Ondan uzaklaştım ve arkama yaslandım.
- Film izleyelim mi?
- Olur.
Dedim,gözlerimi o çikolata renkli gözlerinden kaçırarak.
Bir film açtı ve ışıkları kapadı. Mutfaktan getirdiği cips tabağını kucağıma bıraktı ve bir battaniye ile geri döndü. Verdiği battaniyeyi dizlerime örttüm. Yanıma oturdu.
- Ne izliyoruz?
- Bilmiyorum.
- Yani filmi bilmiyorsun?
- Evet.Bu tuhaf mı?
- Yoo. Değil.
Oldukça tuhaf.
Kucağıma aldığım cips tabağına uzandım. Birkaç tane alıp ağzıma attım. Tabağı ona uzattım.
- İstemiyorum.
Dedi,gözlerini filmden ayırmadan.
Ben yemeye devam ettim. Ablası birer bardak kola verdikten sonra tekrar yukarı çıktı.
Arslan bir yudumda hepsini bitirdi.
- Hadi be!
Ona baktım.
-Aptal bir aşk filmi çıktı!
-Ne güzel işte.
Gözlerini devirdi.
- Siz kızlar hep aynısınız.
- O ne demek oluyor şimdi?
- Hayal dünyasında yaşıyorsunuz demek.
- Nedenmiş?
- Şu aşk saçmalığına inandığınız için olabilir mi acaba?
- Aşk var.
- Yok.
- Var.
- Yok.Sadece aşık olduğunu zanneden insanlar var.
- Yanılıyorsun. Çünkü ben biliyorum.
- Ya?
- Evet. Tamam belki karşılıklı değil ama biliyorum. işte.Ben ne aptalım?Kalkmış ona platonik aşkımdan mı bahsediyorum?
- Merak ettim.O şanssız kimmiş?
- Şanssız mı?
- Yani.Senin gibi biri insanın başına büyük dertler açar. Ayrıca birçok erkeğin sevmediği şeyler var sende.
- Ne gibi?
Güldü.
- Kızgın suratın gerçekten çok komik!
Koluna vurdum.
- Kes şunu. Söyle bakalım.
- Çok meraklısın,sakarsın,aptalsın,çok kırılgansın ve karşındaki insana çok değer veriyorsun.
Sonuncusunu ciddi bir şekilde söylemişti.
Beni tanıyordu.
- Düzeltmek istediğim tek şey var.Ben aptal değilim. Bir şeyleri görmezden gelmem ve insanları sevip, önemsemem beni aptal yapmaz.Gözlerimin önünden Rüzgar geçti. Onun beni göremediği gerçeği aklıma takıldı. Arslan haklıydı. Ona çok değer vermiştim. Tüm hatalarını görmezden gelmiştim. Kendimden ödün vermiştim. Ve işte ben onu yücelttiğim için böylesine değersiz olmuştum.
-Herneyse Arslan.Benim seninle konuşmak istediğim birşey var.
- Ne gibi?
Ayağa kalktım ve ışıkları açmaya gittim. Döndüğümde meraklı bakışını gördüm.
-Arslan. Bugün orada neler oldu?Senin o adamlarla ne işin var?
Yüzü ciddileşti.
- Bu seni ilgilendirmez.
- Arslan.
-Konuşmak istemiyorum.
- Peki.
Aklımı kullanmanın zamanı gelmişti. Benim onun gibi biriyle bir işim olamazdı. Evet onunla ilgileniyor olabilirsin ama bu yaptığın doğru değil, Deniz.
Ayağa kalktım.
- İyi akşamlar.
- Gidiyor musun?
- Evet.
- Ben bırakırım.
- İstemiyorum.
- Saçmalama.
Dışarı çıktık.Ona döndüm.
- Arslan.
-Geliyorum,o kadar.
-Hayır. Gelmiyorsun.
Yüzünden şaşkınlık geçti.
-Arslan. Seni çevremde istemiyorum.
Gözleri parladı.
- Senin gibi birisiyle arkadaşlık edemem.
- Arkadaş olmak da istemiyorum,zaten.
- Güzel.
Bahçe kapısından çıkıp yürümeye başladım,tek başıma.
Doğru olanı yaptın,Deniz. Ondan sana ancak zarar gelirdi.Neden bilmiyorum ama gözlerim doldu. Fakat ağlamadım.İki Hafta Sonra
Evden çıkıp Peri'ye uğradım. Kapıda beni bekliyordu. Birbirimize sarıldık.
- Nasılsın Deniz?
- İyiyim.
- Hadi hızlı yürüyelim de geç kalmayalım.
Bugün son sınıflar pikniğe gidiyorlardı.Berke bizi de davet etmişti. Evet. Artık Umut yerine o vardı. Umut'un beni rahat bırakmadığı hakkında Berke ve Umut'un annesiyle konuşmuştuk,Peri ve ben.Fikir akıllı arkadaşım Peri'den çıkmıştı,tabi ki.
Bu arada Umut'u unutmuştu.Ya da öyle olduğunu söylüyordu,bilmiyordum. Açıkcası pek de üzerine gitmiyordum,bu konuda. Çünkü üstelememek bazen daha yararlı olabiliyordu.
Berke; Umut ve Arslan'ın aksine oldukça iyi ve sıcakkanlı bir insandı. Gerçekten arkadaş gibi arkadaştı.Bu geçen süre boyunca bize eşlik etmişti. Üçümüz çok iyi anlaşmıştık.Birlikte birçok kez yemeğe,sinemaya,lunaparka gitmiştik.
Umut ise beklediğim gibi değildi hiç. Belki de annesinin uyarısını göz önüne alıyordu. Onun Arslan gibi olduğunu düşünmüştüm. Beni rahat bırakmayacağını sanmıştım. Ama yanılmıştım,iyi ki.
Ve Arslan... O akşamdan sonra hiç konuşmadık. Karşılaştığımızda dahi birbirimize selam vermedik. Bu ilk zamanlarda biraz kötü hissettirse de sonradan sonraya alışmıştım. Onu her ne kadar düşünmemeye çalışsam da onun için endişeleniyordum. Başına bir dert açmasından korkuyordum.
Bugün ki pikniğe gelecekti,son sınıf olduğu için. Onu görmeyi istiyordum,evet.Ama konuşmayı düşünmüyordum. Bana o adamlarla,bu olaylarla ne ilgisi olduğunu anlatana kadar onu görmezden gelmeye karar vermiştim.Hala aklım almıyordu.O adamlar ve Arslan... Tüm o dedikodular... Yoksa hepsi gerçek miydi? Yani Arslan gerçekten... Kes şunu Deniz. Onu düşünme.
Bu arada Yaprak ile neredeyse hergün konuşuyorduk. Oraları,Rüzgar'ı ve okulu anlatıyordu . Arslan ile ilgili aldığım kararı duyunca çok sevinmişti.Ondan uzak durmamı istiyordu. Bana bir zarar vermesinden korkuyordu.
Zarar demişken; evde durumlar hiç iyi değildi. Derya Hanım bana çok kötü muamelede bulunuyordu. Bana köpeğiymişim gibi davranıyordu ki insan köpeğine bile böyle davranmazdı.Her işini bana yaptırıyordu.Elbette rica değil; emrediyordu.
Okula ulaştığımızda Berke'nin arabasını bulduk. Bizi bekliyordu.
- Merhaba kızlar.
Karşılık verip arabasına bindik. Öne Peri oturmuştu.
- Umarım eğlenceli olur.
Dedi Peri saçını toplarken.
Piknik alanına gittik ve hemen bir yer bulup oturduk. Burası yeşil,çimlerle kaplı bir alandı.Ve tabi ki birçok ağaç da vardı.
Yemeklerimizi yedikten sonra Berke bizi çevrede geziye çıkardı. Yarım saatlik gezi sonrasında ben piknik alanına dönmek için onlardan ayrıldım.Yolda giderken yaşlı bir ağacın altında oturan Arslan gözüme takıldı. Tek başına oturmuş öylece uzaklara bakıyordu. Konuşmayı çok istesem de bunu yapmayacaktım. Bakışlarımı ileri doğru çevirip yürümeye devam ettim.
-Bundan sıkılmadın mı?
O idi. Arslan'ın soğuk sesi...
Ona doğru döndüm.
- Hayır.
-Nedenini bilmek istiyorum.
- Nedenini biliyorsun.
Gözlerini devirdi.
- Gerçekleri bilmek istiyorum,o kadar.
- Bu olmayacak.
- Peki.Sana iyi günler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psikopat Sevgilim
Novela JuvenilYüzüme sıçrayan cam parçalarının açtığı kesiklerden,kanlar akıyordu. Artık buna daha fazla katlanamazdım. Hızla evden çıktım ve o beni durdurmaya dahi çalışmadı. Dışarı çıktığımda gecenin karanlığı etrafımı sardı. Yağmur hızlanıyordu ve benim gide...