Ertesi gün defnettik o yıldızdan bedenleri. Cenazeye gelenlerin gözleri kayıptı. Ali bitmişti, ben kalmamıştım. Gazi olarak çıktık o cenaze merasiminden. İki beden uğurladık göğe ama göğe asla tembih etmedik ne yapması gerektiğini. Çünkü birçok ya da herkesin dediğine göre gök ne yapacağını bilirmiş zaten.
Bundan sonraki zamanlarda dünyayı hapis bildik, hapis yaşadık. Tutunamadık bir şeye. Her şey biz iki kara delikte kaybolup gitti. Bir iki kez intihara kalkıştı Ali ama Tanrı 'ne haddine' dedi sanki. İki yıl yuttuk çoğu kes kusarak. İşten istifa ettim, her şeyi bıraktım. Eşref şeytanı sadece iki yıl yatıp para cezasıyla kurtulmuştu. Yeni bir anayasa hukuku oluşturmanın imkansızlığıyla yemin ettik. Ve intikam yedik, intikam içtik, intikam uyuduk, intikam uyandı, intikam konuştuk.
Eşref'in para cezasıyla kurtulması haberini aldığımdan beri kendimde değildim, gelemiyordum. İçkinin kötülüğünü kanun bilmiş bir iyilik memuruydum ama o gün bir mekana girip garson ne verdiyse içmeye başladım. Orada bir adamla tanıştım, daha doğrusu o geldi yanıma. Tanışmaya pek hevesli gibiydi. Hiç de sıradan biri gibi görünmeyen bu adamın Adı Cengiz'di. Biraz sarhoşluğun, biraz da bir yerlere bir şeyler kusmam gerekliliğine şartlanarak o Cengiz abiye her şeyi anlattım. Yay gibi geniş çenesi ve sarıyla karışık beyaz saçıyla eski emekli bir askere benzeyen ve görünüşü gerçekten beni endişelendiren Cengiz abi beni anladığını, eğer istersem yardım edebileceğini söyledi. "Ne demek istersem dedim Cengiz Abi, lütfen hatta rica ediyorum yardım et. Dayanamıyorum artık." dedim her cümlemin sonunda bir bardak daha içerek. "Tamam yardım edeceğim, ama sadece sana" dedi.
"Neden, bu daha çok Ali'nin intikamı oysa?""Bak bu önemli ve sabır işi. Ali duygusal davranır her şeyi mahveder, bununla uğraşamam ben. Hem ha o ha sen, kardeş değil misiniz?"
"Elbette kardeşiz, canım o benim"
"Tamam işte kardeşinin intikamını almak senin boynunu borcudur. Ama bu işin ucunda ölüm de var, ona göre karar ver"
"Haklısın Cengiz Abi. Kabul ediyorum da, peki kaç para istiyorsun benden?""Ne parası?"
"Karşılıksız mı yapacaksın bunu?"
"Elbette bir karşılığı olacak ama para değil?"
"Ne peki?"
"Göreceksin, sabret. Benden telefon bekle. Ne zaman başlayacağımızı söyleyeceğim sana"
"Tamamdır Cengiz Abi, nasıl istersen" dedim ve bütün bilgilerimi, adresi falan verip kabul ettim yardım isteğini. Bu adam benim için bir lütuftu resmen. Nerede görüşeceğimizi, neler yapacağımızı söyledi. Ardından benim de hesabım olmak üzere tüm hesabı ödeyip çıkıp gitti. Ben de geç olduğunu fark ederek eve geldim.
Sabah olunca, göz altları alev alan bir kömür gibi olan Ali'yi çağırdım. Her şeye yemin ederdim ama Ali'nin nefes almasına rağmen yaşadığına üç bin gözle baksam yine yemin edemezdim.
"Ali, bir şeyler yapmalıyız artık. Bu intihar saçmalığını da bırak. Çünkü bunların hiçbirisini onun yanına kar bırakmayacağız!""Söyle abim, ne yapalım? Söyledin de yapmadık mı, söyle! Söyle!" deyip göz altlarındaki yanan kömürü söndürmek için ağlamaya başladı tekrar.
"Ali dur elini ayağını öpeyim dur. Bir şeyleri halletmeliyiz! dur artık! Ölüyüz zaten, neden tekrar öldürelim kendimizi? Bir faydası olmayacak, dur artık!"
"Yeter artık abi! Gerçekten yeter! Annem bile yüzüme bakmıyor artık. Benim yüzümden öldü onlar! Annem de benim yüzümden hastalandı! Adım atamayacak hale geldi! Yeter, her bokun bir sonu var da neden bu yaşadıklarımın bir sonu yok abi!"
"Ali, kardeşim beni bilirsin. Lütfen birazcık güven bana. Eline ayağına kurban olayım!" deyip ayağına kapandım. Ayağına kapanmamı hazmedemeyerek sildi göz yaşlarını. Beni biraz iterek "Tamam söyle hadi, ne yapacağız? Nasıl alacağız intikamımızı?" dedi."Ali birkaç işim kaldı onları halledeceğim ardından hemen ne yapacağımızı söyleyeceğim ama bana güvenip yanlış bir şey yapmayacağına yemin etmeni istiyorum."
"Tamam"
"Yemin etmeni istiyorum Ali. Çünkü bu işi yapacaksak yanlış yapmamamız gerek"
"Tamam yemin ederim"
"O evi sat, gel artık yanımda yaşamaya başla"
"Bir bakıcıya ihtiyacım yok Abi sağ ol"
"Hayır yanlış anlama, her şeyi birlikte planlamak istiyorum. Bana güven"
"Tamam, zaten orada benim ve annemin bir ton faturası var. Şerefsiz memurlar yakamızı bırakmıyorlar. En azından birkaçını öderim"
"Haklısın bak işine yarayabilir. Tamam o zaman anlaştık değil mi?"
"Anlaştık"
"Tamam o zaman gel şimdilik birkaç şeyi halledelim" dedim ve dışarı çıktık. Kaldığım evin tapusunu Ali'nin üzerine yaptık. Neden böyle bir şey yaptığımı sorduğunda, merak etme sonra değiştiririz tekrar. Kredi işi falan uğraştırma şimdi evle beni dedim. Evi Ali'nin üzerine yaptım çünkü bu işin sonunda Cengiz Abi'nin dediğine göre ölüm de olabilirdi. Hepsini halledip eve döndük. Komşulardan ara sıra yemek geliyordu, o akşam da gelmişti. Ali'yle bir şeyler atıştırdıktan sonra elimi yüzümü yıkamaya gittiğimde aynadaki kişinin kim olduğuna artık emin olamıyordum. Aynaya sorsam o da beni tanımazdı.Ertesi sabah Ali mahallede takılmaya başlamıştı, ben de Cengiz Abi'nin aramasını bekliyordum. Sarhoşun biri miydi, benimle dalga mı geçiyordu ya da hiç öyle biriyle tanışmadım mı diye kafayı sıyırmak üzereyken bir telefon geldi; "Ben Cengiz, kapının önünde bir araba var seni buraya getirecek. Bir şeyler yeme, yemeğe davetlisin" dedi. Kalkıp dışarı baktım, araba gerçekten oradaydı.
"Tamam Cengiz Abi, hemen geliyorum" dedim ve koşarak indim aşağıya. Bindim arabaya hiç soru sormadım, şoför de hiç konuşmadı eve varana kadar. Bir anlığına ülke değiştirdik sanıyordum. Şehrin biraz dışında geniş bir arazideki şatoya benzer bir eve geldik. Kimdi bu adam? Yanlışlıkla bir kralın evine mi getirdi bizi şoför?
"Hoş geldin!"
"Hoş bulduk Cengiz Abi""Bak bu kızım Zehra" deyip tanıttığı kişiyi görünce beynimden en ağır Alman silahıyla vurulur gibi oldum. O yaz bulutu beyazından elbisesiyle güzellik haykırıyordu dünyaya. Omzuna düşen pamuktan saçları savaş sebebi olabilirdi. Kara gözleri ve diğer her şeyiyle de bütün savaşlar durdurulabilirdi. Ve üç kere daha yemin edebilirim ki ben oracıkta aşık olmuştum ona.
"Gel hadi bir şeyler yiyelim, bir at gibi açım" dedi Cengiz Abi ve bunu ikinci söyleyişiydi. İlkini duymamam kesinlikle Zehra'nın suçu değildi. "Olur Cengiz Abi" deyip onların arkasından yemek yiyeceğimiz salona doğru gittik.
O kadar lüksün içinde nasıl yemek yediğimi, ne tat aldığımı anlamamıştım. Tabi bunda Zehra'nın da payı vardı. Tüm yemek boyunca onu düşünmüş, buna engel olamamıştım. Ki engel de olmak istemiyordum. Artık tok bir ata dönüşen Cengiz Abi de yemeğini bitirince, evi gezdirmeye başladı bana. Tüm şatoyu gezdikten sonra, özel odasındaki gizli bir bölmeye geçtik. Amerika'da bile bu kadar çeşitli silah olduğuna tank topu yesem inanmazdım. Tek kişilik bir ordu. Hayatımda hiç görmediğim aletler, silahlar. Ama hiçbirinin Zehra'yı aklımdan atmaya yetecek kadar ateş gücü yoktu.
"Ben erken yatmayı seven bir adamım. Sen keyfine bak daha sonra şoför seni bırakır evine"
"Gerek yok Cengiz Abi ben de gitsem iyi olur"
"Tamam sen bilirsin. Yarın başlıyoruz. Ben haber veririm sana" dedi ve çıktı yukarıya.Eve yakın bir yere kadar bıraktı beni şoförü. Ali uyuyordu. Ceketimi çıkarıp kanepeye koydum ve oturup düşünmeye başladım. Biraz sonra Ali herhalde kapının sesine uyanmıştı yanıma geldi.
"Nerelerdeydin bu saate kadar abi?"
"İşteydim Ali. Dedim ya birkaç işim var. Git uyu ben de uyuyacağım şimdi" dedim.
Ertesi gün heyecandan erkenden uyanmıştım. Bir şeyler atıştırıp telefonun çalmasını bekledim. Bir iki saat sonra geldi telefon.
"Hazırsan kapındaki arabaya bin tekrar. Seni istediğim yere getirecek"
"Tamamdır Cengiz Abi"