Hani büyükler diyorlardı ya; baba evinden çıktıktan sonra o evi bir daha asla kendi evin gibi göremezsin diye doğruydu işte. Buğlem bunu anlamıştı. Herkes orada çok iyi davranmıştı ona. Tıpkı eski günlerde ki gibi. Hatta eski günlerden bile daha güzel karşılamışlardı ama hiç bir şey eskisi gibi olmuyordu işte. Orada gördüğü kabuslardan da bunu açıkca anlamıştı.
Konağa geldiğinde direk odasına çıktı. Odasını çok özlemişti. Elinde ki küçük valizi yatağın yanına bıraktı ve sırtüstü yatağına uzandı. Iki gündr uykusuzluk çekiyrdu. Aslında şimdi gözlerini kapasa ne güzel uyurdu ama önce aşağıya inmesi ve Fatma annesini görmesi gerekiyordu.
Yattığı yerden doğrulduğunda odada gözüne çarpan değişikliklere baktı. Çeyiz sandığı camın önünde değildi. Camın önünde beyaz renkli yastıkları olan bir kanepe vardı. Yataktan doğrulup kanepenin yanına gitti ve oturdu. Gerçekten çok rahattı. Bİraz incelediğinde yatak odasıyla çok uyumlu olduğunu farketti. Berat ağa dikkatliydi demekki. Kanepeyi seçerken odaya uygun olarak seçmişti.
Aslında bu kanepe yataktan bile daha rahattı. Gece burada uyumayı ne çok isterdi ama kocasının izin vermeyeceğini bildiği için bu hayalinden vazgeçti. Odada yeterince oyalandığını fark edince dolabı açtı ve içinden gündelik kıyafetlerinden birini alıp giydi. Ve aşağıya indi. İnerken evin içine göz gezdiriyordu. Ne kadar inkar etsede aradığı kişi beliydi. Gözleri kocasını arıyordu. Ama saat akşam üzeri dörde geliyordu ve kocası bu saatte evde olmazdı. Alt kata indiğinde kadınların odasına girecekken kapının açılmasıyla dış kapıya yöneldi. İçeri giren kişiyi görünce hafif tebessüm etti. Kocası gelmişti. Yanına ilerledi.
'Hoşgeldin.'
Berat ağa karısının alnından öptü.
'asıl sen hoşgeldin gelin ağam'
Buğlem cevap verecekken kocası onu beklemeden yanından ayrılıp gitti. Ne olduğuna bir anlam verememişti. İki günde bir şeyler olmuştu sanki. Omuz silkip devam etti. Kocası kendisini umursamıyorsa, o kocasını hiç umursamazdı. Aklında ki düşünceleri bir kenara bırakıp kadınların odasına girdi.
Akşam erkenden izin isteyip odasına geldi. İki gündür uyumamanın verdiği yorgunluğa dayanamıyordu artık. Gidip bir an önce uyumalıydı. Odasına girip ışığı açtı. Dolaptan pijamalrını çıkaracağı zaman gördüğü ilaçlarla unuttuğu şeyi hatırlamıştı. Bugün regli bitmişti ve ilaca başlamalıydı. İlacı dolaptan aldı. Komodinin üzerinde duran sürahiden bardağa suyu doldurdu ve ilacı çıkarıp avucuna aldı. Kararsız kalmıştı. Eğer bu ilacı içerse planladığı gibi olacaktı. Bu ilacı içtiğini kimse bilmeyecekti. Ve bir kaç ay sonra kısır olduğunu söyleyip üzerine kuma alacaktı. Böylece Berat ağa diğer karısıyla ilgilenirken Buğlem'de tek başına hayatını sürdürecek ve Yusuf'unun hayaliyle yaşayacaktı.
Dİğer seçenek ise ilacı içmemekti. O zaman kendisi Berat ağanın çocuklarını doğuracak ve ömür boyu kadınlık yapacaktı. Aslında çocuk fikri iyiydi ama Berat ağaya kadınlık yapma kısmı ağır geliyordu kendisine. Düşündü bu zamana kadar kocasıyla yaşadıklarını. Ama bir türlü karar veremiyordu. Elinde ki ilaca dalıp giderken kapının açıldığının farkında bile değildi.
'Buğlem yapma. İçme o ilacı.'
Berat ağanın korktuğu başına gelmişti işte. Düşünmekten kaçtığı şeyle yüzyüzeydi şu an. Kendi kendine teselli vermişti sürekli. Evliliğin ilk günleriydi. Çok sıkıntıdaydık o yüzden almıştı ama içmemişti demişti. Hİç bir zaman da içmeyeceğini düşünüyordu ama ilaç karısının elindeydi. İçecekti. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miras Kavlettiler (DÜZENLENİYOR...)
Genel KurguDüğün günü sevdiği adamın ölmesi üzerine kayınbiraderiyle evlendirilimişti Buğlem. Hayatının bittiğini düşünüyordu. Artık yarını yoktu onun, geleceği yoktu. Sadece dünler vardı onun için ve daha önceleri. Kalbinde ise sadece sevdiği adam olacaktı...