-Bölüm sonundaki bilgileri okumanız hikayenin önemli noktalarına hakim olmanız açısından önemlidir. Keyifli Okumalar-
ℒℒℒ
☈ İKİNCİ KISIM: ÇÖLE DÜŞEN KAN
Gecenin puslu karanlığı arasında ilerleyen at, kale kapılarının açılmasıyla yavaşlamış ve üzerinden hızlıca inen genç kadını gerisinde bırakmıştı. Eriha, etrafında saygıyla dizilmiş askerlerine endişeli bir bakış atıp arkasını dönerek son kez geriye baktı. Biraz önce yaşadıkları tüm bedenini alışık olmadığı bir korkuyla kaplamış ve onu hiç olmadığı kadar şaşırtmıştı.
''Efendim, iyi misiniz?'' diye soran askere döndü. Orta boylu ve hafif kilolu bir adamdı. Kısa saçları tıpkı gözleri gibi simsiyahtı. Endişeli tavrı yağan yağmur yüzünden mi yoksa karşısındaki kadın yüzünden mi bilinmiyordu. Olduğu yerde duruşunu dikleştirerek selam verdi.
''Girişteki nöbet tutanların sayısını arttırın. Dışarıda birisi var mı?'' dedi merakla Eriha. Hala yağan yağmur, ortalığı ayağa kaldırırken ıslanan elbisesi ona pek yardımcı olmuyordu.
''Beklediğimiz bir kişi var, isterseniz hemen çıkıp-'' dediği an sözleri genç kadın tarafından sertçe kesilmişti.
''Hayır, kapıları tamamen kapatın!''
''Fakat efendim...'' diye itiraz etmeye yeltenen adama öfkeyle çıkıştı.
''Dediklerimi yap asker! Emirlerimi sorgulama.''
''Emredersiniz efendim.''
Asker aldığı emirle oradan uzaklaşırken başka birinin atını sakinleştirmeye çalıştığını gördü. Adımlarını atına yönelttiğinde hayvan asıl sahibini tanımış olacak ki başını Eriha'ya doğru çevirdi. Genç kadın yumuşak elleriyle başını okşarken onun da en az kendisi kadar korkmuş olduğunu anlamıştı. Yeşil gözleri atının iri siyah gözlerine daldığında ikisi de tekrar gürleyen gökle kafasını yukarıya kaldırıp o alışık olmadıkları manzaraya baktı...
Derin bir nefes vererek yürümeye devam etti, gerginliği gittikçe artarken kafası hala çok karışıktı. Cevabını merak ettiği o soruyu sorduğuna pişman mıydı? Düşünmek istemedi. Belki de bu cesareti henüz kendinde bulamamıştı. Dakikalar içinde genç kadın odasına girmiş ve üzerini değiştirmişti. Eski kıyafetlerinden kurtulduğunda yenilerini aceleyle giyip ıslak saçlarını taramadan pencereye doğru ilerledi.
Durmamıştı.
Yağmur, toprağa öylesine hiddetle dokunuyordu ki...
Toprağa can vermek değil, canını yakmaktı amacı sanki...
Yeşil gözlerini çevreleyen korku ve endişe dolu bakışlar ufuk çizgisine yönelmiş ve sabaha kadar pencerenin önünden ayrılmadan onu izlemeye başlamıştı. Bu sefer tek kelime etmiyor, öylece etrafı izliyordu. Yağan yağmurun sadece onu değil tüm kabileyi endişelendireceğini biliyordu. Saçlarının ucundaki su damlaları dışarıdaki yağmurun aksine yavaşça odanın zeminine düşerken, saatler geçmiş ve karanlık yerini gündüze bırakmıştı. Güneşi elbette görünmüyordu, kara bulutlar geceden beri her yanı sarmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ERİHA
Science Fiction─ XXI-VI-MMXX ─ ''SONUMUZU İZLEMEYECEK MİSİN! ZAFERİNE ULAŞMAN İÇİN BİZE DİZ ÇÖKTÜRMEN YETMEZ! ŞAHİT OL! TOPRAĞA SENİN YÜZÜNDEN AKACAK HER DAMLA KANA ŞAHİT OL!'' Duyduklarıyla adımlarını yavaşlatan genç adam yumruğunu sıkarak arkasını döndü. Hal...