-4-
Baygınlıkla uyanıklık arasında bir yerdeyken birinin bana seslendiğini duydum. Kalın ve sinirli bir ses tonuydu. Aynı zamanda etkileyici… Yanaklarımda ufak bir sızı hissettim. Dudaklarımda ise bir baskı…
Birisi akıllanıp çantamın içindeki astım ilacını almış olmalıydı. Serin hava ciğerlerime dolarken kasılan vücudum rahatlamış ve çözülmüştü. Birinin kolları arasındaydım. Kokusu büyüleyiciydi. Kolları arasında durduğum adam etrafına yine kalın ve sinirli ses tonuyla bağırdı.
“Açılın biraz! Hava almasını engelliyorsunuz!”
Gözlerimi aralamaya çalıştım. Su damlalarının verdiği serinlikle tamamen gözlerimi açabilmiştim. Kolları arasında olduğum kişi oturur hale gelmem için bana yardım ettikten sonra bana döndü.
“Hey, iyi misin?”
Şu anda ela parlayan gözleri yoğun bir endişe kaplamıştı. Kafamı salladım.
“Ayağa kalkmama yardım eder misin?”
Poyraz anında ayağa fırlayıp elini uzattı. Ondan destek alarak ayaklandım. Hala başım dönüyordu o yüzden Poyraz’ın elini bırakmıyordum. O da geri çekmiyordu zaten. Hatta dirseğimden de kavramıştı. Banka doğru ilerlememe yardımcı olurken etraftaki kalabalık dağılmıştı.
Banka tekrar oturduğumda birisi yanıma çantamı bıraktı. Geçmiş olsun dedikten sonra gidince Poyraz’la yalnız kaldık. Uzattığı şişeden zoraki bir yudum aldıktan sonra kenara bıraktım. Daha kötü ne olabilir diyordum bende… Daha yeni tanıştığım birinin önünde astım krizine girmiştim. Bu hastalıklı bedenimden nefret ediyordum!
“Daha iyi misin Hazel?”
“Evet… Evet, daha iyiyim. Teşekkür ederim Poyraz.”
Kafasını salladıktan sonra kafasını denize çevirdi. Bende onu taklit ettim. Aklıma sahada olanlar geldi. Sahi, o çocuk ne demişti ki ona? Neden o kadar hırslanmıştı. Hem bana kızgın değil miydi? Burada ne işi vardı? Çocuklarla sahanın orada olması gerekiyordu. Ya da başka bir yerde… Burada değil.
“Bugün sana bağırdığım için üzgünüm Hazel.”
Ağzım açık bir şekilde kafamı gözleri denizde olan Poyraz’a çevirdim. Bu da neyin nesiydi şimdi? Ölüyorum falan mı sanmıştı da vicdan yapıyordu?
“O çocuk sana ne dedi?”
Kafasını bana çevirmemekte ısrar ederek cevapladı.
“O konu biraz özel.”
Özel dediği için üstüne gitmek istemedim. Kimsenin özeline burnumu sokmak gibi huyum yoktu.
“Peki… Bende üzgünüm… Bilmeden konuştuğum için.”
Kafasını nihayet denizden benim olduğum tarafa çevirmişti. Ciddi bir ifadesi vardı. Gözlerimi ondan ayıramıyordum, yine beni kendine tutsak etmişti. Ayaklanınca kafamı kaldırdım.
“Bunları boş versek? Hadi seni eve bırakayım.”
Kafamı sallayıp ayaklandım. Hala cevaplanmamış sorularım vardı ve yolda bunları sorabilirdim.
Yürürken açlık ve krizin verdiği yorgunlukla birkaç kez sendeledim. Sonuncu sendeleyişimde Poyraz koluma yapışıp beni durdu.
“İyi gözükmüyorsun Hazel, hastaneye gitmeliyiz bence.”
“Hayır, hayır… Buna gerek yok. Sadece açım ve biraz önce olanlar yüzünden yorgunum. Eve gidip dinlenince bir şeyim kalmaz.”
“Aç mısın?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen de Gitme
Teen Fiction"Hayır, anlamıyorsun. Ben hep birilerinin arkasından koştum. Herkes beni terk etti. Onlar giderken ben onları durduramadım. Çabaladım ama başaramadım. Yeni bir başarısızlığa kendimi bırakamam. Sende gitme." Kafasını salladı. Gözlerini dalgalı denize...