Beş gün sonra, akşam vakitlerinde Ali, mahalleden bir çocuğu evime gönderip, yıkılan eski hamamın oraya çağırdı. Gittim. Ali tir tir titriyordu duvarın dibinde. Beni görünce koşarak geldi yanıma "Abim başım belada, kulun, köpeğin olayım yardım et!" dedi. "N'oldu Ali, bir sakin ol" dedim. Eli ayağı titriyor, yerinde duramıyordu. "Para bulmalıyım. Peşimdeler. Tehdit ettiler." diyor. "Kim Ali kim tehdit etti?"dedim. "Eşref. İtin oğlu tehdit etti beni. Şerefsiz elli bin istiyor. Nerden bulacam ulan o kadar parayı. Yirmi bin borç almıştım, elli bin istiyor!" dedi. "Tamam dur hallederiz" dedim. "Tehdit etti abi. Bak anam avradım olsun karımın, kızımın kılına zarar gelirse o şerefsizin yedi ceddini o meyhanesinde gözünün önünde keserim!" dedi.
Eşref, Ali'nin de dediği gibi şerefsizin önde gideniydi. Meyhane işletir, kumar oynatır, pezevenklik yapardı. Elli beş, altmış yaşlarındaydı. İçki ve sigara yüzünden sesi üç erkeğin aynı anda çıkan sesi gibiydi. Bir de köpeği Deli Kazım vardı. Her işini ona yaptırır, haraç toplatır, adam dövdürürdü.
Ali'yle o harabede saatlerce konuştuktan sonra ikna edebildim. Eve kadar bıraktım, döndüm. O gece sabaha kadar kara kara düşündüm. Sabah uyuya kaldım, öğleden sonra Ali'nin kapıya vurduğu tekmelerin gürültüsüyle uyandım. Açtım kapıyı içeri girdi. "Bana bir silah alacak kadar para ya da bir silah ver abi!" dedi. "Ne silahı Ali?" dedim. "Zeynep'i pazarda görmüş, tehdit etmiş itin oğlu! Vurmuş Zeybep'e!" dedi. "Sakin ol da düzgünce anlat şunu Ali!" dedim.
Deli Kazım Zeynep'i pazarda kıstırmış "Kocana de borcunu ödesin yoksa almasını biliriz" demiş. Zeynep de "Benim kocamın senin gibi ite borcu olmaz!" deyince şerefsiz, tokat atmış Zeynep'e. Akşam yemeği için aldığı birkaç domatesi, biberi, soğanı, ekmeği düşmüş. Zeynep eve gelince de Ali dudağındaki kanı, ezilmiş sebzeleri görünce deliye dönmüş.
Ali, gözü dönmüş "Abim Zeynep'e vurmuş ulan. Köpeğin olayım bana bir silah bul geberteyim şu o*çocuğunu!" diyor. Babası öldüğünden beri böyle görmemiştim Ali'yi. Çıkardım babadan yadigar silahı. "Tek şartla veririm Ali, ben de seninle geleceğim" dedim.
Akşam oldu bindik arabaya meyhanenin olduğu caddeye gittik. Bekledik. Saat sabahın yedisi oldu. Geceden beri uyumadık arabada bekliyorduk. Nihayet Deli Kazım çıktı. Bindi arabaya gidiyor. Biz de takip ettik. Eşref itinin köşk gibi evine geldi. İndi arabadan bahçe kapısına doğru gitti. Ali bana "Arabada kal, araba çalışır durumda olsun. Hemen döneceğim" dedi ve Kazım'ın peşinden gitti. Birkaç dakika sonra üç el silah sesi duydum. Niye o kadar fazla sıkmıştı? Yoksa Ali mi vuruldu? diye düşünürken. Ali uzaktan göründü. Koşarak geldi "Sür! sür! acele et!" dedi. Bastım gaza kaçtık gittik. Ali perişan halde. Ormanlık bir alanda durdum. "N'oldu vurdun mu iti?" dedim. "Ben böyle şansın anasını, avradını! çocuğu vurdum ulan!" dedi. "Ne çocuğu Ali!" dedim.
Eşref'in yedi yaşındaki kızını vurmuş. Kız okula gitmek için evden çıkmış Deli Kazım'la karşılaşmıştı. Konuşuyorlarmış. Ali biraz uzakta, arkadan sadece Kazım'ı görüyormuş. Kazım yüzünden kız görünmüyormuş. Tabi aklı Zeynep'te, Zeynep'e atılan tokatta.Basmış tetiğe. İki kurşun Kazım'ın sırtına, diğeri de Kazım yere yığılırken omzunun üzerinden kızcağızın kafasına gelmişti.