen bu şekildeydi, zaten tüm gerçekleri yüzüme vuran da Michael'ın sesi değil miydi? Gerçekten de umudumu kaybediyordum ve tutunacak hiçbir şeyim de yoktu. Her şey gidiyordu ve ben çırılçıplak kalıyordum. Soğukta kilitliydim.

Your painted memories that washed out all the seas 

I'm stuck in between the nightmare and lost dreams

Boğazım hıçkıramadığım için acıyla yanarken odadaki her şeyi etrafa dağıtmak istedim. Televizyonu kırmak, yastıkları ısırmak ve kafamı duvara vurmak istedim ama şarkı bitinceye kadar sadece orada öylece oturmuştum. 

Televizyonda bir daha şarkı çalmadı ama bunun yerine birkaç gürültü sesi gelmişti ama bunu umursamadım. 

Michael ile evime gitmek için buraya gelmiştim ama o kırılmıştı. Ve ben onun kırıklığını düzeltebilecek birisi değildim. 

broken home | mgcHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin