Gözlerimi rahatsızlıkla kırpıştırarak, yüzüme çarpan tüy gibi yumuşak olan şeyi elimle itmek istedim ama elimi kaldırdığımda avumda hissettiğim şey, Michael'ın göğsüme yaslanmış başıydı. Ve onu itmek istememe rağmen itmek yerine sadece okşadım. Çünkü bir daha böyle bir şans elime geçmezdi. Bu neredeyse imkansızdı.
Dün gece, sevişmemizin ardından oldukça fazla düşünmüş, ne yapmam gerektiğine karar vermiştim. Gitmesini söylemeliydim. Acımasızcaydı, belki de gereksizdi ama ikimizin hayatı için bunu yapmalıydım.
Gitmesini söylemeliydim.
"Sarah..."diye fısıldadığında parmaklarım saçlarını okşamayı durdurdu.
Bunu uzatmanın anlamı yoktu. "Kalk artık Mike."dedim ses tonum her ne kadar katı olsa da. Saçını okşamayı bıraktım ve kafasını göğsümden kaldırıp kollarından çıkarak yatakta doğruldum. Bunu yapmam gerekiyordu, bunun için cesur ve soğuk olmam gerekiyordu.
İlişkimizi bitirmem gerekiyordu. "Sarah? Neden sinirlisin?"
"Değilim."dedim yeni uyandığı için boğuk çıkan sesiyle gözlerimi kapatarak. Ona arkam dönük olduğu için beni görmediğini biliyordum. "Sinirlisin."dedi ve kulağıma esnemesinin sesi ulaştı. "Ne zaman sinirli olsan yatakta bana arkanı dönüyorsun. Ama ne yalan söyleyeyim, bunu bile özledim."
Alt dudağımı dişledim. Böyle konuşmasından nefret etmeye başlamıştım çünkü tekrar ona aşık oluyordum.
Ona tekrar ve tekrar aşık olmak istemiyordum.
Yerdeki iç çamaşırlarımı giyip ayağa kalktım ve dağınık saçlarımı umursamadan banyoya gittim.
Biz çok farklıydık. Uzun bir ilişkimiz olmuş olabilirdi ama... Farklıydık. Birbirimizi sevebilirdik, seks hayatımız iyi olabilirdi ama o hep gidiyordu. Aylar sonra bir haftalığına veya birkaç günlüğüne yanıma geliyordu ve bu berbattı. Güzel bir ilişki yaşıyormuşuz gibi hissettirmiyordu. Bu saf acıydı. Ve ben artık acı çekmek istemiyordum.
Gözlerimi silip burnumu çektim ve aynadaki solgun yüzüme bakıp bu kararı onun için aldığımı tekrar dile getirdim.
Banyodaki işimi bitirdikten sonra odama döndüğümde Michael hala yatakta uzanıyordu. Ama gözleri açıktı ve yüzü buruşmuştu. "Sarah?"
"Evet?"dedim ifadesiz yüz ifademle ona bakarak.
Gözleri benim utanmama aldırış etmeden vücudumu süzdü. "Benim stilistim ol."
"Ne?"
"Ya da grubun. Sikeyim,"dedi ve yataktan doğrulup hala uykuya ihtiyacım var diye bağıran gözleriyle bana baktı. "Her zaman yanımda olmanı istiyorum."
"Buradaki işimi kolayca bırakamam."dedim ama beni umursamadı. Ayağa kalkıp karşıma geçti ve çıplak olması hiçbir zaman ona sorun oluşturmadığı için konuşmaya başladı. Çıplak olması benim içinde hiçbir zaman sorun oluşturmamıştı.
"Sarah, sana ihtiyacım olduğunda yanımda olmaman çok kötü. Sana ihtiyacım oluyor ve sen yanımda olmuyorsun."
"Yani benim sana ihtiyacım olduğunda sen benim yanımda oluyor musun?"dedim ve gözlerimi ondan ayırmadan kollarımı göğsümde birleştirdim. Bu iş birazdan bitecekti. Bu acıya tamamıyla son verecektim.
Gözlerini kaçırdı. "Öylece yanına gelemem... Sarah, bunu biliyorsun."
"Ve ben senin yanına öylece gelebilir miyim? Bu mu yani?"
"Sarah... Sadece birkaç ayda bir kez sana dokunmak, seni hissetmek yerine seni her zaman yanımda hissetmek istiyorum."
"Bende bunu istiyorum ama Michael, anlamıyor musun? Hayatımın sonuna kadar sana bağlı yaşayamam! Bir işim var, ailem, dostlarım ve sevdiklerim var burada! Uzağımda olan tek kişi sensin!"diye ona birden bağırmaya başladığımda Michael bir adım geri çekti.
"Bu da ne demek?"
"Artık incinmek istemiyorum demek!"
Bu, kontrolden çıkmıştı. Ondan bir adım geri gittim ve ona arkamı dönerek yüzüme gelen saçlarımı geriye doğru ittirdim. Artık burada bitmeliydi bu. Tüm o hisleri de alıp defolup gitmeliydi yoksa işler çok daha kötü olacaktı.
"Sarah..."
"Artık seni istemiyorum."
"Ne?"dedi ve kolumu tuttuğu gibi beni kendisine çevirdi. "Sarah? Bebeğim..."diye mırıldandıktan sonra yanaklarımdaki ıslaklığı silmek için kolumu tutmayı bıraktı. "Ağlamana dayanamıyorum, bunu biliyorsun."
"O zaman ağlatma."
"Bilerek yapmıyorum."diye fısıldadı ve yanaklarımı tutup gözlerine bakmamak için eğdiğim kafamı kaldırıp saçlarımı geriye itti. "Bana bak Sarah. Ne olduğunu anlat."
"Artık istemiyorum. Bu beni üzüyor."
"Şöyle söyleme."dedi acı çeker gibi inleyip. Hıçkırmamak için alt dudağımı dişledim ama Michael çoktan bana sarılarak hislerimi ona açmamı söylüyor gibiydi.
Sarılışına tereddüt dahi etmeden karşılık verdim. Kokusunu ciğerlerime son kez kokusunu çekip omzuna başımı yasladım. Teni sımsıcaktı ama söyleyeceklerim karşısında donacağına emindim. "Daha fazlasını kaldıramam."diye fısıldadım çatallanmış sesimle.
"Seni seviyorum. Böyle söyleyip durma."
"Git."dedim ve ona sarılmayı kesip ittim ve burnumu çekip yanaklarımı sildikten sonra gözlerine bakarak tekrarladım. "Git buradan. Daha fazla beni ağlatma."
Gözlerimiz birleşirken, onunda gözleri kanlanmıştı. İkimizinki de duygulandığımız her zaman kanlanırdı.
"Sarah-"
"Sadece git."diye fısıldadım ve ona arkamı dönerek banyoya ilerledim. Arkamdan kırılan camların sesini ve Michael'ın bağırışını duyabiliyordum ama artık bitmişti.
Gidecekti ve bensiz daha rahat bir yaşam sürecekti.