-14-
Haftasonumun ödevlerden ibaret olmasını bekliyordum. Ama hayır, ödev falan yoktu. Tamamen Poyraz'la doluydu.
Cumartesi günümü okulun yakınlarındaki bir kütüphanede Poyraz'la test çözerek geçirdim. Matematikten takıldığı birkaç konuyu anlattım. YGS matematiği sadece önemli olduğu için konularım çoktan tamamdı ve konu anlatırken zorlanmamıştım.
Poyraz türkçe testi çözmeye başlayınca kitapların arasında tur atmaya başladım. Burası benim için cennetti. Eski kitapların kokusunu takip ettim. Klasiklere ulaşınca durdum.
Harper Lee'nin tek romanı olan Bülbülü Öldürmek gözüme çarpmıştı. Başucu kitaplarımdan biriydi, canım ne zaman sıkılsa okurdum. Hatta ne zaman kitabını okusam arkasından filmini izlerdim. Siyah beyaz filmler her zaman favorim olmuştur.
Bülbülü Öldürmek'ten Tiffany'de Kahvaltı'ya geçtim. Hızlıca kitabı kaptım. Bu kitabı her yerde aramış ve bulamamıştım. Kitaplardan uyarlama olan filmlerle ilgili kuralımı yıkmış, kitabı okumadan filmi izlemiştim.
Sırıtarak Poyraz'ın yanına gidip kitabı okumaya başladım. Satırların içinde anında kaybolmuştum.
Bir buçuk saatin sonunda Poyraz iki türkçe denemesini bitirmişti. Bende kitabı bitirmiştim. Zaten 124 sayfaydı, bitirmem normal sayılırdı.
"Kitabı bitirdin mi?" Poyraz şaşkınlıkla sormuştu.
"Evet, kısaydı zaten. Testlerin bittiyse kalkalım mı?"
"Kalkalım. Bu kitabın filmi de vardı değil mi?"
Gülümseyerek kafamı salladım. "Audrey Hepburn başrolde oynuyor hatta."
"Evet, annemle izlemiştik. Annemin çok sevdiği filmlerden biri. Hatta kitaptan da var."
"Ciddi misin? Ben bir türlü bulamamıştım."
Annesini şimdiden çok sevmiştim, kitaptan anlıyordu.
"Annem editörlük yapıyor, o istediği her kitabı anında bulabilir."
İşte bu daha da sevdirmişti. Annesi editördü! Edebiyatı sevsem editör olurdum sanırım. Ama edebiyatla anlaşamıyorduk işte.
"Bu harika! Editör olması yani, muhteşem bir şey."
Poyraz güldükten sonra kaskını kafasına geçirdi. Bende diğer kaskı kafama taktım.
"İstersen sizi tanıştırabilirim."
Gülümsemesi hınzırcaydı ve hayır diyeceğimi biliyordu. Kızarıp morarmamı izlemek zevk veriyordu herhalde.
"Belki başka bir gün, ne yapıyoruz şimdi?"
"Sen seç, kütüphaneyi ben seçmiştim."
Poyraz'ın arkasında yerimi alırken cevapladım. "Kitap satın alabileceğimiz bir yere gidelim."
Kafasını yan çevirip gülümseyerek bana baktı. Kafasını salladıktan sonra motoru çalıştırıp beni başka bir kitap cennetine götürdü.
Ne zaman kitap almaya gitsem ilk olarak yeni çıkanlara göz gezdirir ardından klasiklere bakardım. En çok satanlar kısmından her zaman uzak dururdum, vampirler ya da tanrıçalar ilgimi çekmiyordu.
Kitap alırken her zaman kendime sınır koyardım. En fazla üç kitap. Biri yeni çıkanlardan, biri klasik bir diğeri de kişisel gelişim. Bu sınırı koymazsam bütün kitapları alıp çıkabilecek çılgınlıktaydım.
Yeni çıkanlarda ilgimi çeken pek bir şey yoktu. Direk klasiklere yöneldim. Jane Austen'ın Gurur ve Önyargı isimli kitabı bana göz kırpıyordu. Hızla onu kaptım ve ilerlemeye devam ettim. Kişisel gelişime ulaştığımızda Poyraz gülerek s*ktir et adlı kitaba uzandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen de Gitme
Teen Fiction"Hayır, anlamıyorsun. Ben hep birilerinin arkasından koştum. Herkes beni terk etti. Onlar giderken ben onları durduramadım. Çabaladım ama başaramadım. Yeni bir başarısızlığa kendimi bırakamam. Sende gitme." Kafasını salladı. Gözlerini dalgalı denize...