1.Bölüm

4.3K 231 22
                                    

Ve her son, veda ederek yazılır.

Veda etmezse şayet, son değil...

Sonsuzluk olur.

(Koyu cümlelerle yazılan kısımlar rüya, halüsinasyon veya geçmişe ait sahneleridir. Kitabın sonunu giriş bölümünde okuyacaksınız bu yüzden şaşırmayın.)

📍Kitabın ilk bölümü Beyzanur Yılmaz ile ortak yazılmış olup, diğer bölümler sadece tek bir kalemden devam etmiştir.

FİNAL

Sahra Çölü - 21 Aralık

Adım attıkça ayaklarının altında ezilen kumlar etrafa savruluyordu. Sık nefes alış verişleri çölün çıldırtıcı sessizliğine karışırken başını dik tutmaya çalıştı. Ayak bileklerine kadar uzanan kıyafetinin uçları dikenli otlar yüzünden yıpranmış ve pislenmişti. Ancak bunu umursamıyor, aceleyle yürümeye devam ediyordu. Sol elinde tuttuğu kanlı gömlek, sağ elinde tuttuğu siyah peçeye kavuştuğu an esen rüzgarla gökyüzüne doğru havalandı.

Sahra, adamın ellerinden kendisine ait bir şey almış gibiydi sanki.

Ellerinden kayıp gidenlerle aniden duraksayan adam gökyüzüne baktı. Az önce parmaklarının arasında sıkı sıkıya kavradığı bez parçaları şimdi havada adeta dans edercesine süzülüyordu.

Bitmişti...

Kurumuş dudaklarını ıslatmaya çalışırken zorlukla yutkundu. Kırlaşmış saçları omuzlarına kadar dökülüyordu. Bembeyaz sakalları çene hizasında, yanaklarına nazaran daha gürdü. Açık mavi gözlerindeki o nefret dolu bakış ise ilk gün ki gibiydi. Uçsuz bucaksız kum tepelerinin yanından geçerken yerden avuçladığı toz yığınını alay edercesine fırlattı göğe.

''Ben kazandım!'' dedi kibirli sesiyle.

''Bu sefer ben kazandım!''

Bütün bedenini kaplayan pelerini, esen sert rüzgarla havalanırken yüzüne savrulan kumlardan korunmak için koluyla yüzünü kapattı. Bir kum fırtınasının içinde olduğunu düşünecekken rüzgarın aniden durmasıyla kıstığı gözleri aralanmıştı. Biraz sonra görüşü tamamen düzeldiğinde karşısında gördüğü silüetle kaşları havalandı.

İlerisinde arkası dönük olarak ayakta duran kişi, sanki tatlı bir ağrı çekiyormuşçasına yavaşlıkla ona doğru dönerken yeryüzü adeta titriyordu.

Olanları büyük bir şaşkınlıkla izleyen yaşlı adam, çattığı kaşlarıyla karşısında duran kişiye bakıyordu. Nihayet onu görebilecek miydi? Az sonra kendi gözleriyle kesişen keskin bakışlar karşısında nefesini tutmuş ve dizlerinin üzerine farkında olmadan çökmüştü. Gördüğü yüz, görmeyi hiç beklemediği birine aitti... O yüzü son gördüğünde acının ne demek olduğunu ilk kez deneyimlemişti. Acı, yine geçmişe doğru bir yol çizmiş ve ilk gün ki gibi tazeliğini koruduğunu hissettirmişti.

''Olamaz...''

Dakikalar önce kibirle kazananın kendisi olduğunu söyleyen bir adam için şu an ki durumu bir hayli içler acısıydı.

''Sen... Bu imkansız!''

''Herkes olabilir ama sen... Sen olamazsın!'' dediğinde gökten düşen ilk kar tanesi, Sahra'nın kumlarına değmeden önce belki de buz tutmuş bir yüreği eritiyordu. Bu yüzü elbette unutmamıştı, çok kez görmüştü. Çok kez görmeyi düşlemişti. Fakat bu şekilde görmesi ne kadar mümkündü ki?

ERİHAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin