-35-
Ölüm gibi geçen maçtan sonra kazanan Poyraz'ın takımı olmuştu. Bilfen'in takımı da baya sağlamdı, zaten o yüzden maç bittiğinde aralarında iki sayı fark vardı.
Maç bitince Poyraz'la konuşacağım gerçeğini yok sayarak ayaklandım ve çıkışa ilerledim. Ama kızlar beni hemen yakalayıp durdurmuştu. Hayır, konuşsak bile bir şey degismeyecekti. Onu affetmeyecektim. Henüz değil. O kadar acı çektirmişti, pişman olduğuna emin olmadan onu affedemezdim. Veya bir daha yapmayacağından emin olmadan.
"Kızlar bırakın gideyim..."
"Olmaz. Gitmeyeceksin. Sen cesur birisin Hazel. Bunu yapabilirsin. O yüzden... Yürü!"
Ezgi konuşmasıyla gaz verdiğine inansa da hiçbir işe yaramıyordu. Avuçlarımın terlemeye başladığından emindim.
Pekala. Konuşacaktım. Bunu yapacaktım. Ama onu dinlemeyecektim. Sözlerini tutamadığını yüzüne vuracak ve dönüp gidecektim. Evet.
Soyunma odasına yönelen koridora kadar arkadaşlarım yanımdan ayrılmadı. Yalnız kaldığımda ise koridorlar sanki üzerime kapanıyor gibi hissediyordum. Aynı Britney Spears'ın klibindeki gibi. Harika. Böyle anlamsız şeyleri düşünmek işime yaşamıştı. Mesela kanatlı domuzlar.
Saçmalığın daniskası! Kanatlı domuz kanatlı attan da imkansızdı. Kanatlı atların nesli tükenmişti bence.
Kanatlı bir atım olsun isterdim. Şu an beni buradan kaçırabilirdi. Adına da Daisy verirdim. Beyaz olurdu ama yelesini mavi ve pembeye boyardık.
Ah, pekala. Bu kadar ot kafası yeterdi.
Koridorun sonunda üç kapı vardı. Hemen karşımdaki salona açılıyor olmalıydı. Sağ ve sol da kalan kapılar ise soyunma odalarına açılıyordu. Ama bunların hangisi Poyraz'ın okuluna aitti?
Sırtımı duvara yaslayıp beklemeye başladım. Mutlaka çıkacaktı. O gelene kadar bekleyebilirdim.
Sol tarafa yaşlanmıştım ve ilk olarak sağ kapı açıldı. Içerden çıkan çocuk siz deyin Orlando ben diyim James Dean kopyasıydı. Ya da Ashton Kutcher. Sarp Levendoğlu'da olabilirdi. Tamam pekala, alakasız isimler vermemin sebebi çocuk fazla yakışıklıydı ve bu kadarı bu ülkeye fazlaydı. Kıvanç Tatlıtuğ gibi. Neyse.
Çocuk bana göz kırptıktan sonra yanımdan geçip gitti. Fazla ego sahibisin beybisi, unut gitsin.
Çocuğun çıktığı kapı bir daha açıldı ve bu sefer üç çocuk birden çıktı. Çocuklar ne yazık ki aynı tepkiyi yaratamamıştı.
Ortada duran bana bakıp gülümsedi ve yanıma geçip duvara yaslandı. Diğerleri çocuğa gülerken çoktan ilerlemişti. Çocuğa inatla bakmıyordum. Ama çocuk benimle konuşmaya niyetliydi.
"Merhaba güzel bayan, adınızı öğrenebilir miyim?"
Çocuğa bakmadan kafamı olumsuz anlamda salladım. "Hayır, öğrenemezsin."
Çocuk tam karşıma geçip durdu. "Yoksa sevgilini görmeye mi geldin?"
Dudaklarını bilerek bükmüş, yavru kedi bakışı atıyordu. Tam cevap vereceğim sırada onun sesini duydum.
"Ikile Cengiz."
Adının Cengiz olduğunu öğrendiğim çocuk Poyraz'a dönüp elini Poyraz'ın omzuna attı. "Bu o kız mı? Hadi be! Ne şanslısın lan..."
Kendimi kasarak onları izliyordum. Hayır, normal bir ilişkimiz olsa buna katılarak gülerdim. Ama yoktu işte biz ayrılmıştık.
"Cengiz! Hadi oğlum, git artık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen de Gitme
Teen Fiction"Hayır, anlamıyorsun. Ben hep birilerinin arkasından koştum. Herkes beni terk etti. Onlar giderken ben onları durduramadım. Çabaladım ama başaramadım. Yeni bir başarısızlığa kendimi bırakamam. Sende gitme." Kafasını salladı. Gözlerini dalgalı denize...