-28-
"Bugün beni izlemeye gelecekler. O yüzden gitmeden önce bir şans öpücüğüne ihtiyacım var."
Poyraz hınzırca gülüyor ve öpücük için bekliyordu. Omzuna koyduğum elimle onu kendime çektim ve ayak ucuna yükselip verebileceğim en iyi öpücüğü verdim.
Uzun ve tutkulu öpücükten sonra geri çekildim. Nazikçe yanağımı okşadı. "Dün konuştuklarımızı..."
"Unutmadım."
Kolunu omzumun etrafından sarıp beni kendine çekti. "Hastaneye gidince bana mesaj at. Çıkınca da ara. Babaannene gidince de."
"Tamam baba."
Yüzümü ekşiterek söylemiştim. Ancak göğsüne yaslı yüzümden bunu görememişti. Kafamın tepesinden öptü.
"Dikkatli ol. Aklım sende."
Başımı kaldırıp yüzüne baktım. "Olmasın. Aklını gelecek adamı etkilemeye ver. Tamam mı?"
Gülümseyerek kafasını salladı. O sırada uzaktan geldiğini gördüğümüz dolmuş için kolunu uzattı. Dolmuş yanaşmadan önce son bir öpücük verdikten sonra yanından ayrıldım.
Dün birlikte iki saat kadar uyuduktan sonra dışarı çıkmış ve sahilde dolaşmıştık. Sonrada üst caddeye çıkıp biraz alışveriş yapmıştık. Ilk defa Poyraz'la alışverişe çıkmıştık. Genelde alışverişten sıkılan erkekler olurdu ancak Poyraz bir kere bile sıkıldığını belli eden bir harekette bulunmamıştı.
Girdiğimiz bir mağazada çok güzel, yüksek bel, kadife kumaştan çiçekli bir etek görmüştüm. Poyraz eteğe olan bakışlarımı görmüş ve üstüne bir bluz seçip denememi önermişti.
Kabine girip heyecanla eteği denedim. Cidden çok güzel duruyordu. Üzerine giydiğim kısa kazakla birbirlerine uymuşlardı. O sırada boy aynasında bacaklarımın yanmış kısımlarına baktım. Çok ciddi bir şey değildi ama çikolatanın döküldüğü yerler kızarıktı ve derinin bazı kısımları hafifçe kabarmıştı. Yüzümü ekşittim.
Poyraz perdenin kenarından kafasını uzatınca asık suratımı gördü. Ilk başta eteği beğenmediğimi sansa da bacaklarımı farketti. Çaktırmadan içeri girip önümde eğildi. Elleri hafifçe tenimde dolanırken içimde bir şeylerin gıdıklandığını hissettim. Krem sürüp sürmediğimi sorduğuna cevap verirken bile güçlükle konuşmuştum.
Içten gelen bir gülüşle "sakar" diyişi hatırlayınca bile dizlerimi titretiyordu. Dudaklarını nazikçe yanık kısımda dolaştırması içimde bir ateşin başlamasına sebep olmuştu.
O ateş hiç sönmüyordu.
Dün yaptıklarımızı hatırlamak hormonlarımı üst seviyeye çıkarıyordu. Içimdeki ateş bir süre dinse de yine kendini belirtmişti.
Boynuma sardığım atkıyı çıkardım. Terliyordum.
Dolmuştan inip iskeleye ilerledim. Suratıma çarpan Aralık havası beni az da olsa rahatlatmıştı. Dün yaptıklarımızı bir süreliğine unutmalıydım. Poyraz'ın yanına dönene kadar.
Müzikle harmanlanmış yolculuğum sonunda hastaneye ulaşmıştım. Sevgilime attığım mesajdan sonra fizik terapi katına çıktım.
Yetkin Bahadır ile gelmişti. Benim geleceğimi bildiği halde Bahadır'la gelmesine şaşırmıştım. Sırayla ikisini de öpüp çantamı kenara koydum.
"Bahadır, senin geleceğini bilmiyordum. Ne o? Yerimi mi kapmaya çalışıyorsun?"
"Aa, ben mi? Hiç olur mu öyle şey çilli sultan. Ben getirdim buraya Yetkin'i, bey efendi taksiyle gelmek istemedi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen de Gitme
Teen Fiction"Hayır, anlamıyorsun. Ben hep birilerinin arkasından koştum. Herkes beni terk etti. Onlar giderken ben onları durduramadım. Çabaladım ama başaramadım. Yeni bir başarısızlığa kendimi bırakamam. Sende gitme." Kafasını salladı. Gözlerini dalgalı denize...