Su Altı Krallığı

505 26 0
                                    

"Öööğk-böğğk.puuuh" Lanet olasıca okyanus. Ne zaman bir gemiye binsem hep kusuyorum. Ha pardon birde, hani şu çoğu geminin ve uçağın manyetik alanından dolayı okyanusun dibine battığı Bermuda Şeytan Üçgeni varya oraya gitmenin korkusu var. Dibe batacağız ve bakalım deniz kızları bizi kabul edecekler mi? Korktuğum soruyu sordum.

"Eğer deniz kızları bizi bizi kabul etmesse ne yapacağız?" Damla gözleri patlamış bir şekilde arkasını döndü. Melissa'nın gözleri patlamıştı. Ama cevap veren onlar olmadı. Denizci-yani tekneyi süren adam-cevap verdi.

"Deniz kızları nazik yaratıklardır. İyi kalpli ve saftır. Cadıların onları neden ziyaret ettiklerini öğrenmek isteyeceklerdir." Rahatlamamıştım. 

"Sen onları hiç gördün mü?" Denizci omuzlarını silkti.

"Evet elli yılda bir falandır." Damla yüzünü buruşturdu. Deniz kızları fazla kibirli olmalı veya krallıklarında gerçektende mutlular.

"Neden?" Nik ayağa kalkıp Denizci'nin önünde durdu. Adam sanki ilk defa oğlan görüyormuş gibi kaşlarını kaldırdı.

"Cadılar onların elli yılda bir ziyaret ederlerde o yüzden. Hahohah! Siz çocuklar gerçektende hiçbirşey bilmiyorsunuz. Kristaller bile deniz kızları kadar nazik değillerdir bu yüzden birbirleriyle fazla ilgilenmezler." Damla ordan atıldı.

"Bir krallık olduğuna göre yöneten bir kral olması gerek değil mi?" Denizci aynı Noel Baba gülüşü tarzındaki gülüşünü yaptı.

"Hayır hayır. Deniz kızlarının adları üstünde onlar dişi varlıklardır. Kraliçeleri vardır ve hepsi o kadar güzellerdir ki.. Üremek için yılda bir kere kara çıkarlar ve çiftleşirler. Sonra geri dönerler ve krallıklarında mutlu mesut yaşarlar." Garip bir maceraydı. Sanırım ayakları karaya bastıklarında yürüyebiliyorlar.

Bir kaç saat sonra büyük bir sarsıntı oldu. Tekne garip garip sesler çıkartmaya başlamıştı. Hava birden kötü oldu ve aniden ileride bir girdap oluştu. Bağırarak konuşmaya başlamıştık. Çünkü rüzgar hem sert esiyordu hemde okyanusun sesi gürültülüydü.

"Melissa! Yapabileceğimiz bir şey yok mu?" Melissa hayır anlamında kafasını salladı. Ve telaşlanmıştı.

"Melodi kesinlikle bir büyü yapma! Yoksa hepimiz burada ölürüz.!" Bunu duyunca Damla çığlık attı Melissa'nın dediği şey için çığlık atmamıştı. Gösterdiği tarafa baktığımda girdipın tam ortasına kısa yoldan ilerliyorduk. Denizci dümeni bırakıp kahkaha attı.

"Size iyi şanslar bayanlar!" Birden adamın arkasından bir şey parladı. Vay canına ve Aman Tanrım! Bu adamın kanatları vardı. Neyin nesiydi bu böyle. Gri, yoluk yoluk kanatları vardı ve açtığında tüyler uçuşmuştu. Anında bir kanat çırpmayla gözden kaboldu. Tekne briden ters döndü ve hepimiz suya düştük. Melissa'nın uyarısı açık ve netti asla büyü yapma asla büyü yapma. Yukarıya çıkmaya çalıştıkça dibe batıyordum. Kimseyi göremedim. Nefesimi fazla tutamadım ve su derimi yakıyordu. Ne kadar dayanmaya çalışsamda çırpmayı kestim ve gözlerimi kıstım. Sanki bu girdabın sonu yokmuş gibiydi. Sonra önümden hızlıca birşey geçti ve onun sarsıntısıyla yana döndüm. Bir daha geçti ve birdaha. Taklalar attım. Öleceğimi sanmıştım nefesim kalmamıştı ve derim yırtılıyordu sanki. Sonra önümde birşey parladı ve sarışın bir kız gördüm. Çok güzeldi masmavi gözleri vardı. Kuyruğu uzun ve parlaktı. Rengini tarif edemediğim bir renkteydi. Bana gülümsedi.

"Dayanabilir misin?" diye sordu. Ama ölmek üzereydim ve kafamı yavaşça öne eğdim ve gözlerim kapandı. Anında öyle bir hızla yukarı doğru uçtumki bir ara belim kırıldı sandım. Gözlerimi açtığımda havadaydık ve derin bir nefes aldım. Sarışın deniz kızı beni belimden tutuyordu ve yunuslar gibi havaya sıçramıştı. Tekrar suya girdiğimizde ışık hızıyla dibe doğru indik. Ve gördüğüm şeye bende inanamadım. Koskocaman bir şehir yatıyordu. Bir sürü deniz kızı vardı. 

"Kendine bir hava baloncuğu oluşturman gerek ve insan arkadaşına da. Yoksa bizim yeteneklerimiz bile sizi kurtaramaz." Hemen dediğini yaptım. İçi büyük ve hava dolu bir baloncuk yarattım. Hemen içine atlayıp derin bir nefes aldım. Ve yerçekimine uygun bir şekilde baloncuğu ayarladım. Ayağa kalkıp bir tane daha yarattım, benimkinin aynısından. Damla'nın nerde olduğunu bilmediğim için onu düşündüm ve baloncuk hızla bir yosun dalının arkasına uçtu.

Balonlarımızla devasa saraya girdiğimizde yanımızda sarşın kız vardı. Koskocaman bir tahtın üstüne hayatımda gördüğüm en güzel bayan oturuyordu. Saçları siyahtı ve uçuşuyordu. Yanındaki masalarda ziyafet vardı. Bir sürü deniz kızı sohbet edip ziyafetten yiyordu. Sarışın gidip kraliçeye selam verdikten sonra kulağına yüzdü ve birşeyler söyledi. Kraliçe hızla oturduğu yerden kalkıp bana doğru yüzdü. Pürüssüz yüzüyle beni inceledi. Arkadaklere anlamadığım bir şeyler söyledi.

"Uh-a´eht makh kelm'es" Ne dediği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ama arkadan muhafız gibi görünen zırhlı deniz kızlarını çağırmıştı. Onlar hemen diğer üçünün balonlarını ittirerek dışarı çıkardı. 

"Sen yeni Kara Kristal olmalısın. Ne kadar da gençsinsin. Arkadaşların ve senin bizi ziyaret etme nedeniniz nedir?" 

"Diğer cadı arkadaşım sana açıklayacak. Eğer onu içeri alırsanız. Majesteleri." Balonumun etrafında dönüp muhafızlara içeri almalarını söyledi. Melissa ve balonu dönerek geldiğinde dengede durmak zıpladı. 

"Kara Kristal'in adı Melodi. Ura'yı tanıdığınızı biliyoruz." Ura dediğinde kraliçenin kaşları çattı. Sinirlenmiş gibi kuyruğunu salladı.

"O pisliğin adını burada anma!" diye bağırdığında bütün salon sustu.

"Özür dilerim. Ama ondan daha büyük bir sorunumuz var. Koruyucu lanetini biliyorsunuz. Ne yazikki lanet aktifleşti ve Kara Kristal'in zamanı az kaldı. Ura'yı yenebilecek olan tek cadıyı saçma bir lanete kurban gitmesine izin veremeyiz. Bunu engelleyecek ve ya yok edecek bir şeyler bildiğinize eminim yoksa bu kadar yolu gelmezdik." Kraliçe çatık kaşlarını kaldırdı. 

"Buraya bir insan getirdiniz neden?" Vay canına kadının gözünden de onun önemli oldğunu kaçmıyor.

"O benim Ruh Eşim." Salon birden fısıldamalarla doldu. Sarışın kız bile oturduğu yerden kalkıp fırladı. Kraliçe gözlerini benden ayırmadan yine bilmediğim bir dilde sarışına bir şeyler fısıldadı. Sarışın bir kafa hareketiyle kapılar açıldı ve Damla'nın balonu içeri girdi. 

"Vay canına fiziksel olarak hiç benzemiyorsunuz ama enerjileriniz aynı." Hadi canım ciddi misin.

"Evet öyleler. Ama asıl önemli olan şey lanet."  Alnını karıştırarak tahtına yeniden oturdu. Sarışına işaret verdi. Sarışın Damla ve beni alıp dışarı götürdü. Nik dışarda sonunda bakışları atarken Melissa ve kraliçe ne konuşuyorlardı acaba. Ayrıca Kara Kristal olan benim neden benle değil? Sarışın kız beni Nik ve Damla'dan uzağa götürdü. 

"Benim adım Safira. Krallığın prensesiyim ama benimle "efendim"gibi sözcükler kullanman gerekmiyor." Gülümsedim.

"Benim adım Melodi. Ve işte buradayız." Kız kendini tuttuğu çok belliydi. ve ağzındaki baklayı çıkarttı.

"Seninle tanışmak büyük bir onur. Cadılara karşı hep bir hayranlığım olmuştu özelliklede Kara Kristal'e"  Vay canına bir hayran imza falan mı versem? 

"Sana benimle kalman için izin aldım. Benim evimde daha rahat olursun. Arkadaşların sarayda kalacak. Ayrıca benim bildiğim öğrenmek isteyeceğin şeyler var." 

Güzel bir odası vardı. Prensese göre biraz sadeydi ama idare eder. Saçlarını mor bir yaprakla dağınık topuz yaptı. Ve konuya girdi.

"İnsan arkadaşının senin ikizin olduğunu söyledin. Onu yaratan kişi seni sadece korumak için bu kadar büyük bir riske gireceğini sanmıyorum. Damla'nın yaratılış amacı farklı. O bir ritüel için gerekli." 

"Ne ritüeli? Neden bahsediyorsun sen?" Tam konuşmaya başlayacakken içeriye bir kaç muhafız ve arkalarında Melissa girdi.

"Melodi hemen benimle gelmen gerekiyor." Yanında kızıl saçlı bir deniz kızı duruyordu. Prenses gibi bu kızda rütbeli olmalıydı çünkü onun gibi saray tacı takmıştı. Safira arkamdan yanıma geldi.

"Kardeşim ne oldu?" Yandaki kız anlamadığım dillerinde bir şeyler söyledi. Safira bana bakıp balonu hızlıca dışarı ittirdi. Melissa'ya nereye gittiğimizi sorduğumda;

"Kahin'nin yanına gidiyoruz. Herşeyi sana orada açıklayacağım."

Kara KristalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin