Coldplay • Trouble
Kalbim, göğüs kafesimde düşüncelerimi denetliyor ve aklımı istilâ ederek beynimin derinliklerine mesaj sızdırmak istiyordu. Fakat zihnime kazınan gerçekler damarlarımdam ulaşan mesajı kabul etmiyor, onun kazınan izleri doldurmasını istemiyordu.
Merih, karanlığında ki paslanmış kafeste ruhumu saklıyordu. Ondan kurtulmak istiyordum. Ellerim beynimden gelen emirle soğuk parmaklıklara tutunuyorlardı. Ruhumu tutsaklığından men etmek istiyordum. Çünkü onun karanlığında boğuluyordum.
Ellerim, kurtulmaya çalışmaktan yorulmuştu artık. Avucumun içinde demir parmaklıkların izi yansıyordu gözlerime. Ve o demirden işlenen soğuk, içimin ürpermesine yol açıp gözlerime nefreti bahşediyordu.Gökyüzüne baktım. Gözlerime yansıyan görüntü sürekli parçalanıp bir araya gelen umutlarıma şifa oluyor gibiydi. Zihnim, derinliğinde barındırdığı kötü duyguları bakışlarıma yansıtmıştı.
Gökyüzü bakışlarımı farketmiş ve oradan hüznün boğukluğunu alıyordu. Gözlerimi kamaştıran güneş ise umudun hiçbir zaman tükenmeyeceğini kanıtlamak istercesine yüzümü ısıtıyordu.
Gözlerimi kapadım ve bu ânın tadına varmanın uzun süreceğini umut ettim.2 gün önce, kötü adamın karanlık atmosferinden kurtulduktan sonra oranın bir spor salonu olduğunu kavramıştım. Çıkış kapısının üzerindeki tabela bana bunu göstermişti.
Ringin bulunduğu o yerden çıktıktan sonra nerede olduğunu ve ne yapacağını bilmeyen biri olmuştum o an. Sonra arkamdan olgun bir adamın kızım diye seslenişiyle arkamı dönmüştüm. Elinde o an muhtaç olduğum iki şey vardı. Çantam ve telefonum.
Adını bilmediğim ve beni kötü adamdan kurtaran bu adama gözlerimde ikince kez minnet duygusuyla baktım. Bana doğru uzatmakta olduğu eşyalarımı aldım ve teşekkür ettim. Ardından arkamı dönmeye yelteniyordum ki adamın sesiyle kendimi durdurmuştum.- Kızım, olanları biliyorum.
Karşımda ki adam her kimse, yabancı olmasına karşın gözlerinde üzüntüyü görebiliyordum. Aynı zaman orta yaşın getirdiği kadife seside bunu kanıtlıyordu.
Saçlarında beyazın çoğunlukta olduğu bu adam, içimde kimseye bahsetmediğim anıyı birden yüzüme darbe misaliyle vurduğunu hissettim.
Ona sakin bir tonda fakat o tonun içinde istek kırıntıları olan bir cümleyle karşılık verdim.- Eve gitmek istiyorum.
Gökyüzü karanlığa bürünmüştü ve sokak lambalarının aydınlattığı bu yerden eve nasıl gideceğimi bilmiyordum. Adamın ne taraftan gidiceğimi söylemesini bekliyordum fakat düşüncelerimi ters çıkarmıştı.
- Birazdan oğlum gelecek. O seni bırakır.
Tanımadığım orta yaşlı adam, tanımadığım biriyle eve gitmemi istiyordu. Yabancı birini daha istemiyordum. Bir an önce eve gidip uyumak istiyordum.
- Gerek yok. Siz bana nederen gideceğimi tarif edin yeter.
Karşımda ki adama mahçup bir tonda söylediğim cümleden sonra cana yakın bir sesle bana karşılık verdi.
- Olur mu kızım öyle? Buralar pek tekin yerler değil.
Cümlesini bana sunmaya devam ederken sesini durduran bir ses yükseldi sokağa. Bir araba sesi.
İkimizinde bakışları hemen dibimizde duran arabaya yöneldi. Arabının kapısı açıldı ve içinden genç, esmer bir adam çıktı. Bakışları orta yaşlı adamdaydı. Karşımda ki kahverengi gözlü olduğunu anladığım adamın üzerindeki siyah tişörte şekil veren kasları dikkat çekiciydi. Bu, başkaların gözlerinde karizma durabilirdi fakat bana göre fazlasıyla ürkütücüydü.
Sanırım bu adam, orta yaşlı adamın oğluydu. Beni ürküten kas yığınına dönüşmüş yabancı adamla eve gitmek gözüme pek iyi gelmiyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN AVCISI #Wattys2023
General FictionOnun karanlığının altında olan zihnimin içinde, hayal dünyama sığınan küçük bir umut olduğunu hissettim. Baktı. Baktım... Kobalt mavisi gözlerinin derinliklerinde nefretten başka b...