"Melis bana yalan söyleme!" Kapının dışından gelen bağırışlar beni bu 90'lar dan kalma televizyon şovundan koparmıştı. Kapıya merakla baktığımda içeri Aras ve Melis geldi. "Bak onu bulduğumda böyleydi. Ve..." Aras Melisin bu sözlerine inanmadığını oldukça sert bir bakışla ifade etmişti. "Tamam belki biraz biliyor olabilirim." Sonra tekrar kendini haklı çıkartmak için eydiği başını kaldırdı. "Ama biraz!" Aras bana sert bir bakış attı. Ne yani suçlu ben mi olmuştum! Yapma ama ben burada yatıyordum!
"Aslı! İyi misin?" Ona gülümseyerek "iyiyim" demiştim. "Kim yaptı?!" Bunu sinirle söylemişti. "Aras bak... önemi yok. Gerçekten. Sadece ufak bir sıyrık." Aras sert ve sinirli bakışlarıyla bana bakmaya devam ediyordu. Dişlerini sıkarak konuştu "Aslı!" Kafamı aşağı eğerek, "Ceylin" dedim. Aras önce Melis e sonra bana bakarak, "zaten konuşma vakti gelmişti "dedi. Neyi konuşma vakti gelmişti? Neler oluyordu? Aras odadan sinirle çıkarken bağırmıştım. "Aras dur! Bek...le" beni dinlemeden çıkmıştı bile.
Melise bir açıklama bekler gibi baktım. "Hemen gidip söyledin mi? Hem Aras ne alaka? Onu nereden..." Melis kocaman bir gülümsemeyle yanaklarındaki beni iyice belli etmişti. "Bak tatlım... Aras ve seni hep görüyordum. Ve Ceylin sana bulaştıysa bunun nedeni..." birden durmuştu. Ağzından birşey kaçıkacaktı. Hemen konuştum. "Bunun nedeni?" Melis gözlerini kaçırarak bir şeyler zırvalıyordu. Bu sefer sinirle konuştum. "Melis söyle!" Melis çaresizce bana bakıyordu. Hemen ayağa kaltım ve koşarak sınıfa gittim. Kafam acıyordu ama bunu takacak durumda değildim.
Arastı. Gizemli Prens Arastı ve o çok acı çekmişti. Simdi de bunu bahane ederek belkide tüm hıncını alacaktı. Onun geçmişte yaşadığı şeyler kolay değildi ve bunu şimdi bile atlatamamış olması onda bir saplantı yapmıştı.
Sınıfa geldiğimde Aras da Ceylin de yoktu. Eda bana merakla bakıyordu. Ağzımdan nefes alarak konuştum. "Aras... Aras geldi mi?" Eda korkarak konuştu. "Geldi. Ceylini sordu sonra da geri gitti. Siyah ne oluyor? İyi misin? Kafana ne oldu?" Kafa sallayarak geri koşmaya başladım. Arkamdan Siyah diye bağırdığını duyuyordum. Takmadan koşmaya devam ettim. Sınıfı... sınıfı neydi ki onun? Sınıfını aramaya vaktim yoktu. Koridorun karşısındaki cama koştum. Birsürü insan vardı hepsi farklı renkte ceketler giymişti. Ben ise Aras'ın siyah deri ceketini bulmaya odaklanmıştım. Baktım,baktım ve baktım. Kalp atışlarımı duyabiliyordum. Korkuyordum. O sinirle Ceyline yapacaklarından korkuyordum. Ellerim titremeye başlamıştı. Tam döneceğim anda park yerinde Ceylin ve Aras'in yan yana yürüdüğünü gördüm. Birlikte Aras'ın arabasına biniyorlardı. Koşarken herkes sanki donup kalmıştı. Kalbim hızla atmaya devam ediyordu. Hızla koşarken kim bilir kaç kişiye çarpmıştım. Ve kim bilir kaç kişi bana küfrediyordu. Hiç birisi umutumda değildi. Tek düşünebildiğim şey Aras'ın Ceyline ne yapacağıydı. Aşağıya geldiğimde Aras'ın arabası okul kapısından çıkıyordu. Koşarak yetişmeye çalışıyordum ama başarılı olamamıştım. Aras çoktan okuldan uzaklaşmıştı bile. Eğilerek elimi dizlerime yasladım. Derin derin nefes almaya çalışıyordum. Her nefesimde kalbim daha hızlı atıyordu. Daha çok endişeleniyordum. Artık geri dönüş yoktu. Okuldan fırladığım gibi yola baktım. Taksiler geçiyordu ama hiç birisi durmamıştı. Son kez şansımı denemek için elimi kaldırdığımda bir taksi durmuştu. Hemen taksiye atlayıp devam etmesini söylemiştim. Param yoktu. Telefonum yoktu. Ve yanlızdım. Taksici sürerken aynadan merakla bana bakıyordu. Biraz daha hızlı sürmesini söyledim. Biraz ileride son model siyah bir BMV görünmüştü. Bu Aras'ın arabasıydı. Hemen taksiciye arabayı gösterdim. "Şu... şu araba. Onu takip edin." Adam tamam anlamında kafa sallıyordu. Tam bu sırada trafiğe takıldık. Arasların arabası çoktan uzaklaşmıştı. Çok gecikmiştim. Nereye gidiyordu böyle?
Trafik açıldığında adam sürmeye devam etti. Ben de bu sırada uçurumun diğer tarafına bakıyordum. Burası geçen gün Arasla... yani Aras'in beni takip ettiği yoldu. Bunu düşünürken yanaklarım kızarmıştı ve istemsizce tebessüm ediyordum. Şu durumda bile beni güldürebiliyordu... kenarlara bakarken Bir anda gördüğüm şeyle "dur" diye bağırdım. Taksici aniden firene basınca biraz sarsılmıştım.
Ceylin ve Aras yol kenarında, tam da benim o gün durduğum yerde duruyordu. Onları arabanın içinden izlemeye başladım. Düşündüğümün tam tersini yapıyordu. Ben Ceyline kötü birşey yapacağını düşünürken Aras Ceylinle çok fazla yakınlaşmıştı. Aralarındaki fark o kadar azdı ki neredeyse öpüşecekler gibiydi. Bunun olmadığını, olamayacağını düşünerek kendime gelmeye çalışıyordum. Ceylin halinden çok memnundu. Aras da ise hiçbir mimik yoktu. Sadece o soğuk bakışı yapıyordu. Birden kapıyı açtım ve aşağı indim. Aras ya da Ceylin beni fark etmemişti. Hiç araba geçmiyordu. Arkadaki iki ağaçtan birinin arkasına gittim ve konuştukları şeyi dinlemeye başladım. Ceylin zaten ince olan sesini iyice inceltip konuşmaya başladı. "Aras buraya gelmek istediğini söyleseydin daha önceden gelirdik. Beni istediğini hep biliyordum zaten. Aslında okula yeni gelen sürtükle aranda birşey olduğunu düşünüyordum ama. Neyse. Ona cezasını verdim zaten."
Ne! Bana sürtük demişti. Ve Aras onu sadece dinliyordu. Aras Ceylini mi seviyordu? Bunca zaman daha doğrusu iki gündür yaşadığımız şey yalanmıydı? Ben korkuyla buraya gelmişken yıkıntıyla geri mi dönecektim? Aras bana bunu yapmazdı. Aras bunu bana yapamazdı. Çünkü ben ona gerçekten aşık olmuştum. Bu farklıydı. Kağan ya da başka birisine hissettiğim şeyden çok farklıydı. Ben onu kalbimin en derin yerlerine koymuştum. Ben ona çok bağlanmıştım ve o şimdi beni yüz üstü bırakmazdı. Aras yapmazdı. Yapamazdı... Göz yaşlarım gelmeye devam ediyordu. Durmadan akmaya devam ediyordu.
Tam onların yanına giderken Aras konuştu. "Sürtük demek ha? Ceylin! Sürtük senin ve arkadaşların gibilere denir. Senin o sürtük dediğin kız benim tüm hayatım. Ve biliyor musun? Seni hayatıma zarar verdiğin için mahvedeceğim. Bundan sonra benden kork. Bundan sonra beni her gördüğünde benim seni görmemem için duva et. Ve bundan sonra her o kızı gördüğünde korkarak ondan uzaklaş. Ve eğer ona daha çok yaklaşırsan şunu bil. Bana yaklaşmış olursun. Ve bana yaklaşırsan, sana yapacaklarım için ağlamaya başla."
Aras Ceylin'in kolunu tutuyordu ve sözü bitince sertçe bıraktı. Sıkı tutuyor olmalıydı çünkü kolunu tutuyordu ve ağlamamak için kendini zor tutuyordu.
Ağlayarak saklandığım ağacın arkasından çıkmıştım. Aras ve Ceylin aynı anda bana dönmüştü. Çaresizce, suçlu olduğumu hissederek Arasa baktım. Aras da bana şaşırarak bakıyordu. Koşarak yanına gittim ve sarıldım. Ağlamamak için kendimi tutmaya çalışıyordum. Aras fazlasıyla şaşırmıştı. "Aslı! Ne oldu?" Bunu korkarak sormuştu.
Ona nasıl ona güvenmediğimi söyleyebilirdim ki? Ben sana güvenmedim mi diyecektim. Yoksa yalan mı söyleyecektim. Bunu ona yapamazdım. Ona yalan söyleyemezdim.
İçimde ona karşı her geçen dakika büyüyen sevgi kat kat artıyordu şimdi. Derin bir nefes alarak ve tabii o yemyeşil gözlerine dalarak konuşmaya çalıştım. "Ben...özür dilerim." Göz yaşlarım akmaya devam ediyordu. Bu sırada Ceylin bana doğru hızla koşmaya başlayıp bir anda kolumu kavrayıp sarsmaya çalıştı. Bu sırada Aras Ceylin'in ellerini kolumdan sertçe çekerek "Ceylin!"diye bağırdı. Taksici dikkatimi çekti bu sırada. O bile dalmış olduğu siyah beyaz gazetesinden kafasını kaldırıp sesin geldiği yere yani bize doğru bakmıştı. Celin sonunda ağlamaya başladı ve koşarak benim geldiğim taksiye bindi.
Giderken yüzünü aşağı doğru eğmişti. Bizi görmemek için uğraşıyordu. Arasa baktığımda o sinirli canavar Aras gitmiş, yerine aşk dolu gözlerle bakan Aras gelmişti. Bunu seviyordum. Bana böyle bakmasını yani. Ne bileyim insana huzur veriyordu. Aslında huzur veriyordu ama tabi bir de onun 10 katı fazla utanma, heyecan ve kalp krizi de veriyordu. Ama bunun dışında bunu seviyordum. Çok seviyordum.
Aras elimden tutup beni arabanın yanına kadar götürdü. Arabaya gelince 10 saniye bile olsa onun ellerini bırakmak, sanki uçuruma düşmeden son şansını kaybetmek gibi bir üzüntü vermişti.
Arabaya bindiğimizde Aras bana gözlerini dikmeye başladı. Kormaya başlamıştım çünkü sanırım canavar Aras ortaya çıkıyordu. Bana doğru yaklaşmaya başladı. Ve o anda anladım. Bu canavar Aras değildi. Bu kalpkrizi geçirten Arastı. Her yaklaşmasında biraz daha koltuğa gömülüyordum. En son gidebildiğim kadar gittiğim yerde bana biraz daha yaklaştı. Öpeceğini dusunüp gözlerimi kapadığım anda şu meşhur final sözünü söyleyip kalbimi söküp aldı. "Bir daha karşımda ağlama Aslı. Yoksa ağlatanı yakarım. Ağlayanı da..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH
Teen FictionKim üzülmek için diğerlerini üzer ki? Aslı'ın öyküsünde bu zor bir soru. Peki bunun cevabını kim verecek? Adı Aslı olan bir kızın hayatının aşkını bırakması ve bunun pişmanlığında yaşaması sonucu adını herkese Siyah olarak tanıtması ne kadar mümkün...