B:4

32.4K 1.1K 50
                                    

Berat yengesini mezarlıktan eve getirdi ve odasına çıkardı. Şimdiden zorlanmaya başlamıştı. Annesinin yanına gitti. Bugün mezarlıkta tekrar bayılmıştı ve bu karmaşada hiç uğrayamamıştı yanına. Eve sürekli başsağlığına gelenler oluyordu. Yusuf ağayı yeni defnetmelerinin verdiği acının üzerine birde yorgunluk eklenmişti.

Fatma anne Buğlemi mezarlıkta bıraktıklarını farkedince ilk işi Berat'ı gönderip onu ordan getirtmek oldu. Akşama kadar gelen giden herkes Buğlemin ne olacağını sormuştu. Fatma anne bu sorunun cevabını biliyordu ama dile getirememişti. Ve dile getirmek de istemiyordu. Ama kendisi dile getirmese bile mutlaka söylenecek ve bu törede uygulanacaktı. Akşam iki gün sonra aşiretin toplanacağını öğrenmişti. Karar şimdiden verilmişti. Bunu düşündükçe başının ağrısı daha da artıyordu. Berat'ı karşısında görünce ilk işi Buğlemi sormak oldu.

'Getirdin mi oğlum Buğlemi'

'Getirdim anne. Odasında şimdi'

Dilinin altında ki baklayı çıkarmamk için zor tutuyordu. Olacakları Berat'a söyleyip hazırlıklı olmasını sağlamalıydı ama oğlunun bu yıkılmış halini görünce vazgeçti. Sabah ilk önce Buğlemle konuşacaktı bu konuyu. Önce onu ikna etmeliydi. Eğer o kabul ederse Berat'ı ikna etmek daha kolay olacaktı.

Buğlem odasına girdiğinde üzerinde ki çamurlu kıyafetlere aldırmadan yatağın içine girdi. Biliyordu Yusuf gelmeyecekti ama o yinede bekleyecekti. Aldığı her nefeste bekleyecekti onu. Bİr gün o nefesler tükenecekti ve Yusuf'a kavuşacaktı. Gözlerinde hissetiği yaşlarla daha çok ağlayacağını farketti. Artık ağlamaktan ve uykusuzluktan yanan gözlerine daha fazla işkence etmemek için gözlerini kapattı uyumaya çalıştı.

Şimdi herkes için daha zor bir gün başlıyordu. Buğlem gece kesik kesik uykularında rüyasında hep Yusuf'u görmüştü. Her seferinde bırakıp gidiyordu onu sevdiği. En son gördüğü rüyadan sonra bir daha ayrılık görmek istemediği için uyumaktan vazgeçti ve yatakta doğrulup oturdu. Gün yeni yeni aydınlanıyordu ve artık karanlık olmadığı için Yusuf'un mezarına gidebilirdi. Üzerinde ki çamurlu kıyafetlere aldırmadan evden çıkıp gitti. Mezarlık evlerine yakın değildi ama umursamadı. Yürüyerek vardı sevdiğinin yanıbaşına.

'Bİr sabah uyandığında o olmayacak yanında. Huzur veren sesini duyamayacaksın ve ömrüne ömür katan gülüşünü göremeyeceksin. Bİr sabah uyanacakın ve bütün dünya yok olmuş olacak. Güneş artık seni ısıtmayacak. Yıldızlar geceleri yol göstermeyecek sana. Sonra gelecekler yanına diyecekler ki. Hayata geri dön artık dünyalar senin olsun. Sende onlara cevap vereceksin. Sevdiğim yanımda olmayınca dünyalar benim olsa kaçyazar...'

'Öyle değil mi Yusuf şimdi sen yoksun dünyalar benim olsa kaç yazar. Benim için bu dünyada sadece sen varsın. Senin özlemin var. Evet bu dünyada seni özlemek var ve bu dayanılması imkansız bir şey.'

Buğlem Yusuf'un toprağına sarıldı. Bu sefer ki sarılması daha sıkıydı. Başını da toprağın üzerine koydu ve sessizce ağlamaya başladı. İki günlük uykusuzluğu gözlerini yakıyordu. Çok geçmeden mezarın başında uyuyakaldı.

Fatma anne bir an önce Buğlemle konuşmak istiyordu. İçinde ki evlat acısını dindiremiyordu. Buğlemin Yusuf'u ne kadar çok sevdiğini biliyordu. Ve Buğlemi gördükçe evlat acısının bir nebzede olsun hafiflediğini hissediyordu. Hem acısını dindirmek hemde yarın aşiretin vereceği karar hakkında konuşmak için odasına girdi Buğlemin.

Bİr kaç gün önce hevesle hazırladıkları, her yeri bembeyaz olan odayı görünce içi yandı Fatma annenin. Gencecik oğlunun hayalleri yarıda kalmıştı. Fatma anne yatağa baktığında bembeyaz yatağın çamur içnde olduğunu gördü. Ve yatak boştu. Buğlem yoktu. Sabahın erken saatlerinde nereye gitmiş olabilirid ki. Hemen bulunduğu odadan çıkıp Berat'ın odasına girdi. Berat uyuyordu. Bu telaşede en çok o yorulmuş, o yıpranmıştı. Bir oğlunun acısı, diğer oğlunun bu yorgun hali bitiriyordu kadını. tÜm hayat enerjisini içinden çekiyorlardı sanki.

Miras Kavlettiler (DÜZENLENİYOR...)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin