-7-

135 25 49
                                    

Duygu, evleneceğini söylemek için Junmyeon ile birlikte Türkiye'ye gelmişti. Henüz ailesiyle tanışmamıştı bu yüzden Duygu annesini arayıp bu akşam onlara geleceklerini söylemişti. Annesinin Junmyeon'dan haberi vardı ama babası bilmiyordu. Aleyna'yı da aradıklarında her şey tamamdı. Aleyna, Emre'yi de çağırmıştı ama gelmeyeceğini söylemişti. Aslında bu genç kadının işine gelmişti.

Aleyna, ablasından daha önce gelmişti. Ailecek otururken babası ağzından laf almaya çalışıyordu.

"Nasıl biri? Umarım Türk'tür."

Aleyna gülüp geçmişti bu sorusuna. Cevap vermemişti çünkü yüz ifadesini merak ediyordu babasının.

Her zaman kızlarını kıskanan bir baba olmuştu. Diğer babalardan farklıydı. Hiçbir zaman sert bir baba olmamıştı. Kızlarıyla şakalaşıyor, espriler yapıyor, onlarla her daim ilgileniyordu. Bazı babalar çocuklarını sevdiği halde onlara belli etmezdi ama Çetin sevdiğini belli etmekten çekinmezdi. Dışarıdan her ne kadar soğuk görünse de bunu ailesine yansıtmıyordu.

Kapı çaldığında babası hariç herkes -yani annesi ve Aleyna- ayağa kalktı. Kapıyı açtıklarında oldukça şaşırmışlardı. Junmyeon takım elbise giymiş, elinde çiçek ve çikolatayla tam bir kız istemeye gelmiş damada benziyordu. Junmyeon Yasemin'in elini öpüp alnına koydu. Yasemin, bunun yapılmasından hoşlanmazdı kendini yaşlı hissederdi ama bunu çaktırmadı. Oturma odasına geçtiklerinde Çetin'in gözleri şaşkınlıkla açıldı. Bir 'çekik' damat beklemiyordu.

Junmyeon Çetin'in elini öpüp alnına koydu. Duygu ona yapması gereken şeyleri ve demesi gereken bazı şeyleri öğretmişti.

"Merhaba babacığım."

"Babacığım? Türkçe biliyor mu bu?" diye sordu şaşkınca.

"Hayır baba. Demesi gereken bazı şeyleri öğrettim."

Junmyeon anlamaya çalışan bir ifadeyle onlara bakarken gözlerindeki parıltı kimsenin dikkatinden kaçmamıştı. En sonunda koltuklara oturduklarında Aleyna heyecanla dudaklarını ısırdı. Babası bu genç adamı rahat bırakmazdı. Mutlaka onunla uğraşırdı.

Ablası ve kendisi daha küçükken babaları her zaman onlara şunu derdi "Ben annenizi tam üç kere istemeye gittim. Sizin eşleriniz de sizi benden tam üç kere isteyecek."
Bu biraz acımasızca görünüyordu ama babaları onların basit birer kız olmadıklarını, kendisi için değerli olduklarını göstermek istiyordu.

"Annen ve baban nerede? Kız istemeye böyle mi geldin?" diye sordu Çetin.

Tabii ki Junmyeon anlamamıştı. Gözleri Duygu'yu bulduğunda mahcupça gülümsedi genç kadın. Kendisine çevirmeyeceğini anlayınca bu sefer bakışları karşısında oturan Aleyna'yı buldu. Onunla geçirdiği kısa zamanda bu genç kadının oldukça açık sözlü ve dürüst olduğunu anlamıştı. Acımadan her şeyi söyleyebilirdi.

"Aleyna, bana ne dediklerini çevirir misin?"

"Tabii."

Duygu kardeşine uyarıcı bakışlar atarken Aleyna'nın yaptığı tek şey omuz silkmek olmuştu. Aleyna, babasının dediğini eniştesine çevirirken Junmyeon dikkatle dinliyordu.

"Ah, ailemin pasaport sorunu çıktı. Bu yüzden gelemediler."

Bunu babasına çevirdiğinde babası umursamazca omuzlarını silkti.

"Annen ve baban yanında yoksa kızımı sana veremem. Başka zaman gelin."

"Baba."

"Ne? Ailesi yanında bile değil."

"Ne olmuş yoksa? Ver gitsin işte."

Duygu'nun cesareti karşısında herkes nefesini tutmuş olacakları bekliyordu.
Bir süre huzursuz bir sessizlik oldu. Junmyeon ne olduğunu anlamasa da bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. Kendini boşlukta gibi hissetti genç adam. Sevdiği kadına kavuşamayacaktı. Şu an konuşmak istediği tek kişi Baekhyun'du. Onu avutmasını ve "Her şey yolunda Jun." demesini istiyordu.

"Kahve yapmayacak mısın?" diye sordu Çetin.

Herkes rahat bir nefes verdiğinde Junmyeon da rahatladığını hissetti. Duygu mutfağa doğru ilerlediğinde Junmyeon'a gülümsemeyi de ihmal etmemişti. Kız isteme merasimi beklediğinden daha zor geçiyordu.

"Babam çektiriyor enişteme." dedi Aleyna mutfağa girerken.

"Aynen. Neden geldin? Jun'u yalnız bırakmasaydın."

"Annem korur onu."

İki genç kadın da gülümsedi.

"Acıktım ben ya." dedi Aleyna mutfağın içinde göz gezdirirken.

"Biz gelmeden önce yedik. Sen de atıştır bir şeyler istersen."

"Yok ya boşver."

Aleyna, kahveler hazır olmadan tekrar salona döndü. Kimse konuşmuyordu. Sadece babası gözlerini Junmyeon'a dikmiş bakıyordu. Erkekler erkeklerden anlardı ve Çetin, Junmyeon'un nasıl biri olduğunu anlamaya çalışıyordu.

"Ne işle uğraşıyorsun?"

Genç kadın ona çevirdiğinde Junmyeon anında cevap verdi. Kısa sürede Türkçe öğrenmeyi kafasına not almayı da unutmadı tabii.

"Arkadaşıyla birlikte bir şirketi varmış."

"Zengin yani."

Aleyna bunu çevirmemişti.

"Kaç kardeş?"

Aleyna beş kardeş demek istesede bunu yapmadı. O olgun bir kadındı ve şu an ciddi bir ortamın içerisindeydi.

"Tek çocuk."

"Söyle ona bir dahakine ailesiyle gelsin."

"Baba." dedi Duygu içeriye girer girmez.

"Sen karışma."

Duygu Türk Kahvelerini dağıtırken Junmyeon bu kadına iyi ki evlilik teklifi ettiğini düşündü. Duygu'yu daha önce kimseyi sevmediği kadar seviyordu. Onunla tanışana kadar hiç farklı bir ırktan kızla evleneceği aklının ucundan bile geçmemişti. Ama şu anki durumundan gayet memnundu.

Kahveler içilirken konuşulmadı. Çetin, kendi iç dünyasına dalmış düşünüyordu. Yasemin, Duygu ve Aleyna ise birbirleriyle bakışlarla konuşuyordu. Evet, her ailede vardır değil mi bu? Bazen bir şeyi bakışlarla konuşabilir hatta tartışabilirsiniz.
Junmyeon kendini oldukça gergin hissediyordu. O kadar gergindi ki Taş Adam'a bile rakip olabilirdi.

"Diyeceklerimi harfi harfine çevir ona." dedi Çetin büyük bir ciddiyetle.

Aleyna kafasıyla onu onayladığında konuşmaya başladı.

"Sen iyi bir çocuğa benziyorsun. Hiçbir aile kendi ırkından olmayan birinin çocuğuyla evlenmesini istemez ama görünüşe bakılırsa siz birbirinizi gerçekten çok seviyorsunuz. Kızımı sevdiğini bakışlarından anlayabiliyorum. Umarım kızıma iyi davranırsın demiyorum çünkü ona iyi davranmak zorundasın anladın mı? Kızlarım benim için çok önemli ve eğer Duygu'nun üzüldüğünü duyarsam işte o zaman seni mahvederim ismini söyleyemediğim kişi. Evlenmenize izin veriyorum ama bu böyle olmaz. Ailenle bir kez daha gel. O zaman tamamen kesinleşir."

Bir baba için kızını başka bir adama vermek gerçekten çok zordu. Bu duyguyu daha önce Aleyna'da tatsa da buna alışamamıştı. İki kızı da gitmişti. Artık herkesin kendi hayatı vardı. Çetin'in yapabileceği tek şey iki kızının da mutlu olması için dua etmekti.

Kısa bir bölüm oldu. Önceki yazdığım hikayelerin çoğunda olayları çabuk geliştirdiğim söylenmişti bu yüzden bu hikayede ağırdan almaya çalışıyorum. Ahh ağırdan almak hiç bana göre değil.

Umarım hikayemi okurken zevk alırsınız. Kendinize iyi bakın :*

Miracles In The First LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin