Hayır.Olamaz.

356 21 3
                                    

media:Ura

Koridorlar yerin altına yayılmış bir labirent gibiydi. Ura ordusunun bir kısmı ile gelmiş Delta üssünü dağıtıyordu. Damla'nın yaraları için bir iyileştirme büyüsü yaptım. Bu yüzden koşabiliyordu. Başka bir köşeyi dönünce bir kadın önümüze çıktı. Lacivertli kırmızılı bir tulum vardı üstünde. Tam bir S.H.İ.E.L.D ajanı gibiydi. Ama kulağında telsiz ve silahı eksikti. Delta gidip sarıldı.

"Abi sol kanat kuşatıldı. Daha doğrusu oradan saldırmaya başladılar. Cadılardan da bir kaç grup var."

"Pekala adamlara sağ kanata çekilmelerini söyle. Biz burayı terk ediyoruz. Seriand bütün sistemi kapatsın ve yok etsin. Sen benimmle gel hayatını tehlikeye atamam." 

BU nasıl bir bencillikti. Bu nasıl bir liderdi. Adamlarnı ölüme bırakıyordu ve kendi kaçıyordu. Tamam yardım etmeye çalışıyor ama çıkışı gösterebilir biz giderdik.

"Sen nasıl bir bencilsin. O pilikle savaşmalısın. Seni kendi evinde öldürmeye geldi sen kaçıyorsun!!"

"Burası benim evim değil. Burası bir durak. Asıl evimi daha görmedin." Kolumdan tutup geri döndü. Beni sertçe çekiştiriyordu. Şimdide geldiğimiz yolu geri dönüyorduk. Arkamda Damla ve Nik onlaın arkasında arkadan gelenleri görmek için geri geri koşan Melissa ve diğer kız vardı. Aniden arkamızda bir patlama oldu. Şiddetli bir sarsılmayla heryer toz duman oldu. Hepimiz olduğumuz yere düştük. Arkamızdaki duvarlar yıkılmıştı. Hızlıca toparlanıp ayağa kalktım. Nik'i ayağa kaldırdım. Nik koşup Damla'yı ayağa kaldırdı. Arkamızdan bir bölük geliyordu. Gri giyinmiş bir grup adam çeşitli silahlarla üzerimize geliyorlardı. Delta hemen ayağa kalktı.

"İleride çalışma sahası var. Sahadan yüzeye çıkan kısa bir merdiven var. Çabuk oraya koşun." Herkes toparlanıp oraya koştu. Melisa ayak bileği burkulduğu için en arkadan geliyordu. Bir kaç koridor geçtikten sonra bir kapıdan içeri girdik.  Kapı koskocaman bir salona açılıyordu. Tıpkı bir balo salonu gibi büyüktü. Tabii bu daha pis kokanı ve daha kötüsü. İleride bir merdiven vardı, geniş ve pek uzun sayılmazdı. Arkadan gelen askerler ile Delta ve Melissa savaşıyordu. Hemen Damla'nın kolundan tutup merdivene koştum. Ama büyük bir patlamayla merdiven ağır çekimde yıkıldı. Tek umudumuzda parça parça yerdeydi. En azından kapak gerektiğinden fazlasıyla açılmıştı. Nik Delta'ya bağırdı.

"Çıkabilmenin başka bir yolu yok mu?" 

"Evet var. Savaşıp ana kapıya gitmek veya uçmak." Evet uçmak bu mantıklıydı. Uçabilirdim. Yani sanırım. 

Delta kapıdan gelenlerle savaşıyordu. Melissa da üstlerine ateş püskürtüyordu. Birden gelenler onlarıda aştı ve içeri kadar girdiler. Nik hançerini döndürerek çıkardı ve bana baktı.

"Damla'yı al ve burdan çıkın." Tam itiraz edecektimki,beklemeden gidip birkaç askeri öldürdü bile. Damla'yı alıp hemen merdivene koştum. Kayalara tırmanıp en üst noktaya çıktık. Damla'ya sıkıca sarılıp içimden geçirdim. Yukarı zıpla. Yukarı uç. YUKARI! Sadece ayaklarım yanıyordu. Gözlerimi açtığımda yerden 1-2 santim yukarıdaydık. VAY CANINA UÇUYORDUM! Helal bana.

Ayaklarımı açıp sanki altlarında itici motor varmış gibi zıpladım.-havadayken havaya zıpladım- Yukarı çıktığımızda güneşin sıcaklıgı ensemi yaktı. Çimlere bastığımda çok güzel bir ormanın içinde olduğumuzu fark ettim. Ama Ura'nın ordusu önümde ağaçları ve Delta küçük yer üssünü yıkıyorlardı. Birden etrafım toz oldu. Egomanyak burdaydı. Damla'nın gözleri patladı. Arkamı döndüğümde altın sarısı uzun güzel bir elbisenin için Ura'yı gördüm. Pislik kadın.

"Vay Vay Vay. Burada kimler varmış. Saklanacak okadar kaliteli yerler varken burayı bulduğna çok şaşırdım doğrusu Melodi. Senden daha iyi birşey beklerdim." Kötü-manyak-iğrenç gülüşünü yaptı.

"Uzak dur bizden." Damla geri adımlar atmaya başlamıştı. Bende onu takip ettim ve geri geri uzaklaşmaya başladık. 

"BIRAK BENİİ!" Arkamı döndüğümde Lisa Damla'yı tutmuştu. Birden sağımda bir sıcaklık hissettim. Ura kulağıma tiksindirici bir şekilde fısıldıyordu.

"İkizini almamda bir sakınca yoktur umarım." Ura'nın bozanı tutmak için hamle yaptım ama elime gelen tek şey tozdu. Sonra arkama geçti.

"Seni öldüreceğimi bile bile yanıma yanaşman çok aptalca. Neden oyun oynuyorsun? Hamleni yapsana!" Sırıttı.

"Sen bunun oyun olduğunu düşünyorsun değil mi? Salak Kara Kristal. Bunların hiçbiri sen değilsin! Hiçbiri seninle alakalı değil. Hepsi benim! Denge benim, cadılar benim herşey benim! Sen sadece yapbozu tamamlayan son küçük parçasın. Yerine konulması hayli zor-Damlaya baktı- yok edilmesi de hayli zor bir parçasın sadece. Kendini güçlü mü sanıyorsun sen?!"

"Benden daha güçlüysen öldür ozaman. Bana zaman kazandırma!" Bunu dedim çünkü arkadan gelen Delta'nın kız kardeşini görmüştüm. Uranın sırtına atlayım kılıcını göğsüne sapladı. Bir anda kıpkırmızı oldu. Yani tozları kıpkırmızı oldu. Gözleri sarılaştı. Ama saniyesinde eskisine döndü. Delta'nın kardeşini sertçe yere fırlattı ve göğsndekini çıkarttı. Kılıcı yere fırlatıp kadına döndü.

"Seni gerizekalı ben Toz Melezim! Beni böyle öldüremezsin." Onunla konuşmasını fırsat bilip Lisa'ya koştum. Evet izlerim oluşmuştu bile. Lisa'nın boynunu tutup takla attım ve yere diz çökmesini sağladım. Bir cadıya yapılan en kötü şeyi ona yapacaktım. Güçlerini alacaktım. Alnına dokundum ve bütün enerjisini emmeye başladım. Sanki bir fırtına ağzınızdan kalbinize doğru akıyormuş gibiydi. Lisa'nın sarı saçları beyazlaştı. Yüzü çürümeye başladı. Gözleri soldu. Ölü bir bedene dönüştüğünde bıraktım. Lisa'nın yere yığılan bedenini görünce kendimden iğrendim. Ben Kara Kristalim görevim cadıları korumak,aralarındaki dengeyi sağlamak. Ura gülmeye başladı.

"Sonunda Melodi. Gerçekten kim olduğunu gösterdin bize."

Sinirlerime hakim olamadım ve Ura'ya saldırdım. Ardı ardına ateş topları göndererek yaklaştım. Yumruk attığımda yumruğumu havada yakaladı. Kolumu tutup yukarda döndürdü ve havada takla atmama sebep oldu. Yere düştüğümde zıplayarak kalktım. Acıtmıştı. Gözlerine kilitlendim ve bedenini kontrol altına aldım. Ama buna izin vermiyordu. Yüzüme bir tekme attı. İlerideki ağaca yapştım.

"Haahahahha! Hani beni öldürebilirdin."  Emin ol bunu yapıcam.

Ellerimi önümde birleştirerek enerjimi parmak uçlarımda topladım. Bana doğru koşarak geldiğinde ona yumruk atma çabasında bulundum ama yine elimi tuttu. Elime dokunmasıyla geri uçaması bir oldu. 

"Yemezler tozcuk." Hemen Damla'nın yanına koştum. Damla o sırada Nik'i yukarı çekiyordu. Aniden Damla'nın arkasında Ura belirdi. Damla'yı tutmadan havaya kaldırdı. 

"Hadi bakalım Kara Kristal Lanetli sevgilin mi? Yoksa ikizin mi?" Nik bir taraftan aşağıya düşüyordu. Damla ise Ura'nın elindeydi. Çabuk karar vermem gerekiyordu. Ve karar vermeden vücuduma uydum. Delikten aşağıya düşen Nik'i havada tuttum. Damla ise çığlık attı. Ura sanki kanatları varmış gibi havada açılıyordu. Kolları iki tane sarı toz kanada dönüştü ve tamamen şeytanımsı bir şekildi gülümsedi. Gözleri sapsarıydı ve belinden aşağısı altın rengi ve gümüş rengi karışık toz olmuştu. Sesi kalınlaştı.

"Bende öyle düşünmüştüm." Birden Damla yerden havaya yükseldi. Benii tuttmaya çalıştıysada tutamadı ve çok korkunç bir çığlık attı. Uranın toz kanatları Damla'yı sardı ve bir hortuma dönüşerek,yıldız gibi parlayıp kayboldular.

Kara KristalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin