|33|

10.1K 879 334
                                    

"Jimin! Hey!"

Sesin geldiği yöne dönmek istemiyordu. Yapacağı şeyin ağırlığı hala üzerindeydi ve eğer onun yüzünü görürse vazgeçebilirlerdi. Yapacakları acımasızca değildi. Yine de Taehyung'un dedikleri onu işkillendirmişti. Kendini geriye dönmeye zorladı.

"Selam Jungkook."

Kolunu istemsizce boynuna götürdü. Yapacak bir şey bulamadığı zamanlarda dikkat dağıtmak için kullandığı bir hareketten ibaretti ama Jungkook'un ilgisini çekmişti.

Park Jimin karşısında duruyordu. Eli boynundaydı, sanki hafifçe boynunu kaşıyor gibi bir hali vardı. Saçlarının kırmızısı güneşin doğrusal gelen ışınlarından dolayı olduğundan açık ve canlı gözüküyordu. Kısacık boyu ile gerçek anlamda bir çileğe benziyordu. Sıcaktan kızarmıştı. Ama Jungkook bunu kendisini gördüğü için olduğuna sandı. Hayat bazen kötü oyunlara kolayca yardım edebiliyordu.

"Nasılsın Jungkook?"

Jimin'in sorduğu soruyla gerçekliğe döndü uzun olan. Karşısındaki 1.75'lik çocuk onu ne ara hayal dünyasına çivileyecek kadar büyülemişti?

"Eh, olabildiğince iyiyim. Sen nasılsın Jimin?"

Jimin kendine kızdı. Bu çocuk ona aşık olacak değildi elbette. Yine de bilemedi. Ya Jungkook ondan gerçekten hoşlanıyorsa? Çünkü şu an ona attığı bakış anlamlı duruyordu.

"Bende iyiyim. Ben artık gitsem iyi olacak, annem bekliyor. Daha sonra görüşürüz Kook."

Jimin arkasını döndü, bir an önce gitmek istiyordu. Küçük olanın cevabını beklemeden yürümeye başladı. Daha iki adım atmamıştı ki yine onun sesiyle duraksadı.

"Yarın bir parti vereceğim ve bu partinin onur konuğu sensin Park Jimin. Bunu ilişkimizi açıklamak için yapacağımız bir parti olarak düşünebilirsin. Biraz hızlı mı gidiyorum bilmem ama sadece herkesin bilmesini istedim."

'Herkesi bilmesi', tam olarak Jimin'in ihtiyacı olan şeydi. Gülümsedi. Karşısındakine minnettardı.

Tam 3 yıl boyunca kimse adını dahi öğrenmeye tenezzül etmemişti. Taehyung hariç. O çocukluk arkadaşıydı.

Tam 3 yıl. Ezilmeyi bile tercih ederdi. Kimse onu görmüyordu sanki. İlk başta herkesin sözleşip bilerek kendisini görmüyormuş gibi yaptığını düşünmüştü. İkinci hafta fark edilmek için saçma şeyler yapmaya başlamıştı. Birine çarpıp özür diliyordu ve karşılık almayı bekliyordu. Ama kimse tek kelime dahi etmedi. Bir keresinde minyon tipli utangaç bir kız 'sorun yok' demişti sadece. Bir ay sonra en azından öğretmenler tarafından fark edilmişti. Jimin edebiyat dersinde çok iyiydi. Hatta yazdığı kompozisyonu okuduğu zaman öğretmeni ismini sormuştu. Farklı birinin ismini sorduğu ilk andı. İsmini unutacak olmuştu. Doğrusu sınıfta kimse yazdığını dinlemeye tenezzül etmemişti. Yine de biri tarafından fark edilmişti. Bir yılın sonunda bazılarıyla normal şekilde muhabbet edebiliyordu.

'Bakar mısınız? Saat kaç acaba?' , 'Ders coğrafya mı?' , 'Pardon şunu uzatabilir misiniz?' gibi basit cümleler. Ama Jimin'in içini tarifi imkansız bir heyecan kaplıyordu. İnsanlardan korkmaya başlamıştı resmen. İki yılın sonunda artık konuştuğu kişiler vardı. Müzik sınıfındaki beyaz saçlı çocuk, abisinin arkadaşı Yoongi. Müzik derslerinde birlikte oturuyorlardı. Konuştukları yoktu ama Jimin arkadaş olduklarını biliyordu. Coğrafya dersinde en arkada oturan mavi saçlı kız, Lime. Arkadaş gibiydiler. Kız bazen ona gülümsüyordu hatta. Bir insanın ona gülümsemesi... Jimin bunu pek sık yaşamazdı. Ve üçüncü yılın başında fark edilmek adına delice bir şey yaptı. Saçlarını kırmızıya boyadı. Yanından geçenlerin ona garip bir şekilde bakmasını seviyordu. En azından dikkat çekiyordu. Sonra Taehyung ona eşcinsel olduğunu söylemişti. Gerisi de bildiğiniz hikaye. Şimdi popüler biri ondan hoşlanıyordu. Gerçek değildi duyguları ama hoşlandığını söylemişti işte. Herkes adını bilecekti. Hatta belki bunun sayesinde arkadaş bile edinebilirdi.

Jimin yanlış bir şey yapmıyordu.

Jungkook ise en büyük hatasına doğru çekiliyordu.

Ve her doğru bir yanlıştan doğardı.

"Orada olacağımdan emin olabilirsin Jungkook."

hater;;kookminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin