8. BÖLÜM

31.9K 3.2K 534
                                    

Selim, öyle güzel uyumuş, öyle iyi dinlenmişti ki, yıllar sonra işe geç kalmak umurunda bile değildi. Neşesine diyecek yoktu, kendi kendine şarkılar mırıldanarak hazırladı kahvaltısını. Kâbus görmemiş ve neredeyse on üç saat deliksiz uyumuştu. Son bir haftadan sonra ilk kez güne dinlenmiş ve zinde başlıyordu. Ayfer'i rüyasında kısa saçlı görmüştü; fakat onun neredeyse kalçasına kadar inen upuzun saçları vardı.

Kahvaltısını yaparken de hep onu düşündü. Ne kadar da güzeldi gülüşü, ne kadar da güzeldi ışık saçan gözleri, kısa da olsa saçları... Ya papatyalardan yapılma taca ne demeli, ne güzel de duruyordu kısa saçlarının üzerinde. Aklından çıkaramıyordu gördüğü güzel rüyayı, güne gülümseyerek başlamış oldu.

Doktor Ufuk, Canan'ı da yanına alarak Ayfer'in yattığı odaya girdi. Ayfer ise onları görür görmez yine çığlıklar atarak bağlarından kurtulmaya çalışıyordu. Canan hemen giderek onun başını okşadı. "Sakin ol yavrum, sakin ol kuzum, iyi olacaksın." dedi ve alnından öptü.

Ufuk, muayene etmek için ona dokunduğu sırada Ayfer yine delirdi. Ufuk'a doğru çığlıklar atıyor ve kendisine dokunulmasını istemiyordu. Gözlerinden nefret, ağzından ise köpükler çıkararak haykırıyordu. Canan bir türlü sakinleştiremiyordu Ayfer'i. Ufuk eline aldığı not kâğıdına bir şeyler karalayarak Canan'a uzattı.

-Abla bu ilaçları alması lazım, nasıl verirsin bilemem ama şart. Eğer yemek yemezse uyutup yine serum verelim.

-Tamam Doktor Bey.

-Koku var, altını pisletti yine galiba. Hasta bezi kullan.

-Olur Doktor Bey.

Bu sırada Selim Ufuk'u arıyordu, Ufuk hemen açtı telefonunu.

-Selim efendi geç kaldın, daha erken bekliyordum aramanı.

-Çok fazla uyumuşum, az evvel kalktım. Ayfer nasıl?

-Şimdi yanındayım durumu stabil, ilaçlarını vereceğiz biraz sonra. Canan Abla ilgileniyor merak etme.

-Bugün ben çok yoğun olacağım, gelemeyebilirim. Yatış evraklarını yarın ulaştırırım sana.

-O konuda sıkıntı yok.

-İlgilen onunla Ufuk, iyileştir onu.

-Merak etme Selim, elimden geleni yapıyorum.

Telefonu kapatınca tekrar Canan'a ilaçların önemini hatırlatarak dışarıya çıktı. Canan yine Ayfer'in başucuna gelerek yüzüne değen saçlarını eliyle geriye attı. Ayfer biraz olsun sakinleşmişti. "Kuzum, tatlım..." diyerek alnından öptü Ayfer'i. Yanaklarını okşayıp gözünden akan yaşları parmaklarıyla sildi.

Çok istemesine rağmen çocuğu olmamıştı Canan'ın, eşi ile de bu yüzden ayrılmışlar ve bir daha da hiç evlenmemişti. Bu yüzden buradaki akli dengesi yerinde olmayanları bir çocuk gibi görüp seviyordu. Ayfer de bir çocuktan farksızdı onun gözünde. Onun altını temizleyip üzerini değiştirip yüzünü, gözünü güzelce sildi, Ayfer oldukça sakinleşti. Küçücük bir çocukla konuşurmuş gibi konuşuyordu onunla.

"Şimdi ne zamanı bil bakalım?" diyerek ilaçları getirdi ve gülümseyerek "İlaç zamanı." sorusunu kendi cevapladı. İki farklı renkte hapı Ayfer'in ağzına koydu ve onu doğrultarak bir bardak suyu içirdi. Ayfer hiç ses etmeden ve tepki vermeden içmişti ilaçları. Canan tekrar onu yatırdıktan sonra çok mutlu oldu. Ayfer kendisine alışmış ve sözünü dinlemeye başlamıştı. Yine onun saçlarını okşarken "Ayfer böyle uslu durmaya devam ederse ellerini de çözeriz ayaklarını da tamam mı? Sonra beraber bahçeye de çıkarız, salıncakta da sallanırız."

AYFER (RAFLARDA) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin