Gözlerimi hafifçe araladığımda kendimi yine küçük çatı katındaki odamda bulmuştum.Ve ne yazık ki bugünü de yaşamak zorunda kalacaktım.İnsanlar be yapardı böyle anlarda?Sabah kalkar kalkmaz şükür ederlerdi değil mi?Ben etmezdim.Ben lanet ederdim.Aldığım her nefes bu tozlu küçük hapishanemde ciğerlerimi yakardı benim.Gözlerim her defasında aynı kabusa uyanırdı.Bu evde.Bu,kocaman ve gösterişli evde,babası tarafından zorla tutulan bahtsız bir kızdım ben.Masallardaki prensesler gibi ama bir fark vardı onlarla aramızda.O da;benim ölene dek bu kaderi yaşamak zorunda olduğumdu.Bu kaderi ben yaşamak istememiştim.Annem bizi doğrurken evde kanamadan ölmüştü ve bunun tüm sorumluluğu benim omuzlarıma yüklenmişti.Peki ama ikizim?
Benimle kuzey ve güney kadar zıt olan ikizim neden el üstünde tutuluyorken ben gereksiz bir nesne gibi küf ve pas kokan bu çatı katına atılmıştım?Onu benden daha üstün kılan erkek olması mıydı?Babamın varisi olması mıydı?Tamam,zaten ben demiyorum ki bana da ona davrandığı gibi davransın.Sadece bana böcek muamelesi yapmasın istiyordum.Kendi evimde besleme gibi dolaşmak,yaşamak istemiyordum.Eğer bunların hiçbirisini yapmayacaksa hiç olmazsa beni hapsettiği bu kuleden çıkarsın.18 yıllık hayatım boyunca bunu kendim isteyerek yaptım diyebileceğim birşey yoktu.Bazen delirecek gibi oluyordum ve böyle zamanlarda yaptığım tek şey şarkı dinlemek ya da söylemekti.Babam sağ olsun sayesinde insanlarla bile doğru düzgün iletişime geçemediğim için bazen kendimi anlatamadığımda hemen bir şarkı patlatıp kendimi öyle açıklıyordum.Ve bu da babamın sinirden köpürmesine ve bana oda hapsi vermesine neden oluyordu.Sanki bunu yapmasa odamdan çıktığım vardı.Evde ruh gibi yaşıyordum resmen.Bazen eve gelen temizlikçiler beni görüp korkuyordu.Ne yapsın kadıncağızlar,yüzü kireç gibi olan birisi çatı katında durup gözlerini onlara dikince biraz tuhaf oluyordu tabi.Ama ne yapayım?Eşyalarımın yerlerinin değişmesini sevmiyordum bu yüzden de onları daha dikkatli inceliyordum.Sonra onlarım peşinden bir de ben girişiyordum.
Çalar saatim komidinin üzerinde titremeye başlayınca elimi uzattım ve durdurdum.Babamın gitmemi istediği okula gitmem gerekiyordu.Kesinlikle babamın istediği hayatı yaşıyordum.Giyimime bile karışıyordu.Hatta gülüşlerime bile.Sırf o yorum yapmasın diye onun yanındayken gülümsemiyordum.Surat da asmıyordum.Tam da onun istediği gibi güçlü ve istikrarlı bir sıfat bürünüyordum.Hah!Yani kendimin tam tersini yapıyor,babamın ağzına laf vermiyordum.Hangi insanın hayat felsefesi 'Babana ben demiştim dedirtme.'ydi ki?Benimki öyleydi.O adamın sesine bile tahammülüm kalmamıştı.Canımı yakmaktan başka hiçbir işe yaramıyordu.
Yataktan kalktım ve giyiniş sırama göre katlayıp sandalyenin üzerine koyduğum formalarımı giymek için hazırlandım.Evet biliyorum,biliyorum.Takıntılı değilim ama düzenli birisi olduğum kabul.Siz de tek başınıza hapis hayatı yaşayın,sizi de görelim.
Formalarımı giyinip saçlarımı düzgün bir at kuyruğu yaptım.Babamın isteğiydi bu da.Eğer onun soyadını taşıyorsam herkesin parmakla gösterdiği müthiş bir insan olmalıymışım.Halbuki kimsenin bana imrenerek baktığı yoktu.İğrenerek bakmak onlara daha cazip geliyordu sanırım.Yadırgamıyorum.Şahsen benim aynada yüzümü görmeye tahammülüm yok.
Tel tokayla ensemden sarkan kısa tutamları da düzgünce tutturduktan sonra aşağı inmek için çantamı hazırlamaya başladım.Babam bir ton laf edecekti.Bu yüzünün hali ne diye ama her zaman ki gibi umursamayacaktım.O adam bunların hiçbirini hak etmiyordu.Çocukları arasında zengin ve fakir gibi ayrım yapan sözde babaydı işte.Böyle zamanlarda sebepsizce annemi özlüyordum.Hiç tanımamış dahi olsam burada olsaydı beni korurdu.Bunu biliyordum.Umarım gittiği yerden halimi görüp çok üzülmüyordur.
Çatı katından aşağıdaki koridora açılan kapağı açtım (evet bu bir nebze benim odamın kapısıydı) ve raylı merdiveni aşağıya sarkıtıp koridora indim.Raylı merdiveni aşağıdan ittirip zıplayarak güç bela kapağı kapattım.Ellerimi birbirine vurup silkeledim ve üzerimi düzeltip merdivenlere yöneldim.Abim ve babam çoktan kahvaltı masasına oturmuştu.Zaten beni beklemeleri mucize olurdu ve babam hayal kurmayı ve mucizelere inanmayı yasaklamıştı.Çünkü bunlar ona göre boş uğraşlardı.O zaten bizim hayatımızı daha biz doğmadan planlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ
RomanceBizim hikayemiz yıllar önce başlamıştı. Bir gölün kenarında her şeyden habersiz oynarken şekillendi kaderimiz.Bir hayaldi,bir umuttu ve bir bekleyiş... Yıllar sonra birbirlerini bulan siyah bir mürekkep ile beyaz bir sayfanın hikayesidir.