Buğlem kocasının söylediği cümleye karşılık vermedi. Yatağın üzerine çıkardığı kıyafetleri aldı ve banyoya girdi. Üzerinde ki sarılı olan havluyu çıkarıp kıyafetlerini giydi ve saçlarını da taradıktan sonra banyodan çıktı. Saçlarını topuz yaptıktan sonra banyodan çıktı. Şifonyerin çekmecesini açıp içinden sürmesini çıkardı. Ve gözlerine sürdü. Kocası sandığın üzerinden bir yazma alıp yanına geldi ve yazmayı başına örttü.
Kadınların odasına girdiğinde sessizce yerine oturdu Buğlem. Kafasını yerden kaldırmıyordu. Ara ara kayınvalidesine kaçamak bakışlar atıyordu. Ama kayınvalidesi kendisine baktığında hemen kafasını çeviriyordu. Göz göze gelmemeye çalışıyordu. Aynı odada bulunmak bile Buğlem için yeterince utanç vericiydi. Bİrde göz göze gelseler yerin dibine girecekti.
Misafirler geldiğinde bütün ev halkı karşılama töreni için avluya çıkmıştı. Buğlem önce babasının yanına gidip elini öptü. Babasının yanından ayrılacakken hiç beklenmedik bir hareketle karşılaştı. Babası ona sarılmıştı. Akpınar aşiretinin İbrahim ağası, bu zamana kadar en yakınlarına bile göstermekten çekinmediği buzdan duvarlarını kırmış kızına sarılmıştı. Buğlem şaşkınlık içinde babasının sarılışına karşılık verdi. Babasından ayrıldıktan sonra abisine sarıldı. Abisi de sıkıca sarılıyordu ona. Buğlem abisiyle her zaman iyi anlaşsada bugün sanki daha bir farklıydı.
'Teşekkür ederim'
Abisinin ne için teşekkür ettiğini anlam veremesede abisinden ayrılırken gülümsemişti. Sıra annesindeydi. Annesi öyle sıkı sarılıyordu ki Buğlem bir an kemiklerinin kırılacağını sanmıştı. Ama bu durumdan hi şikayetçi değildi. Çünkü en çok annesini özlemişti. Annesinin yanında duran küçük kardeşine baktı. Biraz eğilip Dilay'ada sarıldı. Aralarında ki on yaş farktan dolayı pek anlaşamasalarda severdi kız kardeşini. Ama uzaktayken daha başkaydı sanki. En özlemem dediğini bile özlüyordu insan. En sona kalan kişiye baktı. Büşra karşısında duruyordu. BÜşraya da kısaca sarıldı ve hoşgeldin dedi. Büşra ile aynı yaştaydılar ama daha önce hiç görüşmemişlerdi. Abisinin anlattığı kadarını biliyordu sadece. Ama çok sıcakkanlı olduğunu duymuştu. İki gün burada kalacağına göre Büşra ile iyi anlaşacağını umuyordu.
Selamlaşma faslı bitince herkes içeriye geçti. Erkekler endi odalarına kadınlar ise kendi odalarına geçtiler. Çok geçmeden de sofralar kurulmaya başlandı. Hani sofrada bir kuş sütü eksik derlerdiya aynen öyleydi. Tabakların hepsi dolu doluydu. Menülerde zengindi. Bütün yemekler muhteşemdi. Fatma anne hepsini bu gün için özel yaptırmıştı. Hatta bu gün için eve iki çalışan daha getirmişti. Sonuçta kızı gelin gittikten sonra ilk kez geliyordu ve her şey mükemmel olmalıydı.
Buğlem sohbet edenlere özenerek bakıyordu. Herkes birbiriyle konuşuyordu. Ortamda sadece Büşra ve kendisi konuşamıyordu. Bu da yeni gelin olmanın zorluklarından biriydi. Bİrisi sana soru sormadıkça konuşamıyorlardı.
Buğlem kapıya baktığında Aslı'nın sessizce kendisini çağırdığını farketti. Oturduğu yerden kalkı dışarıya çıktı.
'Gelin ağam. Erkekler kahve istedi. İbrahim ağa senin yapmanı istedi'
Buğlem ikinci şaşkınlığını yaşıyordu. Babası ilk defa kızının elinden kahve içmek istemişti. Mutfağa girdi ve kahveleri yaptı. Erkeklerin odasına girdiğinde babasına kahve uzatırken, gözlerinde ki hüzünü farketti. Babası, hüzünlü gözlerle bakıyordu. Bir anda neden böyle davrandığını farketti. Tamam inkar edemezdi babası kendisine hiç bir zaman kötü davranamamıştı ama hiç böyle sevgiyle davranmamıştı. Diğer kahveleri de ikram ettikten sonra odadn çıktı ve kadınlara kahve yapıp götürdü
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miras Kavlettiler (DÜZENLENİYOR...)
General FictionDüğün günü sevdiği adamın ölmesi üzerine kayınbiraderiyle evlendirilimişti Buğlem. Hayatının bittiğini düşünüyordu. Artık yarını yoktu onun, geleceği yoktu. Sadece dünler vardı onun için ve daha önceleri. Kalbinde ise sadece sevdiği adam olacaktı...