Aras
Burnumu çekerken aynı zamanda Aslının elini de iki elim arasına alıyordum. Aslı beni böyle görse çok şaşırırdı. O sert çocuk nasıl ağlayabilir ki?
Derin bir nefes alıp konuşmaya başladım. "Pekala. Şey... ben... buraya geç geldiğim için özür dilerim. Babamın zenginliği ve çevresi ilk defa işime yaradı aslında." Konuşurken beni duymadığını bilmek, onu kaybetme ihtimalim olduğunu hatırlatıyordu. Sinirle sandalyeden kalktım. Bu sırada hemşire odaya girdi. "Beyefendi, hastanın biraz dinlenmesi lazım. İkinci operasyon..." sözünü keserek, "tamam. 5 dakika sonra çıkacağım." Hemşire tekrar "be..." derken bağırarak "tamam!"dedim. Hemşire utanarak ve korkarak kapıyı kapattı.
Yatağın yanındaki sandalyeye otururken konuşmaya başladım. "Aslı, senden özür dilerim. Senden çok özürdilerim. Ben senden başka kimseyi sevmedim. Kimseyi sevmeyeceğim. Ve evet ben sana Seline baktığım gibi bakmayacağım. Çünkü... çünkü ben... ona hayranlıkla bakıyordum. Sana hayran değilim. Sana aşığım ben Aslı. Sana deli gibi...","ben de sana." Duyduğum seyle kafamı hızla kaldırdım. Aslı bana kısık gözlerle bakıyordu. "Aslı! Sen..." ne diyeceğimi bilmiyordum. Göz yaşlarımı elimin tersiyle silerken Aslı bana ağlayarak bakıyordu. Konuşmaya başladı. "Aras. Bu senin yüzünden değil. Ben... ben..." sustu. Yüz şekli değiştiğinde canının acıdığını anladım. Elini yabağıma yaklaştırıyordu. O her elini yanağıma koymaya çalıştığında hissettiği acıyı bana da hissettiriyordu. Sonunda eli yanağıma kavuştu. "Seni seviyorum Aras. Ve eğer bana birşey olursa..." sözünü sinirle kestim. "Sus!"diye bağırdım. "Sana hiçbir şey olmayacak! Eğer sana birşey olursa kendim..." Aslı sözümü keserek, "kendini asla suçlama. Şunu bil. Ben kaza yaptım. Ve bu senin yüzünden değil."
Ona gülerek bakmaya çalışıyordum. Aslı ise bana o her zamanki kopkoyu gözleriyle bakıyordu. O bana her baktığında delirirken bunun son bakışı olma ihtimali ile yanıp tutuşuyordum.
Hemşireler odaya girdi. Girdikten sonra da bana "bayım artık çıkmalısınız."dediler. Beni iki hemşire kapıdan çıkartırken Aslıya bakıyordum. Gözleri kapanmıştı. Yanındaki kalp ritimini gösteren alet düz çizgiyi gösteriyordu. İki hemşire onun başında onunla ilgileniyordu. Bu sırada iki tane beyaz gömlekli erkek doktor içeri koşarak girmişti. Ben ise sadece Aslıyı görmek için uğraşıyordum. Sonunda kapıyı kapattıklarında Sinem teyze bana kıpkırmızı gözlerle yürümeye başladı. "Ne oldu?" Ağlamaya başladığında durmadan, "neden" deyip duruyordu. En sonunda kendini yere bıraktı. Bense içeride olan biteni anlamaya çalışıyordum. Sadece kapıya odaklanmıştım.
Bu sırada birinin beni sarstığını hissedince kimin yaptığına baktım. Uras beni iki kolumdan tutup sarsıyordu. "Ne oldu ona!" Urasa bakarken ne diyeceğimi bilmiyordum. "Ben...ben içeride otururken. Birden. Hemşire geldi. Ben çıkarken de..." bunu duyunca Uras Sinem teyzeye baktı. Sinem teyze iyice ağlamaya başlamıştı.
Kapıya odaklanmışken ve tabii hiçliğin ortasındaymış gibi hissetmeye devam ederken Aslının ablası kapının önüne geldi. "Sen neden üzülüyorsun?" Sinem teyze ben cevap vermeden "Sıla!"diye bağırdı. Mal da birden kahkaha atmaya başladı. Bu sırada sinirimden Sıla mıdır nedir ona doğru yürümeye başladım. Bu sırada Uras "sus!"diye bağırdı Sılaya. Bu sırada kapı açıldı.
En önde iki yaşlı doktor gidiyordu. Sedyeyi de 4-5 tane hemşire itiyordu. Aslıyı orada öylece yatarken görünce kalbimde birşey hissettim. Böyle... acı gibiydi. Ama birisi vurmuş da kalbinin olduğu yer acımış gibi değil. Sanki kalbine binlerce ok saplanmış da tam içinden geçmiş gibiydi. Çok içten yanıyordu.
Önder amca koşarak "ne oldu doktor bey?"dedi. Doktor durarak, "bakın, kaburgaları kırık ve kalbe zarar vermek üzere."dedi. Önder amca bunu duyunca şok olmuşçasına geri sarsıldı. Uras onu tutmaya çalıştı. Bense sinirimden, kendime olan sinirimden duvara vurmaya başladım. Yumruk atıyordum. Belki kalbimdeki acıyı, içimdeki nefreti geçirecek tek şey bedenimdeki acı olurdu. Ama olmuyordu. Kalbimdeki acıdan daha çok acımıyordu elim. Vurmaya devam ettim. Daha sert, daha hızlı, daha içten. Her vuruşumda biraz daha sinirleniyordum. Gözlerimden dökülen bir kaç damla yaş umurumda bile değildi. Tekme atmaya başladığımda Uras beni geri çekti. "Bırak!"diye bağırdım. Duvara vurmaya devam etmek istiyordum ama Uras beni geri çekip duruyordu. En sonunda pes edip olduğum yere oturdum. Sırtımı duvara yasladım. Uras da yanıma oturdu. "Bak. Bu senin yüzünden değil." Ona sinirle bakıyordum. Uras tekrar konuştu. "Bak Aras, bana güzenmediğini biliyorum ama... bu senin yüzünden değil."
Sinirle sordum, "sen nereden biliyorsun!" Uras başını öne eğdi ve konuştu. "Şu halimize bak. Eskiden de hep birileri bizi kovalar dururdu. Sonra da yorulup bir duvarın kenarına otururduk." Onun bu dedikleri o kadar aptalca geliyordu ki... "evet ama şu anda kimse bizi kovalamıyor. Ve bu aptalca bir oyun değil." Uras bana cevap vermemişti. Cidden ne günlerdi o günler... Uras hep bizden büyüklerin sevgililerinin yanına gidip, 'bu sevgilin varya, dün duvara işedi' gibi şeyler derdi. Onlarda bizi kovalardı. Ne saçmaydı ama.
Uras bana bakarak "dinle" dedi. Kafamı ona çevirdim. Konuşmaya başladı. "Biliyorum Aslıyı önemsiyorsun ve endişeleniyorsun ama... o iyi olacak." Bana onay bekler gibi baktı. Olacak mıydı? Aslı o kapıdan nefes alarak çıkacak mıydı? Bunun hayali bile güzeldi. Ona onay anlamında kafa salladım. Uras da memnun olup kalktı.
O anda sadece hayal kurmak istedim. Mesela; Aslı buradan çıkmış . Birkaç gün odada kalıp bu hastaneden gitmişiz. Sonra ben Aslıyla iyice anlaşmışım. Okulu bitirmişiz. İkimiz de ünüversitede mimarlık bölümünü okumuşuz ve mezun olmuşuz. Bir gün belki de hayatım boyunca verebileceğim en doğru kararı verip Aslıya evlenme teklifi etmişim. Ama öyle havada, denizde değil. Adam gibi. Sonra o kabul etmiş ve biz evlenmişiz. İki tane de çocuğumuz olmuş. Yazları İtalyada ki evimizde geçirip kışları Türkiyedeki işleri yönetiyoruz. Ve çok mutluyuz. E arada tartışıyoruz tabii ama sonra ondan özür dileyip gönlünü alıyorum. Biz artık bay ve bayan Soylu oluyoruz.
İmkansızdı bu. Ben Aslının yanında oldukça o mutlu olmayacaktı. Ben ona zarar veriyordum. O benim yanımda olmamalıydı.
*******
Aslı
Ahh! Gözlerimi açtığımda gözüme bembeyaz bir ışık doldu. Ne olmuştu böyle. Karnımdaki bu acı da neydi!
Karnıma baktığımda en son hatırladığım şeyin Arasla burada konuştuğum olduğunu fark ettim. O gidince... o gidince büyük bir boşluktu. Hiç olmamış gibi.
Hemşire odaya girdiğinde bana kocaman gülümsüyordu. "Aslı hanım. Nasılsınız?" Biraz oturmaya çalışarak "iyiyim"dedim. Genç hemşire yanıma gelip hemen beni geri yatırdı. "Lütfen yatın. Bu sizin için daha sağlıklı. Yatağı düzeltebilirim ama."dedi. Nazik hemşire yatağımı ben oturur pozisyona gelene kadar kaldırdı. "Daha iyi"dedi kendi kendine. Merakla ve hatırlamaya çalışarak sordum. "Ne oldu? A...Aras ve diğerleri nerede?" Hemşire yüzündeki gülümsemeyi biraz küçülterek konuştu. "İkinci bir ameliyat oldunuz ve ameliyat çok başarılı geçti. Kaburganızda iki kırık vardı. İlk başta atlattık sandık ama ikincide kalbe gelme olasılığı çok yüksekti. Acilen ameliyata alındınız. Dediğim gibi ameliyat başarılı geçti. İki gün daha burada kalacaksınız. Sonra taburcu edilekesiniz. Veee Aras dediğiniz sanırım hastaneden bir dakika bile ayrılmayan şu sinirli erkek olmalı. O kapının önünde. Hemen çağırabilirim." Ona gülümsedim ve onayladım. Sinirli erkek evet bu benim erkeğimdi.
Kapı yavaşça açıldı. Aras içeri adımını atınca kalbim de ona doğru koşar adım yola çıkmış gibiydi. Gülümseyerek ona baktım. Aras da beni gülerken görünce gülmeye başladı. Yanıma geldi ve anlıma eğildi. Öpeceğini sandığım bir anda "seni seviyorum."dedi. Duyduğum şeyle heyecandan ölecek gibi olmuştum. Sonra anlımdan öptü ve bana doğru dönük olan baş ucumdaki tek kişilik koltuğa oturdu. "Sen iyimisin? Bir yerin ağrıyor mu?" Hayır anlamında kafa salladım. Bana bakarken gözlerindeki korkuyu görebiliyordum. Benim için gerçekten korkmuştu. Gözleri uykusuzluktan kıpkırmızıydı ve saçları dağınıktı. Korkarak konuştum. "Aras? Ya sen iyimisin?" Aras söylediğim şeye şaşırdı. "Aslı ben... seni kaybedeceğime o kadar çok korktum ki..." o anda anlamıştım. Gözleri sadece uykusuzluktan değil, ağladığı için de kızarmıştı.
Aras ayağa kalktı. Yanıma gelip tek eliyle saçlarımı okşadı. Sonra bana sıkıca sarıldı. Kollarımı boynuna doladığımda biraz acı hissetmiştim ama içimdeki huzurdan, mutluluktan daha çok değildi. O beni önemsemişti. Özlemişti... Bu da beni iyileştirmeye yeterdi.
#######
Hello,bonjour,hola, kon'nichiwa!
Merhaba arkadaşlar. Aras bu bölümde biraz dağınıktı ama iki bölüm boyunca Arası çok daha net bir şekilde tanıdınız.
Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Bu arada size bir sorum olacak.
-Sizce Uras mı yoksa Aras mı duygularında daha dürüst?
Her neyse bölümü beğendiyseniz votelemeyi ve yorum yapmayı unutmayınn.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH
Teen FictionKim üzülmek için diğerlerini üzer ki? Aslı'ın öyküsünde bu zor bir soru. Peki bunun cevabını kim verecek? Adı Aslı olan bir kızın hayatının aşkını bırakması ve bunun pişmanlığında yaşaması sonucu adını herkese Siyah olarak tanıtması ne kadar mümkün...