Ruh Eşi

548 37 0
                                    

Bu bölüm biraz fazla uzun oldu ama güzel oldu Yorumlarınız bekliyoree,  bu arada resimde ki Damla <3

Yaklaşık iki ay sonra ortalık biraz daha sakinleşti ve neşelendi. Damla artık birazda olsun gülmeye başladı. Annem Büyük Kristal ile konuşmaya gitti ve evi mühürledi. Insanlar dışında başka hiçbir canlı eve giremiyordu. Ama hala bir sorunum vardı. Nik. O akşamdan beri konuşmamıştık. Okulda onu görüyordum ama yanına gitmeye cesaret edemiyordum. Acaba benim hakkımda ne düşünüyordu? Olanlar onuda sarsmıştı. Artık konuşmam gerekiyordu ama cesaret toplayamıyordum. Derin düşüncelerimden zil çalınca zıplayarak ayrıldım. Bu ders aynı sınıfta değildik ama belki tenefüste karşılaşırdık. Bu umutla eşyalarımı hemen toplayıp sınıftan fırladım.

Koridor herzamanki gibi doluydu. Dolabıma giderken karnıma ve omuzlarıma sürekli darbe yedim. Karnıma gelen dirsek gerçektende sarsıcı ve ağrıtmıştı. Dolabıma ulaşmama rağmen Nik’i göremedim. Belkide konuşmamak en iyisidir. Ama konuşmak istiyordum. Yine o çok derin düşüncelerimden ders zili sayesince koptum. Hemen kitapları alıp dolabımı kilitledim. Sınıfa geç kalamazdım çünkü bu ders Nik ile aynı sınıftayız. Koşarak sınıfa gittiğimde Bayan Sert kapıyı kapatmak üzereydi. Son dakikada yetişmiştim. Sınıfta şöyle bir göz gezdirdim. Ama Nik’in herzaman oturduğu sıra boştu. Anlaşılan okula gelmemişti. Yine şansım bana kendini belli etmişti. Aslında nerede olduğunu çok kolayca öğrenebilirdim. Ama güçlü bir cadı olmanın bedelini ödüyordum. Herkesin ortasında yüzümde şekillerin oluşması, beni hemen kazığa bağlanıp ateşe verilmeye götürürdü. Dersin ortalarında biraz kestirmişim. Uyandığımda Bayan Sert masasında oturmuş ders kitabını incelerken herkes kitaba yoğunlaşmış dersi dinliyorlardı. Bir kişi dışında. Nik, derse ben uyuduğum sırada geri dönmüş olmalıydı. O dersi dinlemiyor, sadece önüne odaklanmış kendi “çok derin düşünceler”indeydi. Ama sorun vardı. Bunu bir insan bile anlayabilir. Yanağında taze bir kesik vardı. Kanaması yeni durmuş. Kan kurumuş ve iğrenç görünüyordu.

Hiçbir yere bakmadan, hiç kımıldamadan ders boyunca oturdu. Her ne olduysa, kötü birşey olmuştu. Belki benimle ilgilidir çünkü o gün gördüğüm hançer hiç de normal bir lise öğrencisinin bulabileceği bir tür değildi. Ayrıca o hançere özenle davranıyordu. Zil çalar çalmaz yerinden fırlayıp dışarı çıktı. Ama şansım var koridorun sonunda ona yetiştim. Hızlıca sanki benden kaçıyormuş gibi yürüyordu.

“Nik! Kaç haftadır benden kaçıyorsun.”

Nik dalga geçercesine yüzünü buruşturdu.

“Saçmalama. Sadece hızlı yürüyordum. Sen neden hiç yüzüme bakmıyordun?”

İşte şimdi kazığa oturdum! HADİ BAKALIM AÇIKLA KOLAYSA!!

“Bak ben üzgünüm. O günden sonra yüzüne bakcak cesaret bulamadım. Ayrıca sorularımı cevap almam gerek ve kimse o günden sonra bana hiçbirşey anlatmadı. Neler olduğunu bilmiyorum.”

Nik kaşlarını çattı. Sinirlenmiş gibiydi.

“Neden gelip bana gelip sormadın?”

“Ah, tabii. Benim yüzümden en yakın arkadaşın kim olduğunu bilmediğim bir sürtük tarafından çürütüldü ve ben bunların üstüne kendi sorunlarımı seninle mi paylaşıyım?”

Nik sürekli surat ifadesini değiştiriyordu. Bir üzüntülü bakış, bir kızgın bakış… Gerçekten bir sorunu var.

“Haklısın. Sonuçta en yakında arkadaşım senin yüzünden öldü. Ama neler olduğu sende, bend eve Damla’da bilmiyor. Bu yüzden üçümüz oturup derinlemesine bir konuşma yapmalıyız.”

“Bu ne demek? O kadar hafta benimle konuşmadın şimdi gelip-ki üstünden okadar hafta geçti- şimdi mi konuşalım diyorsun? Senin gerçekten sorunun ne ?”

Kara KristalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin