Çocukluğuna uzanan anıların elleri zihnini bıçak darbesiyle delip geçmiş, geriye kalan yaradan sızan irin; başının içindeki ağırlığı katlıyordu. Göz kapakları öylesine büyük yorgunluk, rehavet ile aşağı inerken elleri ruhsuz bedeninin iki yanında salanıyordu. Ölüme direnmeyen kollar, intahar öncesi can çekişini engelleyemezdi.
Baktığı yeri yakıp geçen kara gözleri uçurum kenarında tenini yalayıp geçen rüzgara teslimiyet duygusuyla kutsandı. Meltemin derisi üzerinde dans eden naif dokunuşları, gözenek aralarından sızarak damar boşluklarından cesurca yol çizdi.
Bedenine zorunlu bırakılmış ruhunun tüm buz tutan yanları, rüzgarın dokunuşuna baş kaldırmayarak yenilgisine uğradı.
Tekand'ın bedenine bahşettiği soğuk dokunuşların yarası ilk günkü gibi tazeydi. Acı harmanlanmış, yoğurulmuş misli misli varlığına armağan ediliyordu.
Gözleri bertarafça aralanan göz kapakları arasında inci tanesine andırıyordu. Akmasını umduğu yaş damlaları, göz pınarlarının kuruluğundan içine aktı. Yaşlar, başından darbeler vurarak kederin vurgunluğu yol çizdi. Damağındaki acı tat, haftalardır durduğu yerin aynı konumundan sapmaksızın duruyordu.
Koyu irisleri tepedeki dağların kalemle çizilmiş kadar intizamlı yamaçlarında gezindi. Çığlıkları içinde katlanıyordu. Bir gün çoğalarak onu yok edip, kayıplara karıştıracaktı. Ölüm sebebi sessiz bedeninin içindeki çığlıkları olacaktı.
Vicdan pusuya yatmış sessizlikten beslenen parazitti.
Terleyen avuç içlerine tırnaklarını acımasızca geçirdi. Gözlerinin zor seçtiği dağlara bakarak haykırdı. Çığlıkları, boş araziyi delerek geçti. Havanın ulaştığı, santimleri keşfederek ulaştı. Gırtlağı ses tellerini zorlamasıyla, kilitlenmenin aksine acıyı tüm bedeniyle tadıyordu.
İçinde biriken tüm zehir damlalarını akıtarak havaya gaz dalgası misali yayılmasını sağlıyordu. Zehir bedeninden çıkarak, benimseyecek yeni mekanlar arayışında kovaladı hava akımını. Lakin bulamadı. Acı hafif esintinin kurbanı oluverdi.
Sağlam hücreleri zangır zangır titreyerek deprem göçüntüsü darbelerini vuruyordu bedenine. Temel daha fazla dayanamadı, harabe yığının altında kalarak can çekişti.
Simsiyah gözlerini çerçeveleyen beyazlığın görünür bölgesinde kızıl kılcal damarlar, harita yollarını anımsatıyordu. Acıya giden yolun, en belirgin tarifi..
Ensesini gıdıklayan nefesle aralık gözleri bitkinlik ve yok oluşla kapandı. Yüzüne çarpan havadan, daha sıcak bir etkiydi. Ulaştığı bölgeyi harabeye çevirerek, yıkılışı izlenecek türden bir nefesti.
Sigaranın keskin korkusu, burun deliklerinden sızdı. Şakaklarına bıçak sapladı.
Sessiz adımlar ardından, yanıbaşına ulaşmış koyu kahverengiliklerinin güzelliği uçurumun vahşiliğini seyre çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NAKLİYAT | Anka
AcciónSen benim tüm zerrelerime işleyen, kayıp yanım. Zindanın arasından sızan umut ışığım. Kavurucu sıcakta ki, gölgem. Hayallerin yok oluşunun ortasındaki diriliş. Kötülükten çıkabilecek tek iyilik. Senin masumluğun, kirli bedenimi ayakta tutacak. Varlı...