Patron

253 15 1
                                    

Biraz beklettiğimi biliyorum. Okul sorunları,son sınavlar falan filan araya girince çok zor bilgsayara girebildim.Anca son birkaç günde yazabiliyorum. biraz daha sonu uzatabilirim daha fikir tam oturmadı aklımda ama yaklaşıyoruzz:))) vote vermeyi unutmayın <3

"Büyükbaba mı??!?!?"   Melisa katıla katıla gülmeye başladı. Ne? herkes dedesinin babası önemli büyüler biliyor olabilir... Aslında "Patron"u bulmak şuanda istiyeceğim en son şeydi ama işin ucunda Nik'in geri gelmesi varsa gerisi önemli değildi. Benim güçlerim buna yetse ben bile yapardım çünkü şu bir kaç haftadır kendimi onsuz boşlukta gibi hissediyordum. Ura'dan ses soluk yoktu. Delta üssündende. Delta kız kardeşine ulaşmaya çalışıyordu ama bunu beceremiyordu. 

"Gerçekten onu mu bulmaya çalışıyoruz? Yaşlı bir adam nereye gitmiş olabilir ki?"

Annem önümüzdeki binanın içinden bembeyaz uzun kollu bol elbisesiyle parlayarak çıktı.

"Bilmiyorum ama iz bırakmadan kaçıyor. Senden kaçıyor Melodi.."

Benden mİ? Çoğu cadı benimle tanışmak isterken kendi büyükbabam benden mi kaçıyor. Melissa'yla aynı şeyi düşünmüş olmalıyızki bana dönüp yüzünü buruşturdu.

"Gerçektende ailevi sorunların var."  Bana pis pis sırıtırken ensemde ürperitci bir nefes hissettim. Omzumdan düşen tozları görünce aniden arkamı döndüm. Ura'nın turuncu gözleri tam karşımdaydı.

"Kara Kristal!-sesi yankılandı- ruh ikizinin bedenini gömmeye gelmiyorsun bile! O bunu hak etmedi. Ölürken seninde öleceğini düşünmüştüm ama..."

"Seni burada söndürebilecekken bana böyle yaklaşman çok aptalca. Ayrıca bak işte burdayım." 

Dahada havaya yükseldi. Kahkahası kalın ve derindendi. Biri elektirikli süpürge getirsede toptan kurtulsak?

"Düşmanını tanımanı tavsiye ederim Kara Kristal. Ama ne yazık ki bunun için vaktin olmayacak çünkü Denge bozuldu ve gücün ruh ikizin olmadı yarıya bölünmüş."

Ura sandığımdanda salak çıktı.Önümde duran altın rengi toz manyağını birşeye hapsetmeliydim. Güçlerini engelleyecek birşeye.. Ellerim yanmaya başladığında rüzgarda esmeye başladı. Ura'nın etrafında saf enerji toplamalıydım ve aynende bunu yaptım. Çevresindeki halka titremeye başladığında ellerimi yumruk yapıp birbirine kapattım. Halka küçüldüğünde yaptığı baskı onu öldüremesede dağıtmaya yeterdi. Halka kapandığında Ura çığlık attı. Bu çok iç acıtan bir sesti ve tanıdık gelmişti.  Ellerimi birbirinden ayırdığımda halka büyük bir sesle genişledi o sırada Ura sıvılaştı ve yere düştü. Ama etraftaki tozlar açılmaya başladığında yerdekinin Ura olmadığını gördüm. Ellerimin yanması geçmişti bu sefer kalbim yanıyordu. Yerde mor,altın rengi işlemeli tül elbisenin içinde yatan Safira'ydı. 

Arkama dehşetle döndüğümde Melissa,annem,Delta hepsi bana doğru koşarken dona kalmışlardı. İstemeden zamanı durdurup üstüne birde Safira'yı öldürdümüştüm. Kafımı sallayıp nefes almaya çalıştım. Herkes normale döndü. Ama ben iyi değildim. Yine heryeri yavaş görüyordum,ağırçekim gibiydi hepsi yine. Ura'yı gerçektende hafife almış olmalıyım. Zihnime girip bana oyun oynamıştı. Delta ağır bir şekilde Safira'nın yanına koşarken Melisa çığlık atıyordu. Annem ise tam o sırada mavi mavi parlamıştı. Dizlerimin üstüne yığıldım,nefes alamıyordum. Az önce Safira'yı öldürdün Melodi!! Safira!Saifra!Safira!Safra!Safira!SAFİRA! Beynim gürültülü bir şekilde bağırınca ayağa kalktım ve Safira'ya koştum. Hepsi hızlandı. Delta yere atlayıp Safira'yı kucağına aldı ve ağlamaya başladı. 

"Ne yaptın ona! Sen bir canavarsın! Sen barış getirecek olan cadı değil herşeyi mahvedecek olan cadısın!!!" 

"Ama..ama o Ura'ydı." Delta kafasını kaldırdı. Yaşlı gözlerini patlatmış 'ne saçmılıyosun' dercesine bakıyordu. Annem birden mavi bir ışıkla Safira'nın başında belirince irkildim. Başım dönmeye başlamıştı.Annem bana hayal kırıklığıyla dolu gözlerle bakıyordu. Beynim zonklamaya başladı,aynı anda gözlerimle birlikte bütün vücudum yanıyordu. Oturduğum yerden yere yığıldım. Bunların hepsi çok fazla geliyordu. Önce Deniz,Damla,Nik ve şimdide Safira... Hepsinin ölümü benim suçumdu ve Ura'nın kazanmasına izin veriyordum.

"Toparlanmalısın.Bu kadar salma kendini Kara Kristal! Bir kaç kayıp verdin diye pes edecek değilsin ya!? Savaşlarda herkes ölür.Ben,sen,yakın arkadaşların,ailen,liderler,askerler.."

"Ama benim suçum.Kimsenin benim yüzümden ölmesini istemezdim." Kimle konuştuğumu bilmeden cevap veriyordum.

"Bazen fedakarlıklar yapılmalıdır.Sıfır hasarla bu konu kapanamazdı."  Kimle konuştuğumu umursamadan kapalı olan gözlerimi daha sıktım. Göz yaşlarımı içerde batırıyordum.

"Safira,onun ölmesi gerekmiyordu. Bu tamamen benim hatam.Onun ölmesi gerekmiyordu." Ağlarken sesim titrek ve kısık çıkmıştı.

"Aslına bakarsan sevgili kızım,hepsi senin hatan. Kamp,Damla'nın kaçırılması,laneti önemsememen ve şimdiki dikkatsizliğin."

Ne kadar rahatlatıcı bir konuşmaydı bu böyle. Gözlerimi açtığımda garip bir yatakta yatıyordum. Sürekli sallanan bir yatakata. Kafamı kaldırdığımda yukarı çarptım. Bir gemideydim. Ayağa kalkıp kamaranın kapısına gittim. Kapıyı açtığımda önümde bir merdiven vardı. Yukarı,güverteye çıktım. Sessizdi.Deniz durgun ve gökyüzü bulutsuzdu. Güvertenin solunda bir kapı vardı ve altından ışık süzülüyordu. Kpıya doğru yöneldim ve yavaşça açtım. Bembeyaz uzun dantelli olan elbisesiyle masaya oturmuş annem kafasını kaldırdı. Oda genişti ve ortasındaki büyük daire masanın üstünde bir harita vardı. Yanında çok rahat duran tekli koltukların birine yayılmış,kollarını göğüslerinde birleştirmiş olan Delta irkilerek bana bakmıştı. Arkasını bana dönük olan uzun ceketli ve kahverenhgi botları olan bir adam omuz üstünden bana baktı. 'Patron' yoksa o muydu? 

"Sonunda kalkmışsınız Kara Kristal. Aslında gemimi böylesine derin uyumak için fazla rahat bulmazlar ama.." Yaşlı bir adam edasıyla kesik kesik kahkaha attı. Annem adama bakıp gülümsedi ve olduğu masadan havalandı.

"Melodi,bu senin büyükbaban."  Adamın sesi çok tanıdık gelmişti. Bana dönüp gülümsedi ama daha önce hiç görmediğim bir adamdı.

"Sen benimle rüyamda konuşmuştun."

"Evet sanırım. Biraz kötü görünüyordun." Adam gözünü kırpınca şakaklarındaki kırışıklar belli oldu.

"Bir plan yapmamız gerekiyor ve acil hareket etmemiz gerek." 

"Pekala ilk önce Nik! Onu nasıl geri getirebileceğimi söyle. Lanet veya Ura gerisi şuan umrumda değil. Eninde sonunda onlarlada uğraşacağım,bun biliyorum ama sana geliş sebebim Nik." 

Adam bir şeyler mırıldanarak masanın üstünden açık bir kitap uzattı. Sayfada yazanlar Latince'ydi sanırım. Okuyamadığım birşeyin ne faydası var?Sayfada bir kaç resim ve bir sürü küçük yazı vardı. Boş gözlerle adam baktım.

"Bu "Renatus" büyüsü. Senin için yardımcı olacaktır. -tam sevinecekken adam ağzını açtı- ama tatlım,bu senin isteyeceğin türden bir büyü değil. Nik evet geri gelecek ama düşündüğün şekilde değil..." 

Bu ne demek şimdi? Nik başka nasıl geri gelebilirdi ki?..

Kara KristalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin