Sabah telefon sesine uyandım. Arayan bilinmeyen numaraydı.
Başımda bir ağrı vardı. Nedeni gece boyunca Peri ile telefonda konuşmamdı. Sakinleşmeye ihtiyacı vardı ve bunu tek başına başaramayacağını anlayınca ona yardımcı olmaya çalıştım. Aslında yanında olmayı çok istedim ama gecenin bir saatinde dışarı çıkamadım.Üçüncü çalışında açtım.
- Efendim?
- Merhaba.
Yataktan zıplayıp ayağa kalktım. Odayı turlamaya başladım.
-Rüzgar?!
- Nasılsın?
- Aa..Ben..İyiyim. Se...Sen?Heyecandan konuşamıyordum.Sesini duymak aklımı başımdan almıştı.
- İyiyim. Uyuyor muydun?
- Evet ama zaten kalkmam gerekiyordu.
- Peki. Şey ben...Görüşmeyeli uzun zaman oldu.
-Evet.
- Yanımda olmana çok alışmışım. Yokluğun farkediliyor be arkadaşım!Arkadaşım! Her zamanki gibi sohbeti berbat etmişti. İçimden bir ses en azından kardeşim diye seslenmedi diye beni teselli etti.
Ama yine de... Gerçek şuydu ki ben bu çocuktan çok fazla şey bekliyordum.Halbuki onu çok iyi tanıyordum.Bunca zaman beni farkedememiş bir insandı, sonuçta.
- Ben de sizleri özledim.
- Ben sadece arayıp 'Merhaba' demek istedim. Ve şey bu yeni numaram. Telefonumu kaybettim.
- Üzüldüm.
- Ben seni tutmayayım. Müsait olduğunda konuşuruz.Ben senin için her zaman müsaitim aptal!
-Görüşürüz.
- Kendine iyi bak.
Ve kapattık.
Onu görmeyeli çok olmuştu ve birbirimizden uzaktık.Ama buna rağmen konuşması yanımda gibi hissettiriyordu.Sanki uzansam dokunabilecekmişim gibi...
Ve o sesi...Kilometrelerce öteden bile hala beni etkiliyordu.Etkilemek ne kelime; kalbime sanki maraton koşturuyordu.
Şu anda yanında olsam vücudundan yayılan o çikolata kokusunu alabilirdim.
Yeter artık Deniz! Kendine işkence etmekten başka bir şey yapmıyorsun! Onun sesini duymak bana kendimi iyi hisettirmeliydi,öyle değil mi?
Peki o zaman kalbimde hissettiğim bu acı da neydi?
Birileri ile paylaşmalıydım.Birilerine anlatmalıydım.
Yaprak'ı aradım. Bunu geçtiğimiz bir hafta içinde birçok kez yaptımıştım. Defalarca onu arayıp Rüzgar hakkında sorular sorarak onu bunaltmıştım.
Telefonu açtığında bunu sesinden de anladım.
Ve artık kendimi tutmadım. Gözyaşlarımı serbest bıraktım.
- Nefes alamıyorum...
Yaprak endişelendi.
- Deniz! Neler oluyor?
- Artık dayanamıyorum. Onu çok özledim...
- Tamam. Canım. Sakinleş.Hadi lütfen.Sesinin çatlamasından anladım,onun da ağladığını. İşte. O Yaprak idi. Başkalarının derdini kendininkiymiş gibi önemserdi.
- Sana o kadar ihtiyacım var ki!
- Biliyorum tatlım. En kısa zamanda orada olacağım.
Kapım tıklatıldı.
- Meleğim?
- Yaprak.Babam.
- Tamam canım. Sonra konuşuruz. Lütfen...
- Tamam tamam. Ağlamayı kestim.Telefonu kapadım. Kapıyı açtım.
- Efendim?
- Bugün izinli...Sen ağladın mı?
- Ne ağlaması baba? Yeni kalktım ve gece hiç uyuyamadım,ondandır.Sarıldı ve saçlarımı öptü.
- Deniz.Sen iyi misin? Benden birşey saklama.
- Ben iyiyim.
- Deniz.Bunun yalan olduğunu anlıyorum. Ben senin babanım ve senin ne zaman yalan söylediğini anlayabilirim.Seni ben büyüttüm.Bana anlatabilirsin.Ayrıldım.
- Ben iyiyim. Gerçekten.
Gülümsedim.
- Bu sahte gülüşü hemen sil.Odamdaki en sevdiğim parça olan bordo koltuğa oturduk.
Yüzümü kendisine çevirdi.
- Konu Rüzgar mı?Ne?Nasıl? Biliyor muydu?
- Biliyorum.
- Nasıl?
- Bence onun dışında herkes biliyor.
- Peki neden...
- Neden seninle bu konuyu konuşmadım?
Başımı salladım.
- Benimle paylaşana kadar bekledim ama bunu yapmadın. Dedim ki belki de bilmemi istemiyor? Birşeyler yerine oturmamış?
Belki de şu an çok acımasız bir babam var diyorsundur.Ama bilmeni isterim ki buraya taşınmayı bu kadar istememin sebebi onu unutmana yardımcı olmaktı. Çünkü...bunu kelimere dökmek istemiyorum ancak bence sen de biliyorsun. Deniz'ciğim... Onu çok gözlemledim...Ve gördüm ki o seni o şekilde...
- Sevmiyor.
Gözlerim dolmuştu.
Sıkıca sarıldı.
- Tüm bunlar geçecek. Sadece onu unutmaya çalış. Biliyorum,kolay değil. Seni çok iyi anlıyorum. Ama bana inan,eğer onu unutursan daha mutlu olacaksın.
Babam her zaman mantıklı konuşan bir insandı. Bugün de konuştuğu her kelime bir mantık ürünüydü ve her birinde haklıydı. Yapmam gereken tek ve en önemli şey onu unutmaktı.Beni sevmeyen ve istemeyen birine daha fazla tutunmanın anlamı yoktu.
On dakika sonra kahvaltı yapıyorduk,sadece babam ve ben.O cadı hastanedeydi.
- Bugün ne yapmak istersin?
- Bilmiyorum,baba.
- Peki o zaman sinemaya ne dersin?
- Okul ne olacak?
- Dilersen bugün gitmeyebilirsin.
Şaşırdım. Ama tabi ki üstelemedim. Telefonum çaldı. Arayan Yıldız'dı.Onun numarasını ne zaman aldığımı hatırlayamadım. Ama dün biraz yorgundum.Bir ara almış olmalıydım.Zaten şu anda önemli olan beni neden aradığıydı?
Masadan kalkıp salona geçtim.
-Efendim?
- Deniz?
- Benim.
- Arslan'ı gördün mü? Seni bırakmaya çıktıktan sonra dönmedi.
- Hayır. Onu en son akşam gördüm. Beni bıraktı ve gitti.
-Çok merak ediyorum. Telefonuna ulaşamıyorum. Senden bir iyilik isteyebilir miyim?
- Evet.Tabi ki.
-Hep takıldığı bir bar vardır. Benim için oraya bakabilir misin? Şu an dışarı çıkamıyorum,bebekten dolayı.
- Anlıyorum. Bakıp seni ararım. Bebeğin nesi var?
- Geceden beri ateşi var. Düşürmeye çalışıyorum.
- Hasteneye gitmelisiniz.
- Evet ama...Bunun için de ona ihtiyacım var.
- Ne anlamda?
Arkadan bebek sesi duyuldu.
- Canım daha fazla konuşamayacağım. Lütfen onu bulursan söyle beni arasın ve hemen eve gelsin.
- Peki.
Okula gitmesine bir buçuk saat vardı ve o hala ortada yoktu? Bu tuhaftı. O asla okulu aksatmazdı.
Endişelenmiştim.
- Baba?
- Meleğim?
- Senden birşey rica edebilir miyim?
- Elbette.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psikopat Sevgilim
Teen FictionYüzüme sıçrayan cam parçalarının açtığı kesiklerden,kanlar akıyordu. Artık buna daha fazla katlanamazdım. Hızla evden çıktım ve o beni durdurmaya dahi çalışmadı. Dışarı çıktığımda gecenin karanlığı etrafımı sardı. Yağmur hızlanıyordu ve benim gide...