Buğlem duyduklarının şokunu atlatmaya çalışıyordu. Fatma anne ondan Berat'la evlenemsini istiyordu. Buğlem bunu yapamazdı. Yapmak istemiyordu. Sevdiği adamın kardeşine kadınlık edemezdi.
'Ben. Ben bunu yapamam.'
Fatma anne de biliyordu. Buğlemin bunu kabul etmeyeceğini. Cebinden çıkardığı mendille deminden beri akan göz yaşlarını sildi. O da istemezdi. Bir oğlunun sevdiğini öteki oğluna vermeye ama töreye de boyun eğmek zorundaydı. Eğer bu evlilik gerçekleşmezse iki kişi canından olacaktı.
'Söylediğim şeyin senin için ne kadar zor olduğunu biliyorum kızım. Ama bizim törelerimiz var. Sen bu konağa normal şartlar altında gelin gelmş olsaydın ben ne yapar ne eder bu evliliğe izin vermezdim. Ama evlenmezsen olacakları bir düşünsene. Aşiret ilk olarak berdeli bozacak. Ve bu berdelin ilk kurbanı senin abin. İkinci kurbanı da benim kızım. Sadece oda değil. Sen kabul etmedin diye baban berdeli bozacak mı. Senin yerine Dİlayı gönderirilerse buraya.'
Buğlem Fatma annenin sözlerini düşündü. Haklıydı. Berdel bozulursa ilk abisi ölecekti. Peki kıyabilir miyidi abisine. Kıyamazdı. Zaten o kıysa bile babası kıyamazdı. Akpınar aşiretinin ağasını tek veliahtını bilerek ateşe atmazdı. Oğluna kıymazdı babası ama henüz 10 yaşında ki küçük Dilaya kıyar bu konağa gelin ederdi. Başa çaresi yok muydu ki bu işin. Kendi kabul etse bile Berat. Berat ne diyecekti bu işe. O kabul edecek miydi. Buğlem köşeye sıkışmıştı. Düşünüyordu ama hiç bir çıkış kapısı bulamıyordu ve kabul etmekten başka bir çaresi yoktu.
'Tamam. Berat'la evleneceğim.'
Fatma anne yanında oturan gelinine buruk bir tebessüm gönderdi. Oğlunun acısı yüreğini dağlarken bu evliliğin getireceğini mutsuzluk parampara ediyordu kadının içini. Buğlem kabul etmişti evlenmeyi. Kabul etmekten başka bir çaresi yoktu. Çünkü hayatta ki tek tutunağını sevdiği adamı kaybetmişti. Peki ya Berat. O nasıl kabul edecekti ki bu evliliği. Onun sevdiği kadın hayattaydı. Berat'ı ikna etmek çok daha zor olacaktı.
Fatma anne Buğlemin sırtını sıazlayıp odadan çıktı. Buğlem yanında duran yastığı eline aldı. Yüzünü yastığa kapatıp ağlamaya başladı.
'Konuşmak istiyorum ama kelimeler bopazımda düğümlendi. Bazen ağlamak istiyorum ama gözyaşlarım kuruyor akmıyor. Sonra bir başlıyorum ağlamaya durduramıyorum gözyaşlarımı. Anlatmaya kelimeler yetmiyor duygularımı. Bilinmeyenlerin bilmecesinde kaldım sanki yoruldum. Duyuyor musun Yusuf. Görüyor musun yaşadıklarımı. Senin acı yetmiyormuş gibi. Birde kardeşinle evleniyorum ben. Ama ne olur kızma bana. Eğer görüyorsan biliyosundur. Hissediyorsundur. Ben isteyerek evlenmiyorum onunla. Ama korumam gerekiyor Yusuf. Bir kere ölümün acısını tatmışken o acıyı bir daha yaşayamam. Abimi yada kardeşimi toprağa veremem ne olur anla beni.'
Fatma anne odaya girdiğinde bıraktığı fotoğrafı tekrardan eline aldı. Ne kadar çok konuşmak istiyordu. Ne çok şey anlatmak istiyordu. Aslında istediği tam olarak bu değildi. Yusuf'un da ona cevap vermesini istiyordu.
'Sen gittikten sonra hayatın hiç bir anlamı kalmadı biliyor musun. Hani şimdi biri yanıma gelse de bana gülümse dese yapamam. Sen gideli daha iki gün oldu ama gülümsemeyi unuttum. Bundan sonrada hatırlayabileceğimi sanmıyorum. Ama sana yalan söylemek istemiyorum. Bu sabah, bu sabah gerçekten gülümsedim. Rüya mıydı ya da gerçek miydi bilmiyorum. Ama ben hissettim Yusuf seni yanımda hissettim. Seni gördüm. Gİtme dedim ama sen beni dinlemedin. Tekrar tekrar gitme dedim. Yalvardım sana. SOnra yanıma geldin. Ben öyle sıkı sarıldım ki sana. Kokunu çektim içime. Sen gibi kokmuyordu aslında. Sadece. Sadece parfümünün kokusu aynıydı. Üzüldüm Yusuf'um. Çok üzüldüm. Toprak o güzel kokunu da mı aldı senden. Olsun. Ben hiç unutmayacağım ki sesin kokunu. Hep canlandıracağım zihninde. Sen yoksan bile kokun bende hep baki kalacak.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miras Kavlettiler (DÜZENLENİYOR...)
Aktuelle LiteraturDüğün günü sevdiği adamın ölmesi üzerine kayınbiraderiyle evlendirilimişti Buğlem. Hayatının bittiğini düşünüyordu. Artık yarını yoktu onun, geleceği yoktu. Sadece dünler vardı onun için ve daha önceleri. Kalbinde ise sadece sevdiği adam olacaktı...