Uçak Kazası

417 29 1
                                    

Yorum yaparsanız sevinirim ona göre devam etmeyi düşünüyorumda:)

Damla hemen gidip elini yıkadı. Eli peçeteye sarılı bir şekilde tekrar yanıma geldi. Yeşil gözleri patlamıştı.

"Bak bu duruma hemen bir çare bulmalıyız. Senin peşinden gelecek olan manyak şeylerle ben uğraşamam. Yani kaldıramam." Haklıydı. Ben bile perşimden gelecek varlıkların daha tam olarak ne olduklarını bilmiyordum. 

"Damla sana birşey açıklamam gerek." Damla CD leri karıştırırken arkasını döndü. Gözlerini kısıp bana baktı.

"Bunun Nik ile alakalı olduğunu tahmin edebiliyorum." Aman tanrım gerçektende bu kız benim ruh eşimdi. Kafamı olumlu anlamında salladım.

"Onun benim koruyucum tarzında bir şey olduğunu biliyorsun. Eğer koruyucu cadıya aşık olursa laneti tetiklermiş." Damla şaşırmış gibi kaşlarını kaldırdı.

"Ne laneti?"

"Ne olduğunu bilmiyorum. Ama koruyucu ve cadısı arasında. Eğer birbirlerine aşık olurlarsa lanet işleme girer ve ilk koruyucu ölür sonrada cadının güçleri serbest kalır ve sonra oda ölür." Damla sesli bir şekilde yutkundu. Tam bir şey diyecekken benim telefonum çaldı. Ekrana baktığımda kocaman "Nik" yazıyordu. Damla göz ucuyla baktı.

"Hadi aç şunu alt tarafı bir telefon konuşması. Konuştunuz diye ölmezsiniz." Telefonu açtım. Nik o sert ama yumuşak-nasıl olduğunu bende bilmiyorum- sesini duyunca midemdeki kelebekler 3. Dünya Savaşına girdi.

"Alo"

"Melodi. Görünüşe göre seninle ben bir tatile çıkacağız." 

"Ne tatili?"

"Az önce Melisa aradı. Bize lanet konusunda yardım edebilecek birilerini tanıdığını söyledi. Bavulunu hazırl, yarın Miami'ye gidiyoruz." Vay canına peşimizde bir lanet var ve biz günşlenemeye gidiyoruz. Ama Melissa çağırdıysa önemlidir.

"Nik Damla'yı burda bırakamam. Onu burda yanlız bırakırsam daha biz uçaktayken ölmüş olur." Damla kafasını kaldırıp bana pis pis bakışlar attı.

"Haklısın. Ben Melissa'yı arayıp bir kişilik daha bilet almasını söyleyeyim. Sen hazırlanmaya başla."

"Tamam." Telefonu kapatıp. Damla'nın yanına oturdum. Damla bana baktı.

"Miami'ye gidiyoruz." dediğimde Damla'nın yeşil gözleri açıldı. Parlıyordu. Sevinçten kahkaha attı. Elindeki CD'leri atıp boynuma atladı. Bana sarılınca ikimizde geriye düştük. Bir kaç haftadır ilk defa böyle gülüyordum. Damla'da öyle. Hemen merdivenlerden çıkıp bavulumu açtım. İçine iki deri ceket, beş kot pantolon,altı şort,dört pijama takımı ve sayamadığım kadar tişört ve buluz koydum. Eh nekadar kalacağımızı bilmiyorum. Makyaj malzemelerimi,kremlerimi,çoraplarımı birkaç gerekli olabilecek şeyleri koydum. İki tane çok yüsek olmayan topuklu ayakkabı ve iki çift Converse koydum. Miami'ye gidiyorsak bikinide almalıydım değil mi?. Gerekli iç çamaşırlarımı ve şarz aletimide koyduktan sonra mutfağa inip telefonuma baktım. Nik'ten mesaj gelmişti ve Damla'nın gelebileceği yazıyordu. Damla'ya bunu haber vermeye çıktığımda çoktan evine gitmişti. Onlara geleceğimi mesaj atıp evden çıktım ve kapıyı ölümüne kilitledim. Tabikide eski kalkanı yeniden oluşturdum. Ben oluşturunca daha sert ve sanki külden oluşmuş gibi siyahtı ve uçuşuyordu. Ama kesinlikle daha dayanıklıydı.

Sabah erkenden Nik ile buluşup havaalanına gittik.Selamlaşmak ve neler olacağı gibi konular dışında hiç konuşmamıştık. Uçağa bindiğimizde bile yanına oturmadım. Aramıza Damla'yı aldım.

Yrimi dakika sonra Damla kıpırdanıp kulaklıklarını çıkardı ve bana fısıldadı.

"Ne kadar aşıksınız birbirinize. Bakmamak için ölümüne sıkıyorsunuz birbirinizi resmen." Yüzümü buruşturdum.

"Pfft! Hiçte bile." Damla sinsi sinsi gülüp telefonunu çantasını tıkıştırdı.

"Damla hayır yapma. Gitme..." dememe kalmadım Damla kalkıp tuvalete gitti. Nik dönüp bana göz ucuyla baktı. Bende ona bakıp gülümsedim. Artık konuşma vakti gelmişti. Yandaki koltuğa geçtim.

"Ee. Ura konusunda bir planın var mı?" Nik o mükemmel gülümsemesini takındı.

"Hayır yok. Senin var mı?" Kafamı olumsuz şeklinde salladım. Nik gözlermin içine bakıp gülümsedi.

"Şu lanet olayını hallettikten sonra Ura'yıda halledeceğiz." Tabii bunu sonradan anladım ben o sırada onun gözlerinde kaybolmakla meşguldum. Bir anda uçak çok kötü sallandı. Trüblansa girdiğini zannetmiştim. Ama hostesler telaş içine girdiği için bir şeylerin yolunda gitmediğini fark ettim. Nik hemen kalkıp hosteslerle konuşmaya gitti. Sarışın hostesin eli ayağına dolaşmış yüzü ben beyaz olmuştu. Kaptan konuşmaya başladığında aklıma Damla geldi ama panik yapan insanların arasından geçemedim.

Sayın yolcular. Lütfen yerinizden kalkmayınız. Kemerleriniz bağlayıp Tanrı'ya dua edebilirsiniz. Teknik bir arıza çıktı ve ikinci kaptanımız arızayı tamir etmeye gitti.

Bu nasıl kaptan böyle!! Hemen banyonun kapısını açıp Damla'yı kaptığım gibi en yakın boş koltuğa oturttum. Uçak düşüyordu! Sakin duramadığım için bir çığlık attım. Bir anda herkes sustu ve bana baktı. Damla ne düşündüğümü anlayıp gözünden bir yaş akıttı. Ve onun çığlıyıyla herkesi paniğe sokmuştuk. Nik bana aferin bakışları atarken bir Cadı olabilirim ama benimde korkularım var. Uçak eğilmeye başladığında hosteslerden iri olan üstüme uçtu. Yerde yuvarlanıp tuvaletin kapısına çarptığımda başım zonkladı. Damla hemen gelip beni kaldırdığında uçağın içinden boğuk boğuk çığlık sesleri ağlayan küçük çocuklar duyuyordum.Sanki herkes yavaş çekimde çılgına dönmüştü. O sıra herşeye normale düzeldi ve Damla yere düştü. Yaşlı teyzenin teki onu tutmuş dengesini kaybetmemeye çalışıyordu. Ve tekrar uçak sallandığında çorba gibi herkes birbine karıştı. Kafamı tekrar yere çarptığımda bu sefer ben çığlık attım. Gözlerimi korkudan kapatmış olmalıyımki üstümde Nik'i buldum. Üzerimden kalkmaya çalışırken gözelerimin içine bakıp yüzümdeki saçı çekti. Herkes canını kurtarmak amacıyla, panikten etrafımızda koşuşturuyordu. Biz o cehennemin ortasında aşk yaşıyorduk.

"Sen bir cadısın Melodi bu uçağı indirebilirsin." Haklıydı. Güçlü bir şekilde üzerimden ittim onu. Herkesin ortasında yapmak zorundaydım yoksa Miami havalimanına çakılacaktık. Yüzüm yanmaya başladı ellerimi kaldırıp uçağın her köşesini hissetmeye başladım. Bütün kablolardan geçen elektirik akımını, çalışan pervanenin çıkarttığı hava girdabını,her metalin tadını alabiliyordu. Arızayı aradım. Ama uçakta bir arıza yoktu. Kollarımda oluşmaya başlayan Cadı izlerimi hissettim. Aniden gözlerimi açtım ve insanları gördüm hala panik içersindeydiler. Her korkularını, göz yaşlarını ve çığlıklarını birer birer hissettim. Bazılarını kendisi için bazıları bir sevdiğin için korkuyordu. Uçağı sabitlemeye çalıştığımda herkes çalkalandı. Kollarımı açtım ve sanki uçakla birmişim gibi kollarımı sabitledim. Kaptanın başarısızlık duygusunu hissedebiliyordum. Kontrol bendeydi. Gözlerimi kapatıp ellerimi önümde sabitledim. Bütün gücü motorlara verdim ve havalimanına sarsıntılı bir iniş yaptım. Vay canına kocaman bir uçağı güzelce-tamam biraz hatta bayağı bir sarsıntılı iniş olabilir-yaptımıştım. Sonuçta mal veya can kaybı yoktu. Durdurmaya çalışırken arkamdan kafamı bir darbe yedim ve kendimi yerde buldum. Elinde sert birşey duran, saçı başı dağılmış, sarışın bir beyfendi duruyordu. Bütün dövmelerimin aşağıdan yukarıya doğru söndüğünü fark ettim ve herşey karardı. Gerisi karanlık ve baş ağrısı. Uçak durdumu veya duramayıp havalimanı binasına çarptımı bilmiyorum.

Kara KristalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin