"Altıya dört yenilmişsin kardeşim." dedi Junmyeon gülerek gazeteye bakarken.
"Yalan söylüyorsun." diye gözlerini büyüttü. Yenilmiş olamazdı.
"Al kendin bak."
Gazeteyi fırlattığında tek eliyle yakaladı. Yazanları okuduğunda kendini koltuğuna adeta attı. Öyle şiddetli bırakmıştı ki kendini az kalsın koltukla birlikte yere düşecekti.
"Öldür beni bunu kaldıramam!" diye bağırdı odanın içinde.
Sesi öyle yüksek çıkmıştı ki şirkettikilerin gözleri Junmyeon'la buluşmuştu.
"Ben de iki haftalığına Duygu ile tatile mi gitsem ne yapsam?"
"Yanımda bana bakacak birileri olsa hallederim işleri de. Yok."
"Anneni çağır yanına."
Ayaklarını masanın üzerine uzattı.
"Genç birini istiyorum."
Dudaklarını büzüp düşündü Junmyeon.
"Şeyi çağır. Neydi adı? Sojin miydi?"
"Benimle dalga mı geçiyorsun? O kızdan nefret ediyorum."
"Neden?"
"Çünkü sürekli beni yiyecekmiş gibi bakıyor. Onun yanında kendimi güvende hissetmiyorum." dedi kollarını vücuduna sararak.
"Senin kimi istediğini biliyorum da. Neyse."
Yerinde dikleşti. Dirseklerini masaya koydu ve çenesini avuç içlerine dayadı. Amacı tatlı olup Jun'un aklına girmekti.
"Onu buraya getiremez misin?"
"O iş yaş."
"Sen halledersin."
"İddaayı kazanan benim neden senin için uğraşıyorum?"
Junmyeon'un komik sinirli yüzüne gülmemek için kendini zor tuttu.
"İyi. Uğraşma. Ben kimim ki?"
Gözlerini devirip telefonunu eline aldı. Karısıyla dünden beri hiç konuşmamıştı. Sabah öyle güzel uyuyordu ki sonsuza kadar onu öyle izlemek istemişti.
"Aleyna'ya mesaj mı atıyorsun?"
"Hayır. Neden atayım?"
"Hiç."
Ayağa kalkıp ceketini giydi.
"Madem iki hafta işleri ben yapacağım bugün kendime izin veriyorum. Bütün gün playstation oynayacağım."
"Bugün iş yok zaten. Yarın bir şeyler gelecek."
'Çok şanslıyım. O kadar şanslıyım ki kendime izin verdiğim gün hiç iş yok.'
Gözleri duvar büyüklüğündeki pencereye takıldı. Derin bir iç geçirip odadan çıktı. İçi camdan atlamak isteği ile dolmuştu ama tabii ki bunu yapmayacaktı. Yaşamayı seviyordu.
Telefonu çaldığında arayan kişiye baktı. Duygu neden onu arıyordu ki?
"Efendim yenge?"
"Baek! Hemen bize gel!"
"Neden?"
"Nasıl unutursun! Bugün Junmyeon'un doğum günü."
"Ah! Tamamen aklımdan çıkmış!"
"Hadi çabuk ol. Ha bir de sana bir sürprizim var."
"Bana mı? Hediye mi aldın yoksa?"
"Öyle de denebilir. Hadi çabuk ol!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miracles In The First Love
Fanfiction••• Hayatının aşkını bekleyen bir kız o kişiyle internetten tanışsaydı neler olurdu? Peki o kızın kardeşi hayatının aşkıyla ablasının düğününde tanışsaydı neler olurdu? Üstelik kız evliyken bu aşk olur muydu? Yoksa deniz kızı masalı gibi kız aşkında...