Haydi Cadılar Kamp'a

691 38 0
                                    

Annem beni korumasız bırakmaması gerektiğini anlamıştı ve diğer Kara Cadıların yanına göndermeyi düşündü ama bu sefer oradaki cadıların hayatını riske atıyordu. Cadıların bir türü bile yok olursa diğerlerinede etkisi olur. Bu yüzden sevgili annem bulunduğum küçük kasabaya-kıyı ilçesi demek daha doğru-bir kaç Kara Cadı daha getirilmesini talep etti. Ve ne güzel ki yeni arkadaşlarım olmuştu. Birkaç tane Kara Cadı. Melissa ile beraber dört kişilik genç bir Kara Cadı grubu oluşturduk. Tabikide bu sadece bir arkadaş grubu. Bir aya yakın öyle heyecan verici bir olay olmadı sanırım güvendeydim.

Bir haftasonu on kişiye yakın bir grupla kampa gitmeye karar verdik. Gerçektende kasabanın arkasındaki ormanda güzel bir üç gün geçirmek için herşeyi hazırladık. Herkes kendi çadırını getirdi. Ben Melissa ile kalmak için yeni bir çadır aldım. Dilara ve İrlanda’dan gelen sarışın Lisa ile kalmak istedi. Lisa biraz tuhaf bir kız. Herşeyi büyü ile çözmek istiyor-bu acı verici olsa bile-ama yaşadığımız ortamın insanlarla dolu olduğunu düşünürsek bu biraz zor oluyor. Ama eğlenceli kız.

Bu kampın en güzel tarafı ise Deniz’in de gelicek olması. Çok gariptir ki davetimi kabul etti ve birkaç arkadaşı ile birlikte gelicek. Bir güzel tarafıda en yakın arkadaşım olan Damla, Deniz’in en yakın arkadaşını seviyor. Yani biz dost olarak karşımızdaki dostlara göz koyduk. Aslında Damla’ya biraz sinirlendim çünkü son dakikada bende geliyorum dediği için iki kişilik çadıra üç kişi sığacağız. Bir de şu Deniz’in en yakın arkadaşı olan Nik’in-biz ona Nik diyoruz aslında adı Kaen-kuzenide geliyor. Çocuk bilim kurgu romanları ve filmleri ile kafayı bozmuş. Ayrıca benim bir cadı olduğumu düşünüyor aslında öyleyim ama beni öldürmeye çalışmaması için bunu saklamak zorundayım.

Nik, kuzeni haftasonu onlarda kalacağı için getirmek zorunda kaldı. Ama yinede katkısı olucak gibi şu kuzenin. Ismini hatırlayamadım. Ama “Pil”e benzer bir adı vardı. Ya da takma ismi oydu bilmiyorum. Faydası ise iyi bir aşçı olmasıydı. Damak zevki ve el becerileri romanlardan ve filmlerden fırlama bir karekter yaratmasına sebep olmuştu. Bazı şeylerden çok etkileniyor.

Saolsun Nik bizi jipi ile kamp alanına yakınına götürdü. Ama biz yolda arabayı bırakıp, ailelerin kamp yapma alanlarını geçip,ormanın dağa ve şelaleye yakın yerlerinde biyerde düzlüğe kurulmaya karar verdik. Herkes teker teker eşyalarını bir köşeye bıraktı. Ben çadırımı kurup içine şişme yatağımı sermek istiyordum. Çünkü herşeyi düzenleyip halledince içim rahatlayacaktı. Melissa ve Damla hiç yardım etmeden hemen kıyafetlerini çıkarıp-elbette kıyafetlerinin altında bikini var-şelaleye atladılar. Şelale okadar güzeldi ki. Masmavi ve berrak bir suyu vardı. şelalenin

 Oluşturduğu göl çok küçük değildi,yedi insan aynı anda rahatça girebilirdi.

Daha dur demeden hemen atladılar suya.”Melodi eğlenmeye başlamalısın. Hadi gel.”

Geleli on dakika olmuş sanki iki gündür burdaymışızda ben hiç eğlenmiyormuşum gibi davranıyorlardı. Tabiki de kafamı “HAYIR!” şeklinde salladım ve yeşilli kahverengili çadırımı kurmaya koyuldum. Büyü yapamazdım çünkü güçlü bir cadıyım. Yüzümün heryerinde çıkan otantik ve tuhaf dövmelerim var. Yardım isteyemeyecek kadar utandığım için Nik’e veya Deniz’e bile bakmadım. Birkaç kere çadırın iskeletini oluşturmaya çalıştım ama her seferinde ya direkler kaydı ya da örtüsü çıktı. Nasıl bir talihsizlik ama!

Kızlar sürekli çok eğleniyormuş gibi göstermek için bağırıp duruyorlardı. Ben ise gayet sinirli ve suratsız bir şekilde umutsuz çadırımın yanındaki yosunlu kayaya oturdm. Ellirimi yanaklarıma götürdüm ve birinin beni görüp yardım etmesini istedim. Ve tabikide bu oldu. Sevgili Nik yanıma geldi ama istediğim kişi o değildi ne yazık ki. Herzamanki gibi o seksi mavi gözlerini kısıp bana doğru elindeki şişeyle oynayarak geliyordu.

“Yardım gerekiyor mu?” Sanki bu sorunun cevabını bilmiyordu. Neredeyse dört kez çadırı kurup bozdum. Bu sorunun cevabını bir bebek bile bilir. Ama ben gayet normal bir şekilde evet dedim. Hemen yanıma geçip çadıra o sıcak ellerini attı. Nik’te yakışıklı ve çekici bir çocuktu ama o Damla’nın aşkıydı. Bu arada Damla’ya baktığımda göz ucuyla bizi izliyordu. Damla’nın koyu ama parlak yeşil gözleri vardır. O yeşil rengi okadar belirginleşmişti ki sinirden gözleri yeşil patlaması yaşayacaktı.

Nik çadırı hemencecik kurmuştu ve valizlerimizi çadıra koymuştu. Çadırımızın içinden çıkınca elindeki şişeyi amacı için kullanmaya karar verdi.

“ Teşekkürler Nik.” Utanmıştım çünkü mavi gözleriyle gözlerimin içine bakması beni hep utandırırdı.

“Önemli değil. Baksana sen gidip göle girmiyorsun?”

“Birazdan gireceğim. Ama önce üstümü değiştirmem gerek.”

Hemen çadıra girip fermuarı kapadım. Umarım benim hakkımda garip düşünmüyordur. Bu aradada Deniz ormanı kolaçan ediyordu. Ummadık bir sürpriz ile karşılaşmak istemiyordu. Bende mavi bikinimi giydim. Üzerime beyaz ince askılı mini elbisemi geçirdim. Ve sanki podyuma çıkarmış gibi çadırın fermuarını açıp dışarı adım attım. Çıktığımda tuhaf kuzen- adını hala hatırlamıyorum-ve Deniz gölde kızlarla deve güreşi yapıyordu. Nik ise Dilara’ya kayalar hakkında ciddi bir konu anlatıyordu. Lanet olasıca çok sıkıcı. Lisa cadı sevgilisi ile ormana gitmişlerdi. Orada ne yaptıklarını şahsen düşünmek istemiyorum.

Ben üstünde koskocaman “Lacoste” yazan sarı havlumu alıp güneşlenmek için yattım. Ama cadı doğasında fazla güneşte kalırsan yüzünde çıkan dövmeler belirginleşmeye başlar. Bir de bunun üzerinde aynı dövmelerden vücunda da görünmeye başlar. Bu bir takım güneje alerji gibi birşey. Insan çoğunlukta olan grubun ortasında yüzümdeki bütün izlerin belirginleştiğini bir düşünsenize. Beni oracıkta yakarlardı herhalde. Bu yüzden kendime bir gölge buldum ve oraya yattım. Hatta çok güzel bir gölgeydi. Gölün tam karşısındaki, dağın altındaki-gölge zaten dağ sayesinde oluşuyor- büyük bir kayanın üzerine serdim. Ben yüzmeyi pek sevmem. Kristaller suya bayılırlar ama benim hoşuma gitmiyor. Evet bir Kara Cadıyım ama bir Kristal kızıyım sevmem gerekirdi ama sanırım büyüme çekmişim. Melissa nasıl sudan bukadar zevk alıyordu-veya öyle davranıyordu bilmiyorum ama eğlenmesi hoşuma gitmişti. Deniz bana ordan el kol hareketi yapıyordu, gelmem için. Fakat hiç giresim yoktu suya. Sanki girince derim kalkıyormuş gibi hissediyordum. Ama alışınca tabi hissetmiyordum.

Deniz bana bağırdı. Ama normal bir bağırma değil. Sanki sağırmışım gibi.

“Hadi! Gelmiyor musun?” Aslında bunu söylemesine sevinmiştim. Benimle birşeyler yapmak istiyordu. Bu güzel birşeydi bana göre. Ama o suya girmesemde Deniz’i üzecekmişim gibi geliyordu. Tabi onu üzmek istemem ama acı çekmekte pek istemiyorum. Nasılsa alışınca gidiyor. Bu yüzden girmemde bir sakınca yoktu. Seksi bir şekilde-amacım bu değildi ama ne yaparsın-üstümdeki beyaz elbisemi çıkarttım. Çaktırmadan Deniz’in ilgisini çektim mi diye göz ucuyla baktım ama ne yazık ki o Damla’yı sırtına almış deve güreşi yapıyordu. Biraz garipti. Deniz Damla’ya çok ilgi gösteriyordu. Umarım ona karşı birşeyler hissetmiyordur.

Kara KristalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin