Orman, görmeyen gözleri affetmez. Her kırık dal parçası bir hikâye anlatır.Bu ormanın sunduğu her türden yaratığı avladım. Hünerlerimi sınayacak başka bir şey kalmadı sanırdım. Ama şimdi görüyorum ki, yeni bir şey var. Bıraktığı izlerden teki bile bir kocadiş boyunda. Tırnakları adeta birer kılıç, adamı ortadan ikiye böler. Nihayet, dişime göre bir av.
Ormanın bir ucundan diğerine ganimetimi izliyorum sinsice, arkasında bıraktığı hasarın boyutunu fark etmeye başladım. Parçalanmış ağaçlardan oluşan biçimsiz bir çembere denk geldim. Bu abidevi ağaçlar nice çağlar boyunca bu topraklarda dik durmasını bilmiş, onları kesmeye yeltenen ahmakların uyduruk baltaları demirden farksız kabuklarına çizik bile atamamıştı. Bu şey, onları sanki çalıymışçasına bir kenara itelemiş.
Böylesine güçlü bir yaratık, nasıl bu kadar kolayca ortadan kaybolabiliyor? Dahası, arkasında böylesine bariz bir yıkım izi bırakabilen bir şeyi ben nasıl olur da göremedim hâlâ? Nasıl olur da tufan gibi ortaya çıkıp, ormanın içinde sabah sisi gibi kaybolabiliyor?
Sonunda bu yaratığın önüne dikileceğim anın hayali bile heyecanlanmama yetiyor. Yıllarca kendinden söz ettirecek bir av olacak.
Açıklık bir alandan geçerken, yakınlardaki bir derenin sesini takip edip yönümü buldum. Tam orada turuncu kürkü olan bir şey gördüm; sinmiş, bekliyordu. Uzaktan gözledim onu. Dereden ufak bir balık sıçradı, yaratık balığı yakalamak için hareketlenip, akan suya neşeyle daldı. Bir yordle olduğunu sevinerek fark ettim. Üstelik avcı bir yordle!
Bu iyi bir alamet. Yaratığı bulacağım. Benden kaçmaz hiçbir şey.
Yordle'ın koca kulakları dikilip, benim olduğum tarafa doğru döndü. Elinde kemikten yapılmış bir bumerangla, dörtnala bana doğru koşmaya başladı, önüme gelince aniden durdu. Bir şeyler geveledi.
Başımı sallayarak genç yordle'a anlayış gösterip yoluma devam ettim. Geçit vermeyen arazide zorlanmadan dolanarak avıma dair bir iz arıyordum. Kokusunu almak için uğraşırken bir şeyler dikkatimi dağıttı. Tuhaf bir cıvıldama ile irkildim. Yordle takip etmişti beni. Avımı sekteye uğratmasına izin veremezdim. Yüzüne bakıp uzaklara doğru bir yeri işaret ettim. Anlamamış bir ifadeyle bakıyordu bana. Biraz daha ısrarcı olmam gerekiyordu, iyi alamet dedik ama o da bir yere kadar.
Şaha kalkıp okkalı bir kükreyiş kükredim. Rüzgârından yordle'ın kürkü uçuştu, ayaklarımızın altında yer sarsıldı. Bir iki saniye geçtikten sonra kafasını çevirdi, suratında gülümsemeye benzer bir şey vardı. Küçük bumerangını kaldırdı. Daha fazlasını çekecek sabrım kalmamıştı. Silahı elinden alıp, ustaca bir ağaca doğru fırlattım, tepeye yakın dallardan birine saplandı. O tarafa dönüp koşturmaya başladı, çılgıncasına zıplıyordu.
Daha on adım ancak atmıştım ki, arkamdan gelen bir kükremeyle tüylerim diken diken oldu. Parçalanan ağaçların ve taşların kulakları sağır eden sesi dört bir yandan yankılanıyordu. Önüme dev bir ağaç devrilerek yolumu kesti. Yordle'ın kemik silahı ağacın gövdesine saplı duruyordu.
Arkamda tarifi mümkün olmayan bir hırıltı yükselmeye başladı.
Korkunç bir hata yapmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOL Şampiyon Hikayeleri
FanfikceTüm hikayeler http://tr.leagueoflegends.com Adresinden alınmıştır