Anne olmak güzeldi. Kutsaldı. Çocuğunun her canının yanmasında keşke benim başıma gelsin demekti. Elbette Buğlem'de anne olmak istiyordu. Ama bir gün hamile kalırsa bebeğinin babası Berat olacaktı ve daha ana rahmine bile düşmemiş bebeğinden nefret etmişti. Yzünü ekşitti ve bu düşünceyi kafasından sildi. Berat'ın çocuğunu doğurmayacaktı.
'Neden Buğlem. Sen neden benim çocuğumu doğurmuyorsun.'
Buğlem aklından silmeye çalıştıkça daha duyduklarıyla gözlerinde sürekli bir bebek canlanıyordu. Ama o bu bebeği görmek istemiyordu. gÖzlerini açıp etrafına bakındı. Bu hayalden bir an önce kurtulmalıydı.
'Anneler bebeklerini çok severler Berat ağa. Hatta kendilerinden bile çok severler. Ama eğer senin çocuğunu doğrurursam ondan ancak nefret ederim. Sadece nefret'
Sabırdan sonra söylenen sözler, yapılan davranışlar çok ağır olurdu. Berat şu an tamda o noktadaydı. Sabrı tükenmişti ve sinirden ne yapacağını şaşırmıştı. Karısı söylediklerinden sonra bir anda yataktan kalmıştı. Berat ağa da yattığı yerden doğruldu ve ellerini saçlarından geçirdi. Başucunda ki düğmeden ışığı açtı. Ateş saçan gözleriyle karısına baktı.
'Madem çocuk doğurmayacaksın. Öyleyse bu evde ne işin var'
Buğlem karşısında duran adaa korkuyla bakıyordu. Zİra kocasının gözleri yeşilden siyaha dönmüştü. Korkudan titriyordu. Ve söylediği söze verecek bir cevap bulamıyordu. Susmaktan başka yapacak bir şeyi yoktu.
'Sabahtan beri bülbül gibi şakıyosun. Şimdi mi susacağın tuttu gelin ağam. Söyle hadi tekrar söyle. Senden çocuk istemiyorum. Doğurmayacağım de.'
Buğlem ağzını açtı. Boyun eğmeyecekti karşısında ki adama. Konuşacaktı. Düşüncelerini ifade edecekti.
'Ama şunu unutma o kelimeleri söylediğin anda bu evlilik biter. Ve unutma bu evlilik biterse benim kaybedeceğim bir şey olmaz ama sen önce küçük kız kardeşini sonra da canını kaybedersin'
Berat söylemek istemediği kelimeleri karısının yüzüne sarfetmişti. Öyle bir noktaya gelmişti ki kendini tutamadı ama söyler söylemezde pişman oldu. Hayatında en yapmam dedği şeyleri yaptırıyordu hayat ona. KArısını tehdit etmişti. Hemde bu tehdite küçücük bir kız çocuğunu alet etmişti. Bu zamana kadar aklından böyle bir düşünce bile geçmemişken o sözler nasıl çıkmıştı ağzından. Buğlemle bile evlenmek istemeyen bir adam küçük bir kızla hayatta evlenmezdi.
İçini saran öfkeden bir türlü kurtulamıyordu. Zira öfkesi o kadar büyüktü ki içinde ki vicdan bir türlü harekete geçemiyordu. Karşısında ki kadına daha fazla tahammül edemeyeceğini anlayınca kapıyı çarpıp çıktı. Eski odasına attı kendini. Hala kendi yatağı, kendi eşyaları duruyordu burada. Bu aralar huzur bulduğu tek yerdi. Yalnız kalmak iyi geliyordu. Ne çok özlemişti bu odada tek başına uyuduğu günleri. Evlilik zor işti ve Berat ağa bu işin üstesinden gelemiyordu. Yatağın içine girdi ve gözlerini kapadı. Sabah erkenden kalkması gerekiyordu ve bu yüzden de uyuması lazımdı. Ama yalnız kalınca içinde ki vicdan sonunda ortaya çıkmıştı. KArısı eğer o cümleyi tekrar söylese ne yapacaktı. O anlık sinirle karısının kolundan tutup dışarıya atardı. Içinden şükretti. İyi ki bu olayları yaşamadığına. İyi ki karısının aynı cümleyi tekrar söylemediğine. Yoksa düzene koymaya çalıştığı hayatı iyice tepetaklak olacaktı. Kendini birazcık skainleşirmeyi başarınca kapanan gözlerine daha fazla diretmeden kendini uykuya teslim etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miras Kavlettiler (DÜZENLENİYOR...)
Ficción GeneralDüğün günü sevdiği adamın ölmesi üzerine kayınbiraderiyle evlendirilimişti Buğlem. Hayatının bittiğini düşünüyordu. Artık yarını yoktu onun, geleceği yoktu. Sadece dünler vardı onun için ve daha önceleri. Kalbinde ise sadece sevdiği adam olacaktı...