Yakın bir arkadaş

918 48 5
                                    

 Resim Melissa <3

Hiç böyle bir rüya görmemiştim. Bunun sihir olgunluğuma ulaşmamla bir ilgisi olmalıydı. Hemen aşağıya inip annemi her zamanki gibi beyaz uzun kollu dar elbisesiyle mutfakta buldum. Rüyamın rüya olamayacak kadar gerçek ve tuhaf olduğunu anlattım. Derin bir iç çekip omuzlarımı tuttu. Hep nutuk atmadan önce bunu yapardı. Ama bu sefer ben işin ciddiyetini farkındaydım. Gözlerimin en derinlerine baktı. Bu sefer konuşmuyordu, kafamın içinden bana gösteriyordu.

“Melodi, artık tam olarak bir Kara Cadısın. Bütün cadıların ortak bir düşmanı vardır. Aro dediğimiz bir grup. Bu  varlıklar cehennemden kovulmuş ama tam bir bedene giremeyen varlıklardır ve cadı kanıyla beslenirler. Zamanında bir kaç Aro Mavi ve Kara Cadılardan bazı kıdemlileri öldürmüşlerdi ve bu sayede bir bedene kavuştular. Diğer bedensiz olanlar ise  cadıları aynalardaki yansımalarından öldürürler. Böylece bir bedene sahip olma şansına adım adım yaklaşırlar.”

Bu çok karışıktı. Beni neden öldürmedi peki? Neden çöl ve rüyamda iken? Annem hala bana bakıyordu ve duygulandığı yüzünden çok belliydi. Tipik Kristal işte!

“Sen türünün tek örneğisin ve kanın evrendeki herşeyden önemli. Kıdemli bir Kristal Cadıdan doğan güçlü bir Kara Cadısın. Gördüğün o Aronunda seni öldürmeme sebebi muhtemelen reisine hediye karşılığında seni sunmak istemesinden olabilir.”

Vay canına ne kadar rahatlatıcıydı! Kanımın son damlasına kadar sömürmek isteyen bir garip varlığa hediye olarak götürüleceğim. Ne kadar da onur verici! Annem arkasını dönüp uzun uzun düşüncelere daldı.

“Peki ya ne yapacağım?” Annem bana döndü.

“Ben Büyük Kristal ile konuşmaya gideceğim. Senin yanına da yakın arkadaşım olan bir Mavi Cadı göndereceğim. Seni korumak için herşeyi yapar. Bende yapacağım biricik Melodi’m.”

Sıkıca bir sarılmadan sonra yok oldu. Bende odama çıkmak üzere arkamı döndüğümde bir kadın duruyordu. Bu yanıma gelecek olan Mavi Cadı olmalıydı. Üzerinde gri bir elbise vardı. Saçları gergin ve sıkı bir şekilde at kuyruğu toplanmıştı ve gözlerinin üzerine sarı far çekilmişti. Gözleri çekik olduğu için-evet bir Japon- güzel duruyordu.

Arkadaşlarım gittikten sonra akşama doğru kapı çaldı. Soo-yani güzel mavi cadı-karşımda oturuyor olmasına rağmen birden kapının önünde belirdi.

“Bugün bir misafir bekliyor muydunuz?” Hayır şeklinde kafamı salladım. Soo sessiz olmamı işaret ediyordu bir yandan ise-sanki yeni bir sayfa açar gibi-bana benzemeye başlıyordu. Sonra hızlı ve ani bir şekilde kapıyı açtı. “Sen kimsin?” Kapıdakinin kim olduğuna bakmak için kolonun yanından kafamı uzattım ve hiç bukadar mutlu olmamıştım. Gelen Melissa’ydı. O da bir Kara Cadıydı ve en son Kanada’ya gitmişti. Hemen kalkıp yanına kapıya gittim ama yarı yolda Soo beni durdurdu. “Soo hadi ama o benim yakın arkadaşım.” Soo kendine bürünüyordu.

“O bir Kara Cadı!”

“Bende bir Karayım Soo” Sonunda Melissayı içeri almaya ikna ettim. Melissa’yı gerçekten özlemiştim.

Kara KristalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin