Telefonu kapatır kapatmaz her yerim kas katı kesilmişti. Birşey düşünemiyordum. Birşey yapamıyordum ve kızgıdım.
Bir kaç dakika böyle kaldıktan sonra telefonum çalmıştı telefona baktığımda Kağan yazısını görmemle tekrar bir tranva yaşadım.
Telefonu yere fırlattım ve avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım. Yastıkları yere fırlatırken tüm dünya yok olmuş gibi, yanlızca ben varmışım gibi davranıyordum. Bu sırada kapı hızla açıldı ve Aras bana bağırmaya başladı. "Dur! Sakin ol!" Aynı şeyleri durmadan söylemeye başlamıştı ama yediğim ihanetten sonra bağırmak benim hakkımdı. Aras birden beni kollarının arasına aldı ve sakinleşmem için bekledi. Bu sırada nefes alış verişim normale dönmüştü.
Aras beni yatağa oturttu ve merakla diyeceklerimi dinlemeye başladı. Ona sadece "yanıldın Aras" diyebilmiştim. Aras "ne oldu?"dedi. Kafamı utancımdan diğer tarafa çevirdim ve kısık bir sesle konuştum. "Sevgilisi var." Bunu söylerken Kağan için üzülmüyordum. Geçen bir senenin hiçbir değeri olmamasına üzülüyordum.
"Tanıdığın birisi mi?" Aras'ın sorusu üzerine tekrar kafamı ters çevirdim ve "ablam" dedim. Sesim o kadar kısık çıkmıştı ki, ben bile zor duymuştum. Aras çenemden nazikçe tutarak kafamı ona doğru çevirdi. O anda sanki herşey silinmişti ve sadece biz vardık.
Aras diğer elini nazikçe kaldırdı ve yanaklarımdaki yaşları sildi. Herbir hareketinde ona biraz daha aşık oluyordum sanki. İşi bitince yanağımı baş parmağıyla okşadı ve kısık bir sesle konuştu. "Kimsenin seni üzmesini bekleme. Aşkı bu kadar hafife alamazsın. Ve bir gün sende aşkı tanıdığında bu kadar kötü birşey olmadığını anlayacaksın." O konuşurken gözlerinden, gözlerimi alamıyordum. Ellerini çektiğinde sanki bir boşluğa düşmüş gibi hissediyordum. Yaşanan hiçbir şeyin değeri yoktu ve bunu tek bir konuşma sayesinde anlamıştım.
Aşkı bana, en acı şekilde yaşamış adam anlatıyordu. Neydi bu Aras? Aynı anda nasıl hem seni öldürüyor hem de yaşama kaynağın haline getiriyordu? Bu sorunun cevabını bilmiyordum. Ama o olduğu için mutluydum.
Aras birden kalkınca içimde birşeylerin koptuğunu hissettim. Tekrar eski duygulara dönmek istemiyordum. O gittiğinde herşey eskisi gibi berbat bir hal alacaktı. Ve ben o gitsin istemiyordum. "Yanımda kalırmısın?" Sorduğum sorunun ne olduğunu fark edince gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Ama evet derse sanırım dünyanın en mutlu kızı olacaktım. Aras, uykulu ve yorgun bir halde göz devirdi ve yatağa oturup duvara yaslandı. Ben de onun yanına gidip oturdum ve kalan konuşmamızı tamamlamak için sabırsızlıkla beklemeye başladım.
***
Gözlerimi yavaş yavaş açtığımda odanın aydınlandığını gördüm. Kafamı kaldırdığımda ise Aras'ın omuzuna yattığımı. Gördüğüm şeyle hemen kalksam da pişmanlığını yaşıyordum. Dün gece Arasla mı kalmıştım? Aras gözlerini yavaşça açtı ve sinirle baktı "ne oluyor yine!" Dediği şeyle yine eski ayı Arasın geldiğini anladım! "Birşey yok!" Aras göz devirdi ve yavaş hareketlerle yataktan kalktı. "Hazırlan." Duyduğum seyle bende yataktan fırladım ve "hemen mi?"dedim. "Hayır yarın hazırlan, öbür gün kahvaltı yaparız, e diğer güne de anca çıkarız!" Aras göz devirip çıkarken bende sinirden yatağa oturdum.
Dün gece Aras ve ben uzun bir konuşma yapmıştık. Ona ablamın beni nasıl hep rakip olarak gördüğünü anlatıştım. Sonra da bana ablamın yaptıklarını görmezden gelmemi söylemişti.
Yataktan tekrar kalktım ve Aras'ın terastan kalktıktan sonra verdiği eşofman altını ve siyah tişörtü çıkardım. Sonra da kendi kıyafetlerimi giyindim. Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. Aynada kendime baktığımda beklediğim o bir çift ağlamaktan şişmiş gözler yoktu aksine bu gün de dünle aynıydı. Bu da gülmemi sağlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH
Teen FictionKim üzülmek için diğerlerini üzer ki? Aslı'ın öyküsünde bu zor bir soru. Peki bunun cevabını kim verecek? Adı Aslı olan bir kızın hayatının aşkını bırakması ve bunun pişmanlığında yaşaması sonucu adını herkese Siyah olarak tanıtması ne kadar mümkün...