Ura

484 34 2
                                    

 Resim : Deniz <3

Topluluk kadının konuşmasından cesaret almış gibi srekli “Ura” diye bağırıyorlardı. Kadın sürekli Damla’yı işaret ederek haklarını yediğini söylüyordu. Kadın en sonunda korktuğum şeyi yaptı ve Damla’yı parmağıyla işaret ederek “ÖLMELİ!” diye bağırdı. Bu sırada beş kapşonlu kadın korumaDamla’nın bağlarını çözüp kollarından tutarak ortada diz çöktürdüler. Nik bana döndü. Kulağıma “Yapabildiğinin en iyisini yap.” dedi. Sonra gözlerimin içine bakarak gülümsedi. Bu anda bile gözleri parlıyordu. Tam kalkacak iken tekrar eğilip dudağıma bir öpücük kondurdu. Bana yapabildiğinin en iyisini yap dediğine göre bir Kara Cadı olduğumu biliyordu. Çalılardan atlayıp topluluğun içine karıştı. Deniz korkudan titriyordu ve gözlerini kapatıp dua etmeye başladı. Derin bir nefes alıp saklandığım çalının arkasından çıktım.

Yavaş yavaş beyazlı kadına doğru yürümeye başladım. Kadın insanmıydı değilmiydi bilmiyorum ama yine Damla’yı ölmekten kurtaracaktım. Beni gören topluluk insanları yavaşça açılıyor ve susuyorlardı. En son beyazlı kadınla karşı karşıya geldim. Kadın beni görünce dehşete düştü. Yüzünde hem öfke hem de şaşkınlık vardı. Birden kaşlarını çattı ve arkadaki kopşonulara döndü.

“Sizi gerizekalılar! Yanlış kızı getirmişsiniz. Melodi burda, bu sefil insan kız değil!”

Kadın bir anda sustu. Bana hızlıca tekrar döndü ve uçar gibi yaklaştı. Kadın havada duruyordu. Ama kanatları yoktu. Ayaklarına baktığımda eteğinin altları toz şeklinde dalgalanıyordu. Altın rengi ışıl ışıl bir tozdu. Dizinden aşağısı-etekde dahil- altın rengi,bulutsu,parlak bir tozdu ve havada durmasını sağlıyordu. Bu kadın neyin nesiydi böyle?

Kadın yüzüme yaklaşıp şüpheci bir bakış attı.

“ Nasıl bir büyü yaptın Melodi? Bu insan kızın ruhunu kendininkine farklılık kalmayacak şekilde nasıl benzettin?”

Rahatsız edici bir şekilde etrafımda uçuyordu. Tozları her yanımdan geçişinde omuzlarıma dokunuyor, omuzlarımın dokunduğu yerlerde buharlaşıyordu. Sonra tekrar tozlaşıyordu. Kadın ruhtan bahsetti. Acaba sadece ruhumu mu görebiliyordu?

“Beni nereden tanıyorsun ve kimsin sen?” bende gayet şüpheci bir şekilde baktım.

Kadın tekrar yere indi eve ayakları olması gereken tozlar birleşerek eteğin sonu ve ayakkabı şekline girdiler. Kadın çok büyük ve yapmacık bir kahkaha attı.

“Sen ve ben türümüzün tek örneğiyiz. Sen bir Kara Kristal’sin.”

“Bunu bende biliyorum. Benden ne istiyorsun veya arkadaşımdan?”

kadın hızlıca Damla’nın yanına uçarak kafasını geriye doğru çekti.

“Ondan bir şey istediğim yok. Değersiz arkadaşın senin olabilir. Benim için önemli olan sensin. Senin kanın. Kalbin. Ben bu dünyadaki en güçlü varlıktım sen olgunluğuna ulaşmadan önce. Halkım bana saygı duyardı. Bütün cadılar tür olarak benden korkarlardı. Ama sen onlara kendi türünüzün daha güçlü olduğunu fark ettirdin. Senin yüzünden halkımı elimden aldılar. Yaptığım şeyler için cezalandırıldım. Saygınlığımı kaybettim senin yüzünden! Ama sonunda beni hala seven birileri var. Şimdi eski varlığımı geri kazanacağım. Beni yormadan kendin geldin.”

Güzel hikaye ama artık bitmesi gerekti. Kadın benim hakkımda herşeyi biliyordu sanırım. Damla’nın saçından tutup ayağa kaldırdı. Kadın tamamen acı çektirmek için yaratılmıştı sanki. Tiksindirici.

“ Arkadaşına yaptığın ruh büyüsünden dolayı onu kendi ellerinle ölüme göndermiş oldun sevgili Melodi. Hazır koruyucunda yok iken bitsin şu iş.”

“ Koruyucu mu ? Ruh büyüsü mü? Ne diyosun sen? Eğer onun bir kılına bile dokunursan seni param parça ederim.”

Kadın etkilenmiş görünüyordu ama kesinlikle korkmuyordu. Arkasından kırmızı bir hançer çıkardı ve Damla’nın boğazına dayadı. Işte o anda beni tetikleyen şey bu oldu. Yüzüm yanmaya başlıyordu gözlerimde. Rüzgar esmeye başladı. Etraftaki kalabalık sanki rüzgara karşı koyamıyormuş gibi sendeleniyordu. Rüzgardan bir çember oluşturdum. Içinde sadece ben, beyazlı kadın ve zavallıcak Damla duruyordu. Kadın şaşırdı ve hançeri kaldırarak yerine soktu. Damla’yı yere fırlattı. Bana doğru yürümeye başladı. Karşı karşıya durduğunda rüzgarı dahada çok daraltıp hızlandırdım. Bana küstahça baktı.

“ O kadar güçlüsün ve yapabildiğin bukadar mı ? Bir de benimkine bak!”

Sırıtıp kollarını yukarı kaldırdı. Ellerini yumruk yapıp kollarını çaprazladı. Gözleri kahverengi olan kadının gözleri birden sapsarı oldu ve göz bebeği küçüldü. Aniden şiddetli rüzgardan oluşturduğum çember alev aldı. Yani rüzgarla birlikte alevden bir çember içindeydik. Bu nasıl bir cadıydı. Bu beni daha da öfkelendirdi. Kollarımı yana açtım ve parmaklarımı açtım. Kadını yukarı doğru kaldırdım. Gövdem yanmaya başlıyordu. Bu ilk defa olmuştu. Ellerimde,yüzümdeki dövmelerden daha çok acılı bir şekilde oluşmaya başladı. Kadını yerden kaldırmaya başladım. Dengesi bozulup kolları aşağı düştü. El bileklerimi döndürdükçe kadını da döndürmeye başladım. Sanki lunaparktaymış gibi döndürüyordum. Sonra hızlıca ellerimi önde çarptım. Kadın çemberin dışına uçtu. Sonra yavaş yavaş rüzgar durdu ve çember bozuldu. Damla yerde ellerini başına almış yatıyordu. Hemen onu gidip kaldırdım. Bana sanki canavarmışım gibi bakıyordu. O anda bişeyler söylemem gerekiyordu sanırım.

“Biliyorum biraz garip gelicek ama ben bir Kristal Cadının Kara kızıyım.”

Çok abartılı bir tepki bekliyordum ama sadece kafasını salladı. Hala şok içindeydi ve rengi atmıştı. Deniz hemen koşarak Damla’ya koştu. Iyi olup olmadığını soruyordu sürekli. Damla ağlayarak Deniz’in boynuna atladı. Savaş alanında aşk yaşıyorlardı. Kalablık kaçarken Nik kanlı hançerini beze silerek yanıma geldi.

“İyi misin?” diye sordu. Kafamı salladım. Ama kadın neredeydi arkamı döndüğümde ormanın girişinde ayakta durmuş bana bakıyordu. Saçları dağılmış,eteği parçalanmış bir haldeydi. Kızgınlıkla kalın bir çığlık attı. Bana doğru hızlıca yürüyordu. Bir anda sol elini bağırarak savurdu. O anda bir ışık topu hızlıca çatırdayarak, bana doğru elinden salındı. Sağ omzumu geriye doğru yatırarak kolayca büyüden kurtuldum. Bu sefer iki elini birden kıvırarak yeşil bir ışık topunu ellerinden bıraktı. Hızlıca gelen top bana doğru gelirken aniden yön değiştirdi. Damla ve Deniz’e yöneldi. Damla Deniz’e sarılırken topa arkası dönüktü ve doğal olarak vurulucaktı. Deniz yeşil ışık topunu görünce hızlı bir şekilde Damla’yı yere attı. Aralarında çok mesafe kaldığında artık birşey yapması ona yarar sağlamazdı. Son kez Damla’ya bakıp içtenlikle gülümsedi. Son derin nefesini aldı. Ben tam o sırada bana doğru gelen başka bir büyü topunu farkettim. Elimi çapraz kaldırarak gelen büyüyü engelledim. Ama Deniz’in yerde çürümeye başlayan bedenini görünce öfkem tekrar alevlendi. Yüzümün tekrar yandığını hissedebiliyordum. Kadına öldürücü darbeyi yapmak için hazılandım ama Damla’nın o içten haykırması beni durdurdu. Bağırarak ağlıyordu. Içimi yiyen bir sesti ve son derece üzüntü vericiydi. Yüzümün yanması geçtiğinde kadın keyif alırcasına gülümsedi ve yerlere kadar eğildi.

“ Ura’dan sevgilerle.” Tiz bir kahkaha atarak yukarı döne döne havalandı ve oradan uzaklaştı. Damla Deniz’in çürümüş bedenine bakarak ağlıyordu. Nik arkasını döndü en az Damla kadar oda üzülmüştü. Damla lanetler okudu, küfürler savurdu. Böyle bir işin içine nasıl giriştiğini bilmiyordu. Kadının söylediği herşeyi ilk defa duymuştum. Koruyucum, ruh benzerliği… neler olup bittiğini öğrenmem gerekiyordu. Ama önce Deniz’i kurtarmaya çalışmalıydım. Ne kadar denesemde olmadı. Deniz gerçektende hayata veda etmişti.

O gece Damla hiç konuşmadı. Hiç kimse soru sormuyordu. Gece bile hüznümüzü anlayıp durgunlaşmıştı. Deniz’i kurtaramadığım için kendimi suçlamalıydım. Suçluyorumda. Nik hiç tepki vermiyordu sadece Damla’yı sakinleştirmeye çalışıyordu. Damla sonraki 5 hafta boyunca yüzüme bile bakmadı. Beni suçlamamıştı ama ne olduğum hakkında kafasında çok fazla şüphe vardı. Melissa ormandaki o grubun kim olduklarını öğrenmek üzere kabileye döndü. Lisa’da onunla gitti.

Kara KristalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin