-39-

7.3K 294 25
                                    

-39-

"Günay'a listeyi verelim, malzemeleri alsın. Zaten ödeve yardım etmeyecektir..."

Ezgi kafasını sallayarak Nida'yı onaylayınca elimde duran listeyi Günay'a verdim. "Biz servisle direk eve gidiyoruz. Sende burada yazan malzemeleri alıp bize geliyorsun. Tamam mı?"

Günay listeye göz attı. "Keçeli kalem, karton, yapıştırıcı... Sim'i ne yapacaksınız ya?"

Ezgi kağıda baktıktan sonra düzeltti. "Sim değil simli uhu. Süslemek için kullanacağız."

"Ne fark eder kızım, sim beni bozar..."

Nida gözlerini devirip servise bindi. Ezgi'yi peşimden çekip servise götürmeden önce Günay'a ayarı verdim.

"Ödev de sadece adın bulunacak, o yüzden gerisine karışma canısı. Ayrıca markete de uğra ve cips kola falan al. Çok gecikme. Hadi görüşürüz."

Ev yolunda üç kız güle oynaya vakit geçirdik. Neredeyse okulun bitmesine son bir ay kalmıştı. Bu yüzden aptal proje ödevleri ile uğraşıyorduk. Neyse ki edebiyat hocası grup olmamıza izin vermiş ve zaten sıkıntılı olduğumuz dersin yükünü sırtımızdan azda olsa almıştı.

Geçirdiğimiz o güzel tatilden bu yana oldukça stresli günler geçirmiştik. Anıl, Barış ve Poyraz üniversite sınavının ilk aşamasına girmişti. Sonuçların bir hafta içinde açıklanması ise özellikle Barış ve Anıl'a nefes aldırmamış ve yeniden derslere asılmalarına neden olmuştu. Poyraz aldığı puan iyi olduğu için rahattı, bununla istediği üniversitenin besyo bölümüne girebilecekti. Tabi direk bir takımda yer almazsa...

Anıl bizim gibi sayısaldı ve şu an Barış'tan daha rahattı. Onun işi formüllerleydi. Ama Barış için durum farklıydı. Çocukcağızı ne zaman görsek elinde edebiyat notları oluyordu. Geometriden hiç anlamadığı için yakınıyor, matematikten ise kendine çok az güveniyordu. En fazla elli sorunun otuzunu yapabileceğini düşünüyordu.

Biz dört onbir ise rahattık. Tek sorunumuz şu aptal proje ödeviydi.

Eve gelince ilk işimiz elimizi yüzümüzü yıkamak ve üstümüzü değiştirmeden mutfağa girmek oldu. Birlikte eğlenerek bir şeyler hazırlıyorduk.

Hayat güzel gidiyordu. Şimdilerde her şey tıkırındaydı.

Günay gelmeden önce soslu makarna ve salatayı hazırladık. Masayı kurduğumuz sırada Günay elinde malzemeler ve abur cuburlarla içeri girdi. Hep birlikte eğlenceli bir yemek yedik.

Yemeğin ardından ortalığı toparlayıp salona, büyük yemek masasının başına geçtik. Günay'ın kaslı kollarını ardiyeden yazıcıyı çıkarmak için kullandıktan sonra odadan bilgisayarımı getirdim. Alınan abur cuburları da hazırladıktan sonra ödevin başına geçtik.

Yaklaşık üç saatin sonunda ödevimizi tamamladık. Şaşırtıcı olan ise Günay'ın bize yardım etmiş olmasıydı. Dikkatli bir şekilde kartonları büyük poşetlere koyup odamda güvenli bir köşeye yerleştirdik. Birkaç gün sapasağlam durmaları gerekiyordu, en azından sunacağımız güne kadar...

Ortalığı arkadaşlarımın yardımı ile topladım. Gitmelerini her ne kadar istemesem de herbiri bahanelerini öne sürmüş ve evlerine dağılmıştı. Ne yapacağımı bilemeyen bir şekilde odama çıkıp üstümdeki formadan kurtuldum. Rahat bir şeyler giyip kendimi yatağın üstüne attım ve telefonumu elime aldım, Poyraz'ı arayacaktım.

Üçüncü çalışta telefonuma cevap vermişti.

"Seni aramak üzere olduğum gerçeği..?"

Telefonu klasik bir alo ile ve ya merhaba ile açmaması hoştu. Tabii, biz bu resmiyeti çok öncesinde bırakmıştık. Hatta öyledir ki telefonda konuşmayı pek seven bir insan olmadığım halde sürekli Poyraz'la telefonda konuşuyorduk ve bu giriş konuşmalarını geride bırakmamızı sağlamıştı.

Sen de GitmeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin