Aras bana hala korkan ve sinirli gözlerle bakıyordu. Amacım kendime zarar vermek değildi. Bunu düşünmek bile berbat bir konuydu. Asla kendime zarar vermezdim hele de bu nedenden dolayı.
Ellerim hala titrese de saşkındım. Bu gün olanlar,üstüne bir de bu...
Mesela ben şu anda her bu durumda olan insanların kılişe sorusunu sormak istiyordum. Biz şu anda neyiz? Ve merak ediyordum. Bu, anlık birşey miydi? Ya da ben gerçekten gerçek aşkı bulmuş muydum?
Gözlerinden gözlerimi kaçırmaya çalışırken Aras elimi tuttu. Heyecandan öleceğimi düşündüğüm anda yorgun bir ses tonuyla "hadi, gidelim bu yerden."dedi. Ondan ne kadar utansam da onun yanında olmak bana mutluluk,huzur veriyordu. Bir geliyordu, tüm kötülükler gidiyordu. Herşeyi silip atıyordu. Değişken halleri, gülüşü, benimle konuşması... herşey bunun gibi muhteşem olsaydı keşke.
"Şöförü ararım. Benim arabamla gidelim."dedi. Kafa sallarken hala olayın şokundaydım. Gülümsedim. İlk defa gerçekten isteyerek ve tüm kalbimle gülümsedim. Aras bunu da başarmıştı. Tıpkı benim de onu güldürdüğüm gibi güldürmüştü. Ve gözleri, gözleri parlamıştı. Yemyeşil gözleri ışık saçmıştı. İyiki benim yanımdaydı. İyiki kalbimdeydi.
Bomboş ve yeni boyanmış yoldan geçtik ve dağın eteğine özensizce park edilmiş arabaya bindik. Emniyet kemerimi bağlarken Aras da anahtarı çeviriyordu. Arabayı ters bir hareketle çevirirken biraz korkmuştum. Ne diyecektim ki? Konuşacak cesaretim varmıydı? Hayır onunla konuşacak cesaretim yoktu. Ona bakmaya bile utanıyordum. Nasıl konuşacaktım?
Yol boyu sessiz kalmıştık. Daha çok yolumuz vardı ve bu konuyu konuşmalıydık. "Nereye gidiyordun?"dedi Aras. Biraz çekinerek "Cennet Koyuna" dedim. Aras gülümsedi ve "demek bana hak verdin" dedi. "Hangi konuda?" Aras anında cevap verdi. "Üzüntü, mutluluk, heyecan... orası herşeyin huzur bulduğu yer. O taşların parladığı sular, altın sarısı kumlar ve..." Konuşmasına devam etmemişti. "Ve?" Gülerek cevap verdi. "Aşk" bende gülüsedim. "Ve aşk."
****
Eve geldiğimizde kapıyı çaldık. Kapıyı hizmetçilerden birisi açtı. "Buyurun efendim." Aras bana baktığında huzursuz olduğumu fark etti. "Hadi." tek bir kelimesi bana tüm olanları unuttururken karşı koyamazdım. Annemler elbette soracaktı. "Neredeydiniz? Neden geciktiniz? Kimleydiniz?..." evet verecek mantıklı bir cevabım yoktu. Ama sanırım en önemli şey vardı. Aras vardı.
Tüm cesaretimi toparlayarak Arasa kafa salladım ve merdivendeki son basamağı aşıp eve girdim. Hemen karşıda annemler oturuyordu ve yanlarında Uras yoktu. Biraz rahatlayarak onlara doğru yaklaştık. Annem hiçte beklediğim gibi telaşlı olmayan sesiyle "neredeydiniz?"dedi. Ne diyeceğimi bilmiyordum. İşte şimdi yanmıştık. Verecek bir cevap ararken Aras gayet sakin bir sesle "biraz konuştuk. Buralardaydık" dedi. Annemin ve babamın vereceği tepkiden korkarak onları izlediğimde gülerek "harika! Anlaşmanıza sevindim çocuklar."dedi. Arasa gülerek baktığımda ban göz kırmıştı.
Aras yanlarına gidip otururken elimi yüzümü yıkamak için lavaboya gitme kararı aldım. "Ben lavaboya gideyim."dedim. Seda teyze gülümseyerek "tabii tatlım yerini biliyorsun. Yukarıda."dedi. Kafa sallayarak onayladım ve yavaşça yukarı doğru çıktım.
Tam kapının önüne ulaşmışken "Aslı!"diye bir ses geldi. Aniden arkamı döndüm ve ufak çaplı bir çığlık attım. "Ne işin var burada!" Uras kahkaha atarak "evimde mi?"dedi. Bende söylediğim şeyin saçmalığını fark etmiştim. "Neden aşağıda değilsin?"dedim. Uras da "yeni geldim anne, üstümü değiştirip ineceğim!"dedi. Göz devirerek lavabonun kapısını açtım. Kapattığımda Uras birden kapıyı açtı ve içeri girdi. "Aras ve sen...nereden böyle?"dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH
ספרות נוערKim üzülmek için diğerlerini üzer ki? Aslı'ın öyküsünde bu zor bir soru. Peki bunun cevabını kim verecek? Adı Aslı olan bir kızın hayatının aşkını bırakması ve bunun pişmanlığında yaşaması sonucu adını herkese Siyah olarak tanıtması ne kadar mümkün...