"Hayır anne telefondaydı!" Annem bir kez daha "eminmisin?"diye sorunca kafamı pes etmişçesine yana devirim "ufff" dedim.
Ablamın geldiğini 3 günün sonunda tüm cesaretimi toparlayıp söylemiştim ve bana inanmamışlardı. Çantamı alıp sinirle çıktım. Annem "nereye!"diye bağırmıştı.
Bu gün resim çizecektim ve kimse engel olamayacaktı. Arabaya binip çantamı yan koltuğa koydum. Tekrar içten bir "uff" çekmiştim. Bu sırada telefon çalmaya basladı."Efendim anne!" Annem telaşla "neredesin?"dedi. Sinirle ama onu kıracak kadar olmayan bir ses tonuyla "otoparktayım" dedim. Tamam bekle orada.
Bekledim. Bekledim. Ve bekledim! Nerede kalmıştı annem? Aradan 15 dakika geçmişti!
Tam annemi arayacağımda kapı açıldı ve Uras çantamı çekip koltuğa oturdu. Yaptıklarını hayretle izlerken "selam" dedi. "Ne yapıyorsun?" Bunu sinirle söylemiştim. O da "iyi sen?"dedi! Bu adam ne kadar zevzek birisi yaa!
"Uras! Ciddiyim ne işin var!" Bunu kendimi sakinleştirmeye çalışarak yapıyordum. Uras göz devirerek "annen aradı! Ablan mı ne gelmiş..." sözünü keserek bağırdım "ne! Sana mı anlattı bunları?" Uras kolumu sıkıca tuttu ve konuştu "sıkıldım! Açıklama yapmak istemiyorum. Şimdi... sür!" Kolumu kurtarmaya çalışmadan bırakmıştı. Çaresiz kalmak istemiyordum ama karşılık veremeyecek kadar da yorgundum. Pes edercesine kafa salladım ve anahtarı çevirdim.
İkimizde yol boyu sessizdik. Nereye gittiğime dair bir fikrim de yoktu. Uras'ın tarif ettiği gibi sürüyordum. En sonunda bir parka geldik. Parkta çocuklar oyun oynuyordu. Deniz manzarası ve mis gibi bir hava vardı. Yerler çimmenden oluşuyordu ve üstünde yürümek için ince taşlar döşenmişti. Hemen aşağıda ise sahil vardı. Havaya nem hakim olsa da esiyordu. Göz devirerek çantamı aldım. Camı kapattım ve aşağı indim. Uras bana doğru yaklaştı ve bileğimden tutarak "gülümse" dedi. Ne demek istediğini anlamaya çalışırken sahilde bir grup gencin bize doğru el salladığını gördüm. Kumlara her ayak basışımda spor ayakkabıma giren sıcak ve kaşındırıcı hissi fark ediyordum. Uras önden ben arkadan gidiyorduk. Yanlarına ulaştığımızda herkes Urasla el sıkıştıktan sonra sırayal benimle de el sıkışıyordu. Zorla da olsa bu insanlarla el sıkışıyor ve gülümsüyordum. "Uras bey. Siz de mi buralara gelirdiniz?" Uras gülümsedi ve uzun boylu esmer arkadaşına "çok kalmayacağım"dedi. Sonra sarı saçlı yakışıklı sayılabilecek arkadaşı ayağa kalktı ve "gel" dedi. Uras bana dönüp, "burada bekle işim uzun sürmez" dedi. Uras gidince kendimi yabancı gibi hissetmiştim. Herkes bana boş yüzlerle bakıyordu. Beni tanımak istiyorlardı. "Ben Aslı" dedim. Bunu duyunca hepsi gülümsedi ve tek tek isimlerini söylediler. Uzun boylu olan ve kas yığınının adı Buraktı. Sarışın orta boylu ve zap zapyıf olan kızın adı Sinem di. Ve yeşil gözlü, turuncu saçlı kızın adı Görkem di. Bir kaç kişi daha vardı. Hepsi sevecen ve iyiye benziyordu. Görkem bana gülümseyerek şezlongdaki boş yeri gösterdi ve "gelsene Aslı" dedi. Tebessüm ederek yanlarına geçtim. Görkem tekrar konuştu. "Sen Uras'ın neyi oluyorsun?" Ne diyeceğime dair en ufak bir fiktim bile yoktu. İç geçirerek cevap verdim. "Ben şey... aile dostumuz. Peki ya siz?" Burak cevap verdi. "Ben Uras'ın birinci sınıftan beri arkadaşıyım. Görkem eski sevgilisi..." Görkem öksürüklere boğulurken ben de Burak gibi gülmemeye çalışıyordum. Görkem ayağa kalktı ve Burağı kovalamaya başladı.
Onlar denize girince diğerleride arkasından koşmuştu. Sadece Sinem ve ben kalmıştım. Ona gülümsedim. Beni incelerken kuşkucu bir tavırla "Aras... Aras'ı tanıyormusun?"dedi. Aras ismini duyduğum anda tüm devrelerim yanmış gibiydi. Kalbim küt küt atarken ona evet anlamında kafa salladım. Kuşkucu bakışlarını gözlerime dikerek "o zaman neden bu kadar sert ve kavgacı olduğunu da biliyorsundur." Söyledikleri şey, ses tonu ve bakışları bana hiç samimi gelmemişti. Bu kızla oturup Aras'i çekiştirmek de istemiyordum ama belkide aradığım şeyin cevapı bu kızda saklıydı. "Hayır" dedim. Sinem sahte bir şaşırış sergileyerek "o zaman adına üzüldüm" dedi. Tam ona ne olduğunu soracağımda arkadan gelen kız sesi beni durdurdu. "Sinem!" Sinem hemen ayağa kalktı ve aptal ergen hateketleriyle ona doğru yürüdü. Bu sırada arkamı hızla döndüm ve okulda kavga ettiğim kızı gördüm. Beni fark edince hemen duraksadı ve yüzünü ekşiltti. "Siyah." Bana dediği şeyle hemen Sineme döndüm. "Ne Siyah'ı? Siz tanışıyormusunuz?" Kız aşağılayıcı bir tavırla "bu pislik..." sesini bölen şey Uras'ın "ne işin var burda!" demesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH
Teen FictionKim üzülmek için diğerlerini üzer ki? Aslı'ın öyküsünde bu zor bir soru. Peki bunun cevabını kim verecek? Adı Aslı olan bir kızın hayatının aşkını bırakması ve bunun pişmanlığında yaşaması sonucu adını herkese Siyah olarak tanıtması ne kadar mümkün...