1. BÖLÜM

82.1K 4K 2.1K
                                    

Çok düşünceli ve mutsuzdu Selim, gerçi son bir buçuk yıldır böyleydi. Evlenmelerine üç gün kala çok sevdiği nişanlısı Nermin, bir başkasıyla kaçınca ömründen ömür gitti. Bu olaydan sonra ne memleketine gitti ne de başka bir insanı sevdi bir daha. O kadar çok etkilenmişti ki aklından bir an olsun çıkaramamıştı nişanlısını. "Onda, bende olmayan ne vardı da cümle âleme rezil ederek kaçıp gittin; işsiz güçsüz, maço tipli bir adamdan ne eksiğim vardı?" Hep kafasını kurcalayıp duran bir soruydu bu: "Ne eksiğim vardı ondan?" Aslında hiçbir eksiği yoktu, hatta kat kat fazlası bile vardı. Selim üniversite mezunu, Sağlık Bakanlığında dolgun bir maaşla çalışırken nişanlısının kaçtığı adam ise serserinin tekiydi. Selim'i yaralayan konu ise tam da buydu, ne eksiği vardı da o serseri herifle alıp başını kaçmıştı?

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının ortaklaşa yaptığı proje gereği Selim'in bu ayki görevi yardıma muhtaç engellilere iyi bakılıp bakılmadığını denetlemekti. Bu denetlemeler yılda iki defa habersizce yapılır ve verilen maaşın doğru ellere ulaşıp ulaşmadığı kontrol edilirdi. Sabahtan bu yana yaptığı denetlemelerde bir sorun yaşamamış ve gitmesi gereken yalnızca bir köy kalmıştı. Down Sendromlu, altı yaşlarında bir kız çocuğuydu görmesi gereken. Yaşlı dedesi ve babaannesi bakıyordu ona, bakıcı maaşını da onlar alıyordu.

Köye varmasına çok az bir mesafe kala yolun kenarındaki çeşmenin yanında aracını durdurarak indi. Çeşmeden akan buz gibi su ile elini yüzünü yıkayarak saçlarına şekil verdi. Tekrar aracına bindi, hareket ederek yavaşça köye girdi. Resmi plakalı aracı görüp dikkat kesilen birkaç köylünün yanından geçerek köy meydanındaki kahvehanenin önüne geldi. Aracın yan camını açıp kahvehanenin önünde oturanlara doğru yüksek sesle bağırdı:

-Muhtar buralarda mı?

Kahvehanenin içerisinden zıpkın gibi ellili yaşlarda bir adam dışarıya doğru fırladı. Başındaki kasketi hemen çıkarıp aracın yanına iki büklüm geldi. Tebessüm ile karışık:

-Buyur beyim, ben bu köyün muhtarıyım.

-Muhtar! Bu köyde Gamze isminde Down sendromlu, altı yaşlarında bir kız varmış. Evi ne tarafta?

-Bildim, Halil Emmi'nin torunu. Aha bu yolun sonunda beyim, götüreyim mi?

-Bin arabaya muhtar!

Muhtar biner binmez aracı sürdü Selim, bir an evvel işlerini bitirerek evine gitmek istiyordu. Muhtarın işaret parmağı ile gösterdiği istikamette ilerleyerek eski bir evin önüne geldiler. Karşılarında gelişigüzel çalı çırpı ile çevrelenmiş avlu ve avlunun alt tarafında inek pisliklerinin biriktirildiği bir öbek vardı. Ayakları yüksek çizmeli, başı kasketli yaşlıca bir adam elindeki süt kovasıyla damdan çıktığı sırada çevresine bakarken resmi araçla gelen Selim'i ve köy muhtarını gördü. Selim ile muhtar tahta kapıdan içeriye girerken yaşlı adam elindeki kovayı bıraktı, kasketini eline alarak onlara gülümsedi. Muhtar da gülümseyerek elini kaldırıp selam verdi:

-Selamünaleyküm Halil Emmi.

-Aleykümselam, hoş geldiniz.

-Hoş bulduk. Bak bu memur Sağlık Bakanlığından... Gamze'yi görmeye gelmiş.

-Buyurun beyim ayakta kalmayın, içeriye geçin.

Sıcak hava ile daha da ağırlaşmış bu hayvan pisliği kokusuna alışkın değildi Selim. Burada yaşayanlar her ne kadar alışkın olsalar da onun için çok rahatsız ediciydi. Evden içeriye girdiklerinde keskin koku yine vardı ve eşyalar hep eski püsküydü. Yaz günü olmasına rağmen kat kat giyinmiş, başına da kalın bir örtü takmış olan yaşlı kadın karşıladı onları. Down Sendromlu Gamze de ninesinin şalvarını tutmuş o nereye gitse peşinden gidiyordu. Yaşlı adam, Selim ile Muhtarı düz bir divanın üzerine oturttu, yine iki büklüm:

AYFER (RAFLARDA) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin