Bu hayatta imkansızlar vardı. Olmayacağını bile bile bir şeyler isterdi insanlar senden. İnsanları ikna etmek kolaydı ya peki hayat. Onu nasıl ikna edeceklerdi. EMine yengenin sözleri bir süre çıkmadı Buğlemin zihninden.
'Sevdiğin yanında yoksa yanındakini sev.'
Bu imkansızı istemek değil miydi. Bu resmen hadi çıkar çoraplarını şu gürül gürül yanan ateşin üzerine bas demekti. Yada haydi gir suyun altına orada nefes al demek gibiydi. Ondan Yusuf'u unutup Berat'ı sevmesini istiyorlardı. İnsan sevdiğini hiç unutabilir miydi. Elbette unutamazdı. Hele ki çok sevmişsen dillere destan olacak bir aşkın varsa bu imkansızdan daha da imkansızdı.
Evet kendisi de biliyordu artık sevdiği gelmeyecekti. Sevdiği hiç gelemyecekti. HAni derlerdi ya Allah'tan ümit kesilmez diye. Bu sözün sadece ölümün üzerinde bir tesiri yoktu. Ama bu hayat zaten gelip geçici bir heves değil miydi. Esas hayatlarımızı biz öteki dünyada yaşamayacak mıydık. Belki bu dünyada değilse bile öbür dünyada sevdiğiyle olacaktı. Kimse bu umudunu elinden alamazdı. Ve kimse ondan Berat'ı sevmesini isteyemezdi.
Emine yengenin yanından ayrılıp tekrardan odaya döndü. Şimdi bütün gün bu odada kalacaktı. Yeni gelinler evliliklerinin ilk günü odalarında kalırdı. Hemde kocalarıyla beraber. Bütün bir gün bu odada ne yapacaklardı ikisi. Buğlemin sıkıntıdan patlayacağı kesindi. Yatağına geri girdi. Sırtını dönüp uuyacakken Berat kolundan tutup kendisine çevirdi. Önce karşısında ki adama sonra kolunu tutan ele şaşkınca baktı. Ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordu.
'Bizim kültürümüzde kocana sırtını dönüp yatamazsın. Çok ayıp Buğlem'
Duyduklarından sonra gözlerini kısıp yanında yatan adama baktı Buğlem. Bu ne demekti ki şimdi. Sevmediği, istemediği ve gece zorla koynuna giren adama sarılıp uyumayı düşünmüyordu ve buz sözlerle donakalmıştı. Canı yanıyordu aslında. Berat ona kocası olduğunu hatırlatığı çin canı yanıyordu. Onun da canı yansın istiyordu. Çektiği acıları biraz olsun bu adamda anlasın istiyordu.
'Bizim kültürümüzde de kardeş karısına yan gözle bakmak yoktur Berat ağa.'
Berat bunu beklemiyordu. Bu sözleri duymayı haketmemişti. Bİr kez olsun yanındaki kadına yan gözle bakmamıştı. O hep gözünde abisinin sevdiği kadın, yengesiydi. Ama Buğlemin unuttuğu bir şey vardı. O artık Berat ağanın karısıydı.
Sözleri üzerine Berat'ın şaşkınlığından faydalanarak yataktan kalkmak istedi. Am sadece istedi. Kalkacağı sırada kolundan tutup engelledi Berat. Buğlem ileri gitmişti ve bunun kendisi de farkındaydı. Sözleriyle karşısında ki adamı ne kadar öfkelendirdiğinin de farkındaydı. Berat'ın yeşil gözleri alev püskürüyordu. Bİr an da üzeirne çıkan bedenle Buğlemin gözleri dolmaya başladı. Üzerinde ki pijamalrı yırtmış ve zorla birlikte oluyordu Buğlemle. Her hareketinde canını biraz daha yakıyordu altında yatan karısının. Delirmiş gibiydi ve gözleri öfkeden hiç bir şey görmüyordu. Tek bir amacı vardı. Oda Buğleme kendi karısı olduğunu ispat etmekti.
Berat yatağa geri indiğinde içini saran pişmanlık duygusuna engel olamadı. Öyle şeyler vardı ki hayatta insan daha yapmadan pişmanlık duyardı ama yinede yaparlardı. Berat'da o durumdaydı şu an. Canı çok yanıyordu. Birlikte olduğu kendi karısıydı ama aynı zamanda abisinin deli gibi sevdiği kadındı.
Buğlem odada duramayıp banyoya girdi. İkinci kez olmuştu bu. Tam ikinci kez Berat ağanın karısı olmuştu . SÖylediği sözden pişmandı. Aslında bundan sonra zarar görmemk için ağzını bile açmamaya niyetlendi ama kendini tutamayıp konuşacağını biliyordu. Bu yaşadıklarını ölse unutmayacaktı. Daha bu sabah ona 'Sevdiğin yanında yoksa yanındakini sev' diyenlere soracağı bir şey vardı. Böyle bir adamı nasıl sevebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miras Kavlettiler (DÜZENLENİYOR...)
Ficción GeneralDüğün günü sevdiği adamın ölmesi üzerine kayınbiraderiyle evlendirilimişti Buğlem. Hayatının bittiğini düşünüyordu. Artık yarını yoktu onun, geleceği yoktu. Sadece dünler vardı onun için ve daha önceleri. Kalbinde ise sadece sevdiği adam olacaktı...